1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türk ekonomisinin umudu Suriyeliler mi?

9 Şubat 2017

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan TEPAV araştırmacısı Omar Kadkoy, Türkiye’nin Almanya’nın entegrasyon alanındaki tecrübelerinden yararlanabileceğini, ancak Alman modelinin birebir uygulanamayacağını söyledi.

https://p.dw.com/p/2XCfq
Syrische Flüchtlinge an der türkisch-syrischen Grenze
Fotoğraf: Imago/Zuma

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) araştırmacılarından Omar Kadkoy, Suriyeli sığınmacılara yönelik mali kaynakların uzun vadeli istihdam hedefli projelere aktarılması çağrısı yaparak “Eğer bunu yapmazsak günün sonunda hep kaynaklarımız tükenecek. Peki ya sonra, paramız bittiğinde ya da yardımseverliğimiz sona erdiğinde ne yapacağız?” sorusunu gündeme taşıdı.

Almanya ve Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik politikalarını inceleyen Kadkoy, AB-Türkiye mülteci mutabakatı sonrasında iki ülke hükümetlerinin politikalarında kriz yönetiminden, sürdürülebilir entegrasyona geçiş olduğuna dikkat çekerken, bu süreçte istihdam politikalarının kilit öneme sahip olduğunu söyledi.

Şam doğumlu olan ve Suriye’de iç çatışmaların tırmandığı 2012 yılında Türkiye’ye göç eden Omar Kadkoy, DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı:

DW Türkçe: Almanya ve Türkiye'nin Suriyeli mültecilere yönelik politikalarıyla ilgili ne tür tespitleriniz var?

Omar Kadkoy: Her iki ülkenin ortak hedefi mümkün olan en kısa sürede Suriyelilerin entegrasyonunu sağlamak. Türkiye orta gelirli, Almanya ise yüksek gelirli bir ülke. Almanya’nın onlarca yıla dayanan göç tecrübesi, uyum politikaları var. Türkiye’nin 5 yıllık bir tecrübesi söz konusu. Bu iki faktörü dikkate aldığınızda Almanya’nın denenmiş, olgunlaşmış uyum politikaları olduğunu, Türkiye’deyse gelişmelere göre geliştirilen politikalara yöneldiğini görüyoruz. Türkiye’nin optimum uyum politikasına ulaşması biraz vakit alabilir ancak belki o noktaya geldiğimizde Türkiye orta gelirli ülkeden yüksek gelirli ülke seviyesine de yükselebilecek. Bu en çok mülteciye sahip orta gelirli bir ülke için bir başarı hikâyesi olacaktır.

Omar Kadkoy
TEPAV araştırmacısı Omar KadkoyFotoğraf: Omar Kadkoy

DW Türkçe: Türkiye Almanya’nın uzun yıllara dayanan tecrübesinden yararlanabilir mi?

Kadkoy: Almanya ve Türkiye’nin dinamikleri farklı ve entegrasyon politikalarının nasıl şekilleneceğinde bu dinamikler rol oynuyor. Tabii ki tecrübelerde faydalanılır ancak bu Alman modelinin olduğu gibi benimsenip uygulanması anlamına gelmiyor.

DW Türkçe: Türkiye ve Almanya öncülüğünde şekillendirilen Türkiye-AB mülteci mutabakatı nasıl bir dönüm noktasını ifade ediyor?

Kadkoy: Hükümetlerin mülteci krizine yaklaşımı ‘kriz yönetiminden’, ‘sürdürülebilir entegrasyona’ kaydı. Eşzamanlı olarak geçici çözümler yerini Suriyelilerin öz yeterliliğinin sağlanmasına dönük uyum ve entegrasyon konularına bıraktı. Almanya için sığınmacıların ülkeye girişi kontrol edilebilir, yönetilebilir bir nitelik kazandı ve bu zeminde 2016 yılının Ağustos ayında kabul edilen uyum yasasını devreye sokabildiler. Türkiye baktığımızda Suriyeliler ‘misafir’ olarak nitelendirilip ‘Suriye’de barışın sağlanması durumunda geri dönecekler' sözleri yerini Suriyelilerin entegrasyonuna yönelen politikalara bıraktı. 3 milyon Suriyeli ağırladığınızda politikalarınızı geçici çözümler üzerine inşa edemezsiniz, özellikle son bir yıldır geliştirilen siyasi yaklaşımlar Türkiye’nin de bunun farkında olduğunu gösteriyor.

DW Türkçe: Suriyelilerin ülkelerine kısa vadede dönemeyecekleri kabulünü hangi politikalarda görebiliriz?

Kadkoy: Bildiğiniz gibi BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Suriye krizini "uzun süren mülteci durumu” (protracted displacement situation) olarak kategorize ediyor. Bu tür olaylar, yine BMMYK hesaplarına göre ortalama 26 yıl sürüyor. Bunun Türkiye’nin politikalarına da yansıdığını görüyoruz, Türk hükümeti kendini Suriyelileri orta ve uzun vadede ağırlamaya hazırlanıyor. ‘Misafir’ tanımının yerini ‘geçici koruma altındaki yabancılar’ statüsü alırken Suriyelilerin sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlere erişimi sağlandı. Bir yıl önce de işgücü piyasasının kapıları Suriyelilere açıldı. Bunun etkilerini görmemiz için daha zamana ihtiyacımız var. Ancak tüm faktörleri bir araya getirdiğimizde, Suriyelilerin sürdürülebilir bir yaşam sürmelerine izin verecek zemin, koşullar sağlanmış durumda. Asıl politikalardaki değişimin göstergesi kanımca iş gücü piyasasına erişimin sağlanmasıdır.

DW Türkçe: Peki iş gücü piyasasına kapıların açılması yeterli mi?

Kadkoy: Yerel Kobiler, özel sektör, çok uluslu şirketler ve sivil toplum kuruluşları Suriyelilerin istihdamının güçlendirilmesi için daha etkin hale getirilmesi çok önemli. Bu aktörleri diyalogun bir parçası haline getirerek Suriyelilere istihdam yaratmalarını sağlamak durumundayız. Aksi takdirde Suriyeliler iş bulamaz. 2016 yılında, Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılasındaki büyümeye katkı sağlayan Suriyelilerin katkısının sürdürülebilir kılınması önemli. Kendi kendine yeterli olmalarını sağlayacak şekilde istihdam piyasasına dâhil edilmeli, ekonominin aktif üyeleri haline gelmeleri gerekiyor.

DW Türkçe: Almanya’da yüzde 4,1 olan işsizlik rakamı Türkiye’de yüzde 11’i aştı. Bu hem Türk hükümeti hem de Suriyeliler açısından sancılı bir sürece mi işaret ediyor?

Kadkoy: Türkiye’de işsizlik oranı tırmanışta. Özellikle Suriyelileri ağırlayan 10 ilden 7’sinin bulunduğu güneydoğu illerinde zaten istihdam piyasasında sıkıntılar mevcut. Hükümetin yasal zemini sağlamış olması önemli bir ilk adım olsa da gelişmeler Türkiye ekonomisi ve istihdam yaratma kapasitesine bağlı. Abartılarak oranın Suriyelilerin istihdam piyasasına dâhil olması nedeniyle tırmandığı söylemlerine karşın Dünya Bankası yayınladığı raporda Güneydoğu bölgesinde Suriyelilerin kayıt dışı emek piyasasını genişlettiğine dikkat çekiyor… Dolayısıyla işsizliğin Suriyeliler nedeniyle arttığını temellendirebilecek bilimsel bir kanıt henüz elimizde yok. Ayrıca mültecilerin uzun vadeli olarak ekonomiye etkisi olumludur, sayısız çalışma ile bu belgelenmiştir.

DW Türkçe: Suriyelilerin ekonomiye katılımı hangi olumlu sonuçları doğuracaktır?

Kadkoy: Aslında Suriyeliler hâlihazırda olumlu katkı sağlıyor. Ama ne yazık ki bu yeterince gündeme gelmiyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği verilerine baktığınızda 2011 ila 2016 yılı arasında Suriyelilerin 5 bini aşkın şirket kurduğunu görebilirsiniz. Bu sadece kendileri için bir yaşam kurmanın ötesinde Türkiye’de istihdam yaratılması bakımından ekonomiye devasa bir katkı. Sadece Suriyelileri değil Türkleri de istihdam ediyorlar. Bu aslında çok başarılı bir entegrasyon göstergesi ancak şimdiye kadar göz ardı edildi. Biz TEPAV'da Suriyelilerin istihdam piyasalarına entegrasyonunun ötesinde, Suriyeliler tarafından Türkiye’de kurulan şirketler üzerine de bir dizi çalışma yürütüyoruz.

DW Türkçe: Bu sorunlar ülkelerin tek başlarına çözebilecekleri sorunlar değil. Tutarlı bir uluslararası strateji görüyor musunuz?

Kadkoy: Bir yıl önce Londra’da yapılan Suriye donörler toplantısında insani yardım tarihinin en büyük yardım taahhüdünde bulunuldu. Suriyeliler ve komşu ülkeler için 12 milyar dolar öngörüldü. En önemlisi Suriye’ye komşu, sığınmacılara ev sahipliği yapan ülkelerde 1 milyon iş imkânı yaratma sözü verdiler. Ancak uygulamaya baktığınızda daha çok insani yardım odaklı kaynak yaratılmakta. Tabi ki en korunmasız kesimlere yardım çok önemli ama uzun vadeli çözümler yaratmıyorlar. Bu mali kaynakları istihdam amaçlı projeler dâhil daha uzun vadeli ve sürdürülebilir projelere aktarırsak Suriyelilerin kendilerine ev sahipliği yapan ülkelere daha güçlü katkıda bulunmasına imkân tanırız. Eğer bunu yapmazsak günün sonunda hep kaynaklarımız tükenecek. Peki ya sonra, paramız bittiğinde ya da yardımseverliğimiz sona erdiğinde ne yapacağız?

©Deutsche Welle Türkçe

Değer Akal / Berlin