1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

03.02.2009 - Alman basınından özetler

Hülya Köylü3 Şubat 2009

Alman basınında bugün ağırlıklı olarak Alman hükümetinin BM İnsan Hakları Konseyi'ne verdiği ifadeye ilişkin yorumlar dikkat çekiyor. Çin ekonomisinde yaşanan kriz de göze çarpan konular arasında yer alıyor.

https://p.dw.com/p/Gm80
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Südwest Presse gazetesinde yer alan yorum, BM İnsan Hakları Konseyi ile ilgili. Gazete, Konsey'in gücünün fazla olmadığına dikkat çekiyor:

“Almanya'nın insan hakları politikası sınavdan geçirildi. Dün BM İnsan Hakları Konseyi'nin karşısına çıkan Alman hükümeti, Konsey'e bilgi vermek ve kendisine yöneltilen soruları yanıtlamak zorundaydı. Konsey'in denetleme kurulu, kendisine sunulan raporu okudu ve ardından soru sormaya başladı. 2006 yılında çalışmalarına başlayan BM İnsan Hakları Konseyi, BM üyelerindeki insan hakları konusunda üç açıdan görüş alıyor: Hükümet, sivil toplum örgütleri ve soru soran üye ülkeler. Bu durum ise ya bazı görüşleri sivriltiyor ya bazı uygulamaları aydınlatıyor ya da birilerini rezil ediyor. Diğer yandan Konsey'in denetleme kurulu, zorlayıcı kararlar almayı öngörmüyor. Bu nedenle Konsey üyelerinin otoritesi az.”

General Anzeiger gazetesi de asıl insan hakları sorunlarının gündeme gelmediği görüşünde. Gazetede yer alan yorumda sert eleştiriler yöneltiyor:

“Ortada, Alman hükümetinin çizdiği gibi pembe bir tablo yok. Heiligendamm'da G-8 Zirvesi sırasında göstericilere yapılan muamele ya da polisin kötü muamelede bulunduğuna ilişkin şikayetler veya buna benzer bir dizi yanlış hareket gerçekten açıklanmalı. Ayrıca CIA'in kimi terör şüphelilerini farklı ülkelerdeki gizli cezaevlerine göndermek için Alman hava sahasını kullanması konusunda da ses çıkaran yok. Bu tür eksikleri açığa kavuşturmak için cesaret gerekirdi.”

Financial Times Deutschland gazetesi Çin'deki ekonomik krize dikkat çekiyor. Gazete, Pekin'deki yönetimin temel bir anlayış değişikliğine gitmesi gerektiğini savunuyor:

“Çin ekonomosi, artan ihracatı sayesinde hızla büyüdü, bu nedenle ABD'deki çöküşten sert şekilde etkilendi. Ancak bu, hükümet için bir ekonomik sorun değil, bir siyasi varoluş sorunu. Ülkede güvenilir sosyal güvence sistemi yok ve huzursuzluk artık hissediliyor. Patlamaya hazır bu durum, sadece polis ve askerle kontrol altına alınamayacaktır. Çin'in doğru bir ekonomi politikasına ihtiyacı var. Pekin'deki yönetimin bu konuda ikna olmuş görünmesi ise iyi bir haber. Zira Pekin bir yandan kendi güvenlik araçlarına bağlılığını sürdürürken, aynı zamanda dev bir teşvik programı için de harekete geçti. Çin'in şu anda ihtiyacı olan şey, Maocu baskı değil, Keynesçi büyümedir.”

Süddeutsche Zeitung gazetesi de Irak'taki gelişmelere dikkat çekiyor. Yerel seçimlerin şiddet yaşanmadan tamamlanmış olmasını başarı olarak niteleyen gazete, şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Irak'taki dram sona erdi mi? İlk bakışta, altı yıl süren savaşın ardından bu Arap ülkesinde güvenliğin ve istikrarın yoluna girmeye başladığı izlenimi doğuyor. Zira yerel seçimler, herhangi bir seçim merkezinin önünde bombalar patlamadan gerçekleşebildi. İnsanlar da oylarını sorunsuz kullanabildiler, El Kaide'nin bir intihar komandosu ve kaçırma eylemine karşı korku duymadan. Irak'ta dinci milislerin ya da diğer suç çetelerinin barbarlığına karşı, kısmen hissedilen bir güvenlikten söz etmek mümkün. Peki ABD'nin, şiddet kullanarak Saddam Hüseyin'i devirmekle Irak'a demokrasi getirme hedefi gerçekten işliyor mu? Bunun şimdiye kadar bir garantisi yok. Ancak Irak'taki iyileşme şansı fena görünmüyor…”