1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türmen: AİHM bir kez daha 'Gazeteciler tutuklanamaz' dedi

20 Mart 2018

AİHM eski yargıcı Rıza Türmen, Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında verilen "hak ihlali" kararını DW Türkçe'ye değerlendirdi. Türmen'e göre mahkemeler, AİHM'in bu kararını dikkate alırsa keyfi tutuklamalar bitebilir.

https://p.dw.com/p/2ufFP
Türkei - Journalisten Mehmet Altan und Sahin Alpay
Fotoğraf: DHA Doğan Haber Ajansı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 15 Temmuz'daki darbe girişimi sonrası tutuklanan köşe yazarı Prof. Dr. Mehmet Altan ve gazeteci Şahin Alpay hakkında hak ihlali kararı verdi. Altan ve Alpay'ın "özgürlük", "güvenlik" ve "ifade özgürlüğü" haklarının ihlal edildiğini belirten mahkeme, bu isimlere 21 bin 500 euro manevi tazminat ödenmesini de kararlaştırdı. Gerekçeli karardan önce Türkiye'deki Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) ikinci kez verdiği tahliye kararına uyan alt mahkeme Alpay’ı tahliye ederken, bu süreçte Altan’a müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Mehmet Altan için tahliye kararının çıkmamasının  hüküm giymesinden kaynaklandığını söyleyen eski AİHM Yargıcı Prof. Rıza Türmen, AİHM’e yeniden başvuru yapılabilmesi için Yargıtay sürecinin bitmesi gerektiğine işaret etti. Türmen, kararı ve bundan sonraki süreci DW Türkçe’ye değerlendirdi.

DW Türkçe: AİHM’in her iki gazeteci için kişi güvenliği ve özgürlüğü ile hak ihlali kararı ne anlama geliyor?

Prof. Rıza Türmen: Türkiye 21 Temmuz 2016'da OHAL ilan ederek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşme'nin hükümlerini askıya aldı.  Mahkeme, verdiği kararda Türkiye’nin bu gerekçesini inceleyerek, "ulusun hayatına yönelik bir tehdit" olduğunu ancak alınan tedbirleri  kişi güvenliği ve ifade özgürlüğü bakımından orantısız buldu. Türkiye’nin bu savunmasını reddetti. Bundan sonraki davalarda Türkiye bunu gerekçe olarak kullanamayacak. Bu karar, OHAL kararnamelerinin hukuka uygun olmadığını göstermesi bakımından çok önemli.

Rıza Türmen 1998'den 2008'e kadar AİHM'de görev yaptı.
Rıza Türmen 1998'den 2008'e kadar AİHM'de görev yaptı.Fotoğraf: DW

İkincisi, AİHM, kişi özgürlüğü ve güvenliği ile tutuklamaların hukuka aykırı bularak, büyük ölçüde Anayasa Mahkemesi’nin 11 Ocak’ta verdiği kararı doğruluyor.  Tutuklamanın hukuka aykırılığını incelerken de AYM kararının alt mahkeme tarafından uygulanmamasını eleştirerek, bu durumu hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı buluyor. AYM kararına rağmen tutukluluğun devam etmesini Sözleşme’nin 5/1 maddesine aykırı buluyor.

İfade özgürlüğüne ilişkin de, AYM kararına paralel olarak, "bir ülkenin hayatına yönelik tehdit var gerekçesiyle hükümeti eleştirme hürriyeti ortadan kaldırılamayacağına" hükmetti. Mahkeme ayrıca, ülkeyi yönetenlerin ulusal çıkarları ilgilendirdiğini düşündükleri haberleri basmak, hükümeti eleştirmek, teröristlere yardım gibi suçlamalara yol açmamalıdır’ diyor. Şiddete teşvik olmadığı sürece halkın bilgi alma hakkı engellenemeyeceğini vurguluyor. AİHM, bir kez daha "Gazeteciler, muhalifler tutuklanamaz" diyor. Bu şekilde tutuklamaların, otosansüre yol açarak basın özgürlüğü üzerinde caydırıcı etki yaratacağını ve sivil toplumu sindireceğini vurguluyor. Türkiye’deki ifade özgürlüğü anlayışı ile Strasbourg’daki ifade özgürlüğü arasında ne kadar büyük bir uçurum olduğunu bir kez daha görüyoruz.

Bu kararların önemi nedir?

Bu kararların önemi bir kere bunlar mahkemeler tarafından reysen dikkate alınması gereken kararlardır.Yargıçlar bu ilkeleri dikkate aldığında keyfi tutuklamalar ve kararlar son bulur. Osman Kavala’dan Akın Atalay’a kadar birçok kişi serbest kalacaktır.

AİHM kararında AYM'nin iç hukuk yolu olarak kabul etmeye devam edeceğini duyurdu. Bunun gerekçesi nedir, sizce bu politik bir karar mıdır?

AİHM, AYM'yi kabul ediyor ama kararların alt mahkeme tarafından uygulanmaması ciddi kuşkular doğurduğunu belirterek, durumu incelemeye devam edeceğini söylüyor. Burada tamamen hukuki bir bakış açısı var. 

Alt mahkemelerin AYM kararlarına uymamaya devam etmesi durumunda AİHM’in yaptırımı ne olur?

Bireysel başvuru hakkı ortadan kalkar  ve AYM’ye gitmeden, başvuruları direk kabul eder. Azerbaycan’da yaptı, eğer durum böyle devam ederse, buna mecbur kalır. Ancak etkili olan yargı yollarına gitme yükümlülüğü var.

Şahin Alpay geçtiğimiz günlerde tahliye oldu ancak Mehmet Altan'ın mahkumiyet kararı var. Mehmet Altan için bundan sonraki süreç nasıl işleyecek?

Bu karar yazıldığı zaman Alpay tahliye olmamıştı. Orada Alpay derhal tahliye edilmelidir, diyor. Mehmet Altan için bunu söylemiyor çünkü hakkında hüküm verildi. Artık tutuklu olmaktan çıkıp, hükümlü durumuna geçtiği için bu yeni bir başvuru ve yeni bir karar gerektirir.  Bundan sonra AİHM adil yargılama olmadığına hükmederse o zaman serbest bırakılması gerekir. Adil yargılama olup olmadığını incelemesi için de, bütün yargılamanın sona ermesi gerekir. Yargıtay aşamasının da bitmesi gerekir.  AİHM bakımından ilk derece mahkemesi karar verdikten sonra tutukluluk hali sona eriyor. Altan’ın kararını Yargıtay bozarsa o zaman yeniden yargılanma gerekiyor. Bu durumda ancak tekrar yeniden tutukluluğa itiraz edilebilir. Mahkeme 21 bin euroluk manevi tazminatı tutukluk ve ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle veriyor. Mahkumiyet alan bütün gazeteciler için de aynı süreç işleyecek

Benzer davalar için emsal olacak nitelikteki bu kararın Türk hükümeti açısından etkisi ne olur?

Hükümet bu karara uymakla yükümlüdür. En önemlisi, içeride olan Akın Atalay’dan tutun diğer gazeteci ve muhalif tutuklulara tahliye yolu açması gerekir. Yargıç bu kararı uygulayınca onların da mahkeme kararıyla, serbest bırakılmaları gerekir.  Ancak mahkumiyet kararı çıkarsa, süreç sil baştan yeniden başlayacak.

Türkiye, dışarıdan bakıldığında nasıl görünüyor?

Dışarıdan bakıldığında, ülke demokrasiyle yönetilmiyor görünüyor. Bunda yargının da payı var. Bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü demokrasinin bir parçasıdır.

Söyleşi: Aslı Işık / Ankara

 

© Deutsche Welle Türkçe