1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yeni davalar açılabilir

4 Ocak 2018

Gazeteci İlhan Tanır, Atilla davasından çıkan kararı DW Türkçe için değerlendirdi. Tanır, Türk bankalarına ceza gelebileceğine ve yeni davalar açılabileceğine işaret etti.

https://p.dw.com/p/2qKfx
Fotoğraf: picture-alliance/AP Photo/E. Williams

3 Ocak 2018 tarihinde New York Güney Bölgesi‘nden çıkan karar Ankara'nın hiç hoşlanmayacağı ve duymak istemeyeceği bir karar oldu.

New York'taki mahkemenin 12 Amerikalı jürisi, daha önce bilgi sahibi olmadığı konuları bir ay kadar dinledikten sonra oybirliği ile Mehmet Hakan Atilla adındaki bir Türk bankacıya yöneltilen 6 ithamdan 5'ini geçerli buldu. Bu suçlamalar neticesinde 47 yaşındaki Atilla'nın on yıllarca, hatta belki de hayatının sonuna kadar ABD’de hapis cezasına çarptırılması mümkün hale geldi. Mahkeme Başkanı Yargıç Richard Berman, 11 Nisan'da Atilla’nın cezasını açıklayacak. Bununla birlikte Atilla'nın Amerikalı savcılarla anlaşma yoluna gitme olasılığı hâlâ bulunuyor. Bunu yapabilmesi için de Atilla’nın savcılığın elinde olmayan bazı bilgileri verebilmesi gerekiyor.

Gazeteci İlhan Tanır
Gazeteci İlhan Tanır Fotoğraf: privat

Öte yandan şimdiye kadar birçok kez tartışıldığı gibi başta devlet bankası Halkbank olmak üzere bir dizi Türk bankasına on milyarlarca dolarlık ceza kesilmesi ciddi bir beklenti haline geldi.

Halkbank’ın yanı sıra özel bankalar Aktifbank ve Arap & Türk Bank da cezaya muhatap olacak bankalar olarak düşünülüyor. Zira bu iki bankanın da İran ambargolarını farklı yollar kullanarak deldiği Rıza Sarraf tarafından telefon tapeleri eşliğinde "teyit" edilmişti.

Siyasi yansımaları

Konunun siyasi yansımasının ise ne şiddette olacağı ise halen bilinmiyor. Kararın hemen ertesinde başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok AKP hükümeti yetkilisinin ABD devletine ve yargı erkine sert tepki vermesi olağandışı görülmemeli. Erdoğan şimdiye kadar zaten dava nedeniyle hem ABD hükümetini suçladı hem de FETÖ olarak adlandırılan Gülen grubu üyelerinin ABD yargısı içinde bu davaların merkezinde yer aldığını ileri sürdü.

Atilla, suçlu bulunduğu 5 farklı ithamın biri hariç hepsinde bir "iştirakin parçası olmak"la tanımlanıyor. Örneğin "ABD'yi dolandırmaya iştirak" veya "ABD bankalarını dolandırmaya iştirak" gibi. Atilla, "kara para aklamak" suçundan masum bulunurken "kara para aklamaya iştirak" ithamından ise suçlu bulundu.

Ve tüm bunlar da Atilla'nın İran ambargosunu delen "çark" veya "şebeke" içindeki rolü nedeniyle Amerikan yargısı içinde suçlu bulunduğunu gösteriyor, ayrıca bu şekilde başka kişilerin de bu suçları işlediğine işaret ediliyor. Atilla dışında 7 sanığın daha bu iddianamede yer aldığı bilinse de bu sayının artması ve başka iddianameler hazırlanması ihtimaller dahilinde.

Hatırlanacağı gibi Rıza Sarraf ifadesi esnasında; bir kez telefon tapesi, bir kez de hem kendisinin hem de Erdoğan'ın avukatı olan Musrafa Doğan İnal ile yaptığı mesajlaşmaları eşliğinde İran ambargolarını delme çarkı emirlerinin hem dönemin başbakanı Erdoğan tarafından verildiği hem de Erdoğan'ın damadı ve şu anki Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın sürece dahli olduğunu anlatmıştı. Bu ciddi iddialar da dünya basınında oldukça geniş yer etmişti.

Ucu açık bir süreç

Sarraf'ın duruşma esnasında ayrıca Atilla dışındaki kişi veya kişiler hakkında bilgi ve belge verdiğini söylediğini hatırladığımızda, Atilla'nın beş suçtan hüküm giymesi, ucu açık bir süreci başlattığı anlamına da gelebilir.

Zarrab'ın kimler hakkında ve ne tür bilgiler verdiği bilinmiyor. Bundan dolayı da önümüzdeki dönemde yeni bir iddianame ile sanık haline gelebilecek figürler endişesi Ankara tarafında sürekli yaşanmaya devam edecek.

Bir örnek vermek gerekirse: Duruşmada önemli bir yer kaplayan Libya sahipli Arap & Türk Bankası‘nın durumu. Bu banka, tapelerden anlaşıldığı ve duruşmada Sarraf‘ın anlattığı kadarıyla 2012 yılında Türkiye'ye gelen İran parasının izinin kaybettirilmesi için kullanıldı. Bununla birlikte, bu bankanın Libya'nın iç savaş yaşadığı o dönemde TMSF tarafından kontrol edildiği de biliniyor. Bu şartlar altında TMSF'nin o dönemdeki karar vericileri, İran ambargolarını delen işlemlere göz yumdukları gerekçesiyle bir sonraki iddianamede yer alabilirler mi?


Tüm bunlar karşımıza oldukça yüksek sayıdaki bir şüpheli listesi ortaya çıkarma ihtimalini getiriyor.

Buna benzer sorular ve riskler nedeniyle Erdoğan'a yakın ve müttefik olarak bilinen çok sayıda kişinin uzun bir süre ABD veya hatta Avrupa’ya seyahatlerinde bazı endişeleri yaşaması mümkün.

Dolayısıyla 3 Ocak tarihindeki jüri kararı ile birlikte Sarraf‘ın tanıklığı bu davada daha önemli hale geldi.

Türk hükümetinin yeni lobicisi

Bu noktada Türk hükümetinin Aralık ayı sonunda lobici olarak işe aldığı Andrew C. Hruska dikkatleri çekiyor. Hruska, Amerikan kamuoyunda yakın geçmişte FBI direktörlüğüne getirilen Christopher Wray’in yakın arkadaşı olarak gündeme gelse de Türk hükümetini ilgilendiren yönü, son görevi New York Doğu Bölgesi‘nin başsavcı yardımcılığı esnasında banka dolandırıcılığı, ambargolar ve bankacılık konularında uzman olması.

ABD yargı sistemlerini yakından takip eden, kendisi de Amerikalı bir hukukçu olan kaynağın aktardıklarına göre, Hruska’nın tam da bu dönemde Türk hükümeti tarafından lobici olarak işe alınmasının arkasında başta Halkbank olmak üzere, diğer Türk bankalarına gelecek cezalar konusunda ABD‘nin yetkili kurumları ve Hazine Bakanlığı ile müzakere etmek geliyor. New York’tan çıkan "suçlu" kararı, ABD Hazine Bakanlığı'nın Türk bankalarına vermeyi planladığı ceza için daha da uygun bir zemin hazırlamış durumda.

Davanın sonuçları ilişkilere yeni yansıyor

Erdoğan gibi çok güçlü bir başbakanın gözetimindeki Halkbank’ın üst düzey yönetiminden Atilla’nın suçlu bulunması, şüphesiz büyük bir handikap. Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar Türkiye içindeki güçlü konumunu kullanarak olanları bir ‘FETÖ tezgahı’ olarak anlatsa da, Türk bankası ve yetkilisinin büyük çarkın bir parçası olarak New York Güney Bölgesinde suçlu ilan edilmesi, Erdoğan ile ABD hükümeti arasındaki ilişkileri daha da zedeleme potansiyeline sahip olduğu görülmekte.

Türk devlet bankasının üst düzey yetklisinin on yıllarca bir Amerikan hapishanesinde tutulacak olması ise Türkiye-ABD ilişkileri açısından başka ciddi bir sorun yaratmaya neden olabilir. Sarraf davası, sonuçları itibariyla daha henüz Türkiye-ABD ilişkilerine yansımaya başlıyor olabilir, sonlanması yerine.

İlhan Tanır

© Deutsche Welle Türkçe

ABD'de gazetecilik yapmakta olan İlhan Tanır, haber portali Ahval'ın İngilizce Editörü olarak görev yapmaktadır.