1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Tunus geçmişiyle yüzleşiyor

12 Kasım 2014

İbtihel Abdüllatif, Tunus’taki dikta dönemlerinde yapılan haksızlıkların ortaya çıkarılmasına çalışıyor. Hakikat ve Haysiyet Komisyonu’ndaki çalışmaları iç çekişmeler yüzünden atalete uğruyor.

https://p.dw.com/p/1DlqN
Fotoğraf: AFP/Getty Images/F. Belaid

Tunus'ta neredeyse 60 yıllık dikta rejimi sırasında devlet eliyle işlenen suçları araştırmak üzere amacıyla bir hakikat komisyonu kuruldu. Komisyonun üyelerinden biri de Tunuslu İbtihel Abdüllatif. Abdülatif diktatörlük yıllarında işlenen haksızlıkların ortaya çıkarılması için başlattığı çalışmaları önce bir sivil toplum kuruluşunun bünyesinde sürdürmüştü. Kadın insan hakları savunucusu artık Tunus’un karanlık yıllarını araştıran hakikat komisyonunun üyeliğini yapıyor. Abdüllatif, komisyon bünyesindeki anlaşmazlıkların çalışmaları aksatmasından şikâyetçi.

‘Devrim bizlere yeniden hayat verdi.’

İbtihel Abdüllatif 14 Ocak 2011’den sonra ilk iş olarak on yıl önce ara verdiği ilahiyat öğrenimini tamamlamak için üniversiteye gidip kaydını yaptırdı. Dikta rejiminin tarihe karışmasıyla Tunus’ta basın, ifade ve eğitim özgürlüğü başladı. Baskı altında tutulan sivil toplumun rahat nefes almaya başlamasıyla birlikte sayısız dernek kuruldu. 45 yaşındaki Abdüllatif de kadın işkence kurbanlarının haklarını aramak üzere Tunuslu Kadınlar adlı bir dernek kurdu. İşkence gören 200 kadar kadınla ilgili dosya hazırladı. Mazlumların büyük bölümünü Bin Ali rejiminin en büyük acımasızlığı gösterdiği İslami muhalefetin üyeleri oluşturuyordu.

İbtihel Abdüllatif şimdi bir bankanın üst katındaki hakikat ve haysiyet komisyonu ofisinde çalışıyor. Kendisi aynı zamanda, altmış yıllık baskı rejiminin gerçeklerini ortaya çıkarmakla görevlendirilen özel komisyonun tek sivil toplum temsilcisi. Tunus’un bağımsızlığa kavuşmasını izleyen Burgiba dönemi de Bin Ali diktasından farksızdı. Her ikisi de işkence, çalışma yasağı ve uzun hapis cezalarıyla muhalefete göz açtırmamıştı.

Abdüllatif dikta rejiminin sona ermesini izleyen ruh halini şöyle anlatıyor:

“14 Ocak'ta neler olduğundan daha kimsenin haberi yoktu. O gün yediğim kuru ekmeğin yerini hiçbir yemek tutamaz. Artık özgürdük. Bir daha asla dikta, baskı ve işkence olmamalı.”

İbtihel Abdüllatif
İbtihel AbdüllatifFotoğraf: S. Mersch

Anayasal kurum tartışılmamalı'

Ancak dikta rejiminin çökmesi yakın Tunus tarihiyle hesaplaşmanın sonu anlamına gelmiyor. Ara yargı sistemi Tunus iç politikasının en tartışmalı konularından biri. 2014 yılında çalışmalarına başlayan hakikat ve haysiyet komisyonu da bu durumu değiştiremedi.

Abdüllatif ve arkadaşları çok çabuk siyasi partilerin elinde oyuncak olabileceklerinin farkındalar. Yeni görevine başladığından beri siyasi konular hakkında konuşmak istemiyor.

Ekim sonundaki genel seçimlerde en çok oyu alan laiklerin çatı partisi Nida Tunus da geçiş döneminin yargı rejiminden memnun değil. Bayan Abdüllatif komisyonun anayasa teminatı altında olduğunu hatırlatıyor.

Komisyonun artık anayasal bir kurum olduğunu belirten Tunuslu insan hakları savunucusu “Onu karalamaya çalışmak, bütün partilerin onayıyla kabul edilen anayasaya karşı çıkmaktır ki, bu çok tehlikeli olur”, diyor.

Tazminat değil, iade-i itibar

Ara rejimi eleştirenler komisyonun ölü doğduğunu, çok geç kaldığını ve siyasetle iç içe olduğunu öne sürüyorlar. Hakikat ve haysiyet komisyonunun önünde bin bir engel var. İç çekişmeler de çalışmalarını zorlaştırıyor. Dikta kurbanları, kimin tazminat hakkı olduğu hususunda anlaşamıyorlar. Sol feministler, sürgündeki rejim aleyhtarları ve Abdüllatif'in de aralarında bulunduğu İslami kanada yakın komisyon üyeleri arasında bir türlü uzlaşma sağlanamıyor. Abdüllatif siyasi tartışmaların kendilerine zaman kaybettirdiğini söylüyor.

İbtihel Abddüllatif dikta kurbanlarına haysiyetlerini iade etmenin önemli olduğuna işaretle, maddi tazminatın mazlumların çektikleri acıları telafi edemeyeceğini ve kamuoyunun güvenini kaybetmemeleri gerektiğini vurguladıktan sonra sözlerini şöyle bitiriyor:

“Hakikat ve haysiyet komisyonu insan onurunun, demokrasinin ve devrimin sembolüdür.”

© Deutsche Welle Türkçe

Sarah Mersch