1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Washington'da muhafazakarların zaferi

Ajanslar16 Nisan 2004

ABD’nin Ortadoğu politikasındaki 180 derecelik dönüş, Washington’daki neo-muhafazakar kanadın zaferi anlamına geliyor. ABD’deki muhafazar kesim, ABD ve İsrail’in çıkarlarının örtüştüğünü hep savunuyordu...

https://p.dw.com/p/AbJp
Bush, Washington'daki buluşmalarında Şaron'un yeni planını desteklediğini açıklamıştı...
Bush, Washington'daki buluşmalarında Şaron'un yeni planını desteklediğini açıklamıştı...Fotoğraf: AP

Başkan Bush’u Beyaz Saray’a taşıyan muhafazakar kesim, öteden beri ABD ile İsrail’in çıkarlarının tamamen örtüştüğünü savunmaktaydı. Başbakan Ariel Şaron, üç önemli talebini Bush’a onaylatarak zafer sevincini tadarken, bu başarının faturası yine Filistinliler’e ödetilecek.

İsrail 1967 yılında işgal ettiği Batı Şeria’da kurulu yerleşim birimlerini fiilen topraklarına dahil edebilecek. Bu da nice selefleri gibi Başkan Bush’un da Filistinliler tarafından "dürüst arabulucu" olarak kabul edilmeyeceğini gösteriyor.

ABD’nin yeni dünya düzeni

Afganistan ve Irak savaşları ABD’deki muhafazakar kanat açısından, ABD liderliğinde yeni dünya düzenini kurma yolunda atılan ilk adımlar sayılıyor. Noam Chomsky gibi Beyaz Saray’ın dünya politikasını son derece tehlikeli bulan bilim adamları ise yeni dünya düzeni arayışının, Amerikan emperyalizmini hortlatmaktan başka bir şey olmadığını savunuyorlar.

Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, daha Irak Savaşı‘ndan önce ABD’nin dünya görüşünü son derece açık bir dille telaffuz ederek, "Dostlarımız korunacak, düşmanlarımız cezalandırılacak" demişti.

Başkan George W. Bush, barış görüşmelerinin başarısızlığa uğraması ve terör eylemlerinin sürmesi nedeniyle Filistinliler arasında radikal unsurların borusunun öttüğünden emin görünüyor. Amerikan süper gücünün müttefiklerine danışmadan İsrail’den yana çıkması da yeni muhafazakar akımın imzasını taşıyor. Kendi felsefesi doğrultusundaki adımların yeni dünya düzeninin tek gerçek anahtarı olduğuna inanan muhafazakar kanat zaten Avrupa hükümetlerine güvenmiyor.

Tek neden ideolojik değil

Bush’un Ortadoğu’daki manevrası salt ideolojik nedenlere dayanmıyor. Kendi ülkesinde ağır baskı altına giren Şaron’un, ABD Başkanı’nın desteğine muhtaç olduğu da ortada. Çünkü Şaron, Filistinliler’den karşılık beklemeksizin işgal ettikleri toprakları kısmen boşaltmaya hazır olduğunu duyuran ilk İsrail Başbakanı oluyor.

Eski dışişleri bakanlarından Henry Kissinger bir gazeteye verdiği mülakatta, Başbakan Şaron’un, Gazze Şeridi’ni boşaltma girişiminden memnuniyet duyduğunu ve böylelikle Ortadoğu’yu barışa kavuşturma yolundaki önemli bir engelin aşılmış olacağını söyledi.

Arap cephesi

Arap cephesi ise Bush ile Şaron’un ezelden beri aynı düşüncede olduklarını söylüyor. Gerçekten de iki lider de Arap muhataplarıyla sık görüşmemeye özen gösteriyor ve Ortadoğu haritasını zorla değiştirmeye çalışıyor. Başkan Bush’un Irak’a savaş açmasının nedeni de Ortadoğu’da yeni bir siyasi harita çizmekti.

İsrail’e verilen ilk taviz değil

İsrail’e verilen tavizler aslında pek yeni sayılmaz. Selefi Bill Clinton da 2 000 yılında Camp David’dez yapılan barış görüşmelerinin başarısızlığa uğraması üzerine, Yaser Arafat’a, çocuk ve torunlarıyla birlikte sayıları dört milyona ulaşan Filistinli mültecilerin İsrail’e dönmelerinin mümkün olmadığını söylemişti.

Ama Clinton topraklarına dönüşten feragat etmeleri karşılığında mültecilere yüklü maddi tazminat vadetmişti. Bush ve Şaron ise Filistinliler’e sadece, aşırı nüfusu kaldıramayan fakir Gazze Şeridi üzerindeki kontrol yetkisini reva görüyorlar.