1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yakın dostun ziyareti...

Sabina Matthay18 Kasım 2003

Bush’un İngiltere gezisi başlıyor ve gözler Londra’da. Olağanüstü güvenlik önlemleri alınırken, Bush, müttefiği İngiltere’de muhaliflerin protestolarıyla karşılanıyor. Peki iki müttefik arasındaki yakınlığın sebebini ne? DW’den Sabina Matthay’ın haberi...

https://p.dw.com/p/AbVI
Bush, Londra'da protestolarla karşılanıyor
Bush, Londra'da protestolarla karşılanıyorFotoğraf: AP

Winston Churchill, İngiltere ile Amerika Birleşik Devletleri arasında özel bir ilişki olduğunu dile getiren ilk kişiydi. İngiltere Başbakanı Churcill, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin Roosevelt’i II. Dünya Savaşı‘na girmeye ikna etmiş ve ABD’nin İngiltere’yi, deyim yerindeyse, himayesine almasına yol açıştı. O gün bugündür Amerika, İngiltere’nin güvenliğinin garantörü, İngiltere ise Amerikalılar‘ın en iyi dostu olarak biliniyor.

Blair ise bu yakınlığı, ”Amerika Birleşik Devletleri ile birçok konuda görüş birliği içinde olmamımızın nedeni bu paralelliğin çıkarımıza olmasıdır. Eşit düşünüyoruz. Her iki ülke de var olan bazı problemlerin ortadan kaldırılması gerektiğine inanıyor" sözleriyle anlatıyor.

İngiltere Başbakanı Tony Blair selefleri gibi Washington yönetimine yakın olmanın uluslararası siyaset dünyasında da büyük bir ağırlığa sahip olmak anlamına geleceğinden emin. Ancak ülkedeki bazı siyasetçiler Londra’nın Beyaz Saray’ın sırtından süper güç oynamaya çalıştığı eleştirisini yapıyor.

Sorunlar da yaşandı

İki ülke arasındaki dostluk zor günler de geçirdi. Örneğin, 1950’li yılların ortasında yaşanan Süveyş krizinde ABD Başkanı Eisenhower, İngiltere’ye gösterdiği desteği geri çekti. Dönemin İngiltere Başbakanı Anthony Eden istifa etti. Bugün bazı tarihçiler sözkonusu krizden sonra İngiltere’nin dersini aldığını, o gün bugündür de, bir daha Washington’un destek ve onayını almadan uluslararası alanda ciddi icraatlarda bulunmadığına dikkat çekiyorlar.

Fakat diğer yandan, Harold Wilson döneminde İngiltere, Vietnam’a asker göndermedi, Edward Heath döneminde ise Avrupa’yla büyük bir yakınlaşma söz konusu oldu. Margaret Thatcher ise iktidarda bulunduğu yıllarda bu yönelime bir son verdi ve İngiltere ile ABD arasındaki ekseni bağımsızlık ve adaletin korunması için oluşturulmuş dünyadaki en büyük ittifak olarak tanımladı.

1986’da Berlin’deki bir diskoteğe yönelik bombalı saldırıların ardından Amerikan uçakları İngiltere’deki askeri üslerden havalanıp Libya’yı vurdu. Uluslararası toplum Londra’ya yoğun bir biçimde eleştirirken, Thatcher ‘Demir Leydi’ ünvanını hak ettiğini birkez daha ortaya koyuyor ve şöyle diyordu:

”Amerika Birleşik Devletleri o günlerde, İngiltere’nin kötü gün dostu olduğunu anladı. Avrupa’da başka ülkeler değil, İngiltere! Avrupa bir yığın beceriksiz ve metanetsizden oluşuyor.”

Blair’in ABD’ye desteği

Thatcher’la ilişkiler yeniden çok daha iyi bir hale geldi. 1991’deki I. Körfez Savaşı’nda İngiltere, Amerikan güçlerinin yanında yer aldı. Blair, 1999’da Clinton’u Kosova operasyonuna ikna etti. Tony Blair, Amerikalılar‘a karşı en büyük dostluk göstergesini El Kaide saldırılarından sonra Afganistan ve Irak savaşlarında gösterdi.

Bugün Tony Blair, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye ve uluslararası alanda işbirliği yapmaya çalışırken, George Bush ise dünyaya gücünü göstermeye ve dünyadaki güç dengelerini kontrol etmeye çalışıyor. Bu farklara rağmen ya da belki tam da bu farklar yüzünden bugün İngiliz halkının üçte biri bile İngiltere ile ABD arasındaki ilişkilerin İngiltere için iyi olduğuna inanmıyor.