1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

03.11.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Hülya Topcu3 Kasım 2004
https://p.dw.com/p/Absn

Avrupa basınında bugün ABD’ndeki başkanlık seçimleri, İslami Cemiyet ve Cemaatlar Birliği Başkanı Metin Kaplan’dan devletin kendisine yaptığı sosyal yardımı geri istemesi yönündeki mahkeme kararı ve Alman ordusunun 2010 yılına kadar ülkedeki askeri karargahlarının sayısını azaltma planlarıyla haber ve yorumlar dikkat çekiyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi başkanlık yarışına terörizmle mücadelenin damgasını vurduğunu belirtiyor. Yorum şöyle:

”Eskiden ABD’nde başkan adayları seçim yarışında iç politik ya da ekonomi konularını işlerdi. Clinton buna iyi bir örnek. 1992 yılında seçim kampanyasında ağırlıklı olarak ekonomi alanındaki planlarına yer verdi, dünya politikasından ise az söz etti. Ancak 11 Eylül saldırısı sonrasında herşey değişti ve ABD’nin dünya üzerinde ne kadar güçlü olduğu konusu önem kazandı. Bu seçimlerde de iki aday ilk kez dış politikayı ön plana çıkarmak zorunda kaldı. Güvenlik konusu Amerikalılar’ın gözünde daha uzun süre önemini koruyacağa benziyor. Başkanlık seçimlerini yakından izleyen dünyanın diğer ülkelerine ABD’deki bu değişikliğe uymaktan başka çare kalmıyor.”

Rus Kommersant gazetesi başkanlık seçimlerinin tüm dünya için önemine değindiği yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

”Dünya halkı için başkanlık seçimlerini kimin kazanacağı konusu dışındaki herşey önemsiz. Çünkü Başkan, dünya halkı için benzetme yapmak gerekirse gezegenler arasında güneşin sahip olduğu öneme sahip. Sadece ABD’de değil, dünyanın diğer ülkelerinde de seçimi kimin kazanacağı spekülasyonları yapılıyor. Ancak Sovyetler Birliği döneminden edindiğimiz bir tecrübe, sakin olmamıza yardım ediyor: ABD’de başkan adaylarını birbirinden ayırt edebilmenin olanağı yok.”

Paris’te yayımlanan Le Figaro gazetesi de aynı konuyla ilgili yorumunda, başkanlık seçimlerinin dünyanın diğer ülkeleri için önemine değiniyor ve ”Seçimler, ABD’nin dünya üzerinde ne kadar büyük bir güç elde ettiğini gösteriyor. ABD’nin dostu, düşmanı ya da müttefiği herkes, bu başkanlık seçimlerini takip etmek zorunda bırakıldı” diyor.

Almanya’da bir süre önce Türkiye’ye teslim edilen İslami Cemiteler ve Cemaatlar Birliği Başkanı Metin Kaplan’ın, Alman devletinden aldığı sosyal yardım parasıyla ilgili tartışmalar yeniden alevlendi. Köln İdare Mahkemesi dün Köln Belediyesi’nin Metin Kaplan’a ödediği 170 bin euroyu geri ödemesini talep etme hakkı olduğuna hükmetti. Mahkeme kararında, Kaplan ve ailesinin aslında sosyal yardım parası almaya ihtiyacı olmadığı belirtildi. Düsseldorf’da yayımlanan Rheinische Post gazetesinin konuyla ilgili yorumu:

”Köln Belediyesi 170 euro civarındaki parayı daha uzun süre alacabileceğe benzemiyor. Çünkü karar kesinleşmedi. Kaplan’la bugüne kadar edinen tecrübeler, bazı hukuki entrikalara başvurabileceğinin de hesaba katılması gerektiğini gösteriyor. Mahkemenin kararı, Kaplan’ın neredeyse on yıldan fazla bir süre boyunca yan gelirleri olmasına rağmen sosyal yardım aldığına işaret etti. Pekii yetkililer bunu daha önce farkedemez miydi? Kaplan, 1995 yılından beri İslami Cemiyet ve Cemaatler Birliği’nin başkanı. Kaplan, Alman mülteci hukukunu kötüye kullandı. Sonuçta ülkesine gönderilebilmesi iyi oldu. Ancak yetkililer, Kaplan’ın olayından bazı dersler çıkarmalı ve kimin sosyal yardım parası aldığını daha dikkatli incelemeli.”

Bir başka Alman gazetesi Braunschweiger Zeitung da yorum sütunlarını Kaplan’a ayırmış:

"Radikal dinci Metin Kaplan bir dilenci. Köln İdare Mahkemesi gerçi bunu farklı formüle etti, ama ortaya çıkan sonuç bu. Kaplan yıllarca Almanya’nın kendisine sunduğu misafirperverliği dur durak bilmeden sömürdü. Rahat bir hayat sürdüğü Almanya’yı kendi çıkarları için kullandı. İltica başvurusunu yaptığı Köln’de hiçbir kaygı gütmeden yaşadı. "Köln Halifesi" Mercedes’le dolaşırken, ailesi de vergi ödeyen vatandaşların parasıyla rahat bir hayat sürdü.”

Alman basınında dikkat çeken bir başka konu, Alman Savunma Bakanlığı’nın ülke genelindeki askeri karargahların sayısını 2010 yılına kadar azaltma planları. Süddeutsche Zeitung gazetesinin konuyla ilgili yorumunda şu satırları okuyoruz:

"Alman ordusunda herşey yenileniyor ve bir yandan da askeri birliklerin sayısı azaltılacak. Ordu, Eurofighter, nakliye uçakları ve yeni bir füze savunma sistemine sahip olacak. Yeni tanklar ve helikopterler alınacak. Yani özetlemek gerekirse, eski ordudan on yıl içinde kağıt üzerinde etkileyici görünen yurtdışında görev yapması öngörülen yeni bir ordu yaratılacak. Tabii tüm bu plananlar mali yükü beraberinde getirecek. Doğal olarak başka yerlerden tasarruf edilerek. Ancak Alman ordusu 21. yüzyıla hazır hale getirilmek isteniyorsa o zaman personel ve üslerden vazgeçmek kaçınılmaz olacak.”

Bir başka Alman gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung’un da aynı konuyu yorum sütunlarına taşmış:

”Alman ordusu 2010 yılına hazırlanıyor. Savunma Bakanı Peter Struck’un reformlarla ilgili toplantıda, kati bir tavır sergilemiş şaşırtıcı değil. Bu reformlar kayda değer. Çünkü reformlar aslında Sturck’tan önceki Bakan Scharping döneminde planlandı, ancak bakan bunların sadece yarısını gerçekleştirebildi. Struck, orduda eski bakan Scharping’den daha başarılı reformlar gerçekleştirebilecek mi, bilinmiyor. Çünkü mali durum pek parlak görünmüyor. Aslında matematiğin basit kuralları, reformların gidişatının nasıl olacağını açıkça gösteriyor.”