1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

04.02.2010 - Alman basınından özetler

4 Şubat 2010

Alman gazetelerinden derlediğimiz yorum konuları, Yunanistan’ın aşırı borçlanma yüzünden Avrupa Birliği’nin mali kontrolüne geçmesi, İran’ın nükleer programıyla ilgili ihtilaf ve Batı’nın yeni Afganistan stratejisi.

https://p.dw.com/p/Lrko
Fotoğraf: picture-alliance / Bildagentur Huber/AP/Montage DW

Düsseldorf’ta yayımlanan iktisat gazetesi Handelsblatt, Yunanistan’ın borç krizini konu alan yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Mali kontrol planı, ’önemlisin, seninle ilgileniyoruz’, demek anlamına geliyor. Bu bakımdan, Avrupa Birliği’nin, konsolidasyon programı başarısız kaldığı takdirde, mali vesayetine aldığı Yunanistan'ı kaderine terk etmesi beklenemez. Yardım alternatifleri çok. Muhtelif AB bütçelerinden doğrudan ödeme yapılabileceği gibi, Yunanistan’a kredi açılabilir ya da kefaletini hep birlikte üstlenip tahvil çıkarılabilir. Avrupalılar mali dayanışmadan hoşlanmadıkları için, muhtemelen en az göze batan alternatif tercih edilecek. Kimse itiraf etmek istemese bile, Avrupa Birliği, bütün bütçelerin birbirinin teminatı olduğu Almanya’ya benzemeye başladı.”

Financial Times Deutschland gazetesinin, Yunanistan’ın borç krizine aranan çareyle ilgi satırları ise özetle şöyle:

“Avrupa Birliği’nin Lizbon Antlaşması’nda yer alan enstrümanları Yunanistan’a uygulaması iyi oldu. Kontrol ne kadar iyi olursa olsun, çözümün ikinci önemli öğesi olan inandırıcı yaptırım imkanlarına yer verilmiyor. Cezalandırma tehdidinden yoksun en sıkı kontrol mekanizması bile, mali disiplinsizliği alışkanlık haline getiren Yunanistan’ı fazilet yoluna sokmaya yetmez. Para politikasından sorumlu müstakbel Komisyon üyesi Olli Rehn, Brüksel’in, etkili yaptırım imkanları olmadan da Euro bölgesi ülkelerine sözünü geçirtebileceğini kanıtlamak zorunda. İlk atacağı adım, Portekiz, İrlanda ve İspanya’yı da bütçe disiplinine zorlamak olmalı. Para Birliği, euronun istikrarını korumak istiyorsa, zincirleme reaksiyondan mutlaka kaçınmalıdır.”

Rheinische Post gazetesi aynı konuya ayırdığı yorumunda Yunanistan’ın mutlaka iflastan kurtarılması gerektiğini savunuyor:

“Yunan devletinin iflas bayrağını çekmesinin ardından İspanya ve Portekiz de benzeri bir duruma düşerse, euro hayatta kalamaz. Nasıl, mali çöküşü önlemek için, kötü yönetilen bankalar kurtarıldıysa, şimdi de kötü yönetilen bir devletin desteklenmesi gerekir. Ama bu karşılıksız olamaz. Yunanların şimdiye kadar hileyle sıyrıldıkları acı tasarruf reçetesinin nasıl uygulandığı, Brüksel tarafından dikkatle denetlenmelidir. Aynı zamanda, bütçe açığını aşırıya kaçıranlar da, bundan böyle iş işten geçmeden önce sert yaptırımlara muhatap olacaklarını bilmelidirler.”

İran’ın nükleer anlaşmazlıkta yumuşama sinyalleri vermesinin nedenleri üzerinde tahmin yürüten Frankfurter Allgemeine Zeitung’da şu satırları okuyoruz:

“İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad aniden fikir değiştirip, uranyum zenginleştirme işleminin dışarıda yapılmasına karşı olmadığını söylüyor. Geçen yıl aynı şey önerildiğinde, İran yönetimi uzlaşma formülünü geri çevirmişti. Eğer gerçekse, şimdi neden fikir değişti? Batılı devletler, Ahmedinejad’ın ‘olur’ demesini haklı olarak kuşkuyla karşılıyorlar. Çünkü geçmişte pek çok kereler İran yönetimi tarafından atlatılmışlardı. Bu nedenle, nükleer anlaşmazlıkta ‘tehlike geçti işareti’ vermek için herhangi bir neden bulunmuyor. Tehlike ancak, İran yönetimi sözlerini amelleriyle kanıtladığı zaman geçmiş olacaktır.”

Son konumuz, batılı devletlerin yeni Afganistan stratejisi. Berlin’in Tageszeitung gazetesinde yayınlanan yorumda yeni stratejinin çelişkilerine işaret ediliyor:

“Afganistan konferansına katılanlar Londra’dan ayrılır ayrılmaz, alınan kararların uygulanmasına başlandı. İSAF sözcüsü, uluslararası koruma gücü askerinin katılacağı harekatın pek yakında başlayacağını duyurdu. Bu kimseyi şaşırtmamalı. Asker sayısını artırmayı ve aynı zamanda da mümkün mertebe bir yıla kadar çekilmeyi kararlaştıran, bu bir yıl içinde askeri başarıya ulaşmak zorundadır. Londra Konferansı'nda alınan ikinci karar ise şaşılacak çabuklukla arka plâna düştü. Öncelikle Almanya Dışişleri Bakanı’nın desteklediği, ‘işbirliğine arzulu Taliban’a silah bıraktırma’ programının taarruz sırasında uygulanması neredeyse mümkün değildir.”

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa