1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yardımlaşma duygusu...

Ulrike Mast-Kirschning6 Ocak 2005

Güney Asya’daki deprem felaketinin küreselleşen dünyada yeni bir sinerji yarattı. Herkes yardım etmek istiyor. Dünyadaki diğer kriz bölgelerinde de insanlar ölüyor ve her yıl milyonlarca kişi AIDS’e kurban veriliyor. Ama deprem felaketi karşısında yapılan yardım çalışmaları ve bağışlar Birleşmiş Milletler’i bile bastırıyor. Küreselleşen dünyada yeni bir uzlaşma mı sağlanıyor? Ulrike Mast-Kirschning’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZzL

“Su baskınları ve diğer afetler hemen müdahale etmeyi gerektiriyor. Çare bulunması ve güven verilmesi gerekiyor. Kriz yönetiminin başarılı olmasının ilk koşulu herkesin görevini yerine getirmesi. Tsunami dalgaları, Güney Asya’daki sahil şeridini yuttuğunda çoğu endüstrileşmiş batı ülkesi yönetimi noel tatilindeydi.

Ancak resmi ve sivil toplum kuruluşarı hemen harekete geçti. Ortak kuruluşlar ve bağlantılar sayesinde kriz bölgesine giyecek, gıda ve doktor getirildi ve bağış için çağrı yapıldı. Turist ve yerli halk Avrupadaki aile ve arkadaşlarını alarma geçirdi. Felaketten sağ kurtulmayı başaranlar da internetle ve cep telefonları ile mesaj çekerek medyanın dikkatini çekip, yardım ve bağış organize etmeye çalıştı.

Hükümetlerin bazıları hızlı bazıları ise yavaş yavaş bölgeye gelmeye başladı. Askeri hastane uçakları ve gemileri afet bölgesine gönderildi. Ancak sivil toplum başka bir enerji yaratıyor. Aileler, komşular, kuruluşlar ve birçok vatandaş felaket kurbanlarına yardım etmek için bulundukları yerlerde inisiyatif oluşturdu. Bu denli büyük bir dayanışma duygusu nasıl oluştu?

Washington Post gazetesi uluslararası toplumun yardımseverliğinden anlaşılmaz bir küresel duygu olarak söz ediyor. Zaten bu ifadenin kendisi, küresel duygu anlaşılmaz değil mi? Küreselleşme çağında insanları derin bir güvensizliğe iten de zaten bu duygu. Doğal felaketlerden çok, küresel köyde yerini bulamama duygusu. Öyle bir köy ki güç, para ve global oyuncuların terör ve şiddetle kabul ettirmeye çalıştıkları hedeflerine dünya toplumu da alet oluyor.

Küçük projelerle afet kurbanlarına yardım etmeye çalışan bir yardımsever motivasyonunun temelini ‘yardımıma bir çehre vermek istedim’ diye tanımlıyor. Hislerine ve acılarına ortak olduğunu göstermek ve yoksulluk ve hastalıkla mücadeleye katılmak afet kurbanlarına yardım edenelri harekete geçiriyor. Belki de bazılarının naif olarak niteleyeceği duygular bunlar. Ancak galiba bu daha önce de denenmişti. Bugün sonuçlarını hala yaşadığımız Irak savaşı da bu duygularla protesto edilmişti.

Afet kaderdir, kimse bir depremi engelleyemez, insanların bir hatası yok. Karmaşık analizler yapmak bu nedenle gereksiz. Ancak yardımseverlik sadece yardım edenlerle sınırlı değil, bütün birçok ülkenin toplumlarında geniş bir kitleyi kapsıyor. Şimdi sivil toplum zamanı, ancak kameralar bölgeden ayrıldıktan sonra da devletlerin verdiği sözler, sevgi, emek ve çalışma devam edecek mi? İşte asıl bunun organize edilmesi gerekiyor.”