1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Talat: AB, Kıbrıslı Türkü yalnız bıraktı

10 Mayıs 2009

Kuzey Kıbrıs lideri Mehmet Ali Talat, AB’nin Kıbrıs’a ilişkin tavrını eleştirdi. “Brüksel’in görüşme odasına bomba fırlattığını” kaydeden Talat, Ada’daki son gelişmelerle ilgili Deutsche Welle’nin sorularını yanıtladı.

https://p.dw.com/p/HnBr
Kuzey Kıbrıs lideri Mehmet Ali Talat
Kuzey Kıbrıs lideri Mehmet Ali TalatFotoğraf: AP

- Başbakanlık döneminizi de sayarsak 2004’ten beri Kuzey Kıbrıs’ın kaderine yön veren isimlerden birisiniz. Birleşme yanlısı, Avrupa Birliği yanlısı bir isim olarak anılıyorsunuz. Özellikle son seçimlerde muhalefetin zaferini düşündüğünüzde, Brüksel’in size yeterince destek olmadığı, Kıbrıs’taki ılımlı Türk çevreleri bir anlamda yalnız bıraktığı kanısına kapıldınız mı?

TALAT: Şimdi tabi şunu söyleyeyim, bir kere biz Brüksel'den, Kıbrıs'taki, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki seçimlere herhangi bir müdahale beklemiyorduk, böyle bir talebimiz de olmadı. Ancak en genelde olaya bakacak olursak, gerçekten Avrupa Birliği Kıbrıslı Türkleri yalnız bıraktı. Kıbrıslı Türklerin o büyük kararlılıkla savunduğu Avrupa Birliği üyeliği ve Avrupa Birliği sürecini desteklemedi. İzolasyonları kaldıracağı sözünü verdi, kaldırmadı. Dolayısıyla Avrupa Birliği, Kıbrıs sorununda olumlu bir rol oynamadı. Avrupa Birliği üstelik Kıbrıs Rum tarafını daha çözüm olmadan Avrupa Birliği'ne kabul ederek, Kıbrıs Rum tarafının çözüm isteğini öldürdü. Bu geçtiğimiz günlerde Avrupa Toplulukları Adalet Divanı'nın aldığı kararla daha da vahim bir hale geldi. Halen müzakere ettiğimiz mülkiyet meselesini dikkate almadan, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı sanki iki tane normal vatandaş arasında bir sorun varmış gibi, sanki Kıbrıs sorunu hiç yokmuş gibi, Kıbrıs'ta sanki hiç mülkiyet sorunu yokmuş gibi bir karar alarak, Kıbrıs Rum Mahkemesi'nin, Kuzey Kıbrıs'taki bir mal için aldığı kararın İngiltere'de uygulanabileceğine hükmetti ve aslında görüşme odasına bomba fırlattı. Bundan sonra Kıbrıs Rum tarafının çözüm konusunda özellikle mülkiyet başlığının bir ortak noktaya vardırılabilmesi konusunda esneklik gösterebileceğini düşünmek sadece hayal oldu. Dolayısıyla Avrupa Birliği, Kıbrıs'ı Avrupa Birliği'ne alarak büyük bir günah işlemekle kalmadı, günahlarını adeta katmerledi, bunu söyleyebilirim bu aşamada.

- Hristofyas ile 14 Mayıs‘ta önümüzdeki hafta tekrar bir araya geleceksiniz. Ulusal Birlik Partisi, müzakerelerde size destek vereceğini açıkladı. Keza siz de müzakerelerin belki de sona ermesini bekleyenlere inat, “görüşmeleri daha da yoğunlaştıracağız” dediniz. Muhalefet desteğinde ne kadar samimi, siz bundan sonra gelişmeleri ne kadar kontrol altında tutabileceksiniz?

TALAT: Muhalefet ne kadar samimi, şimdi benim inancım olarak sorarsanız, samimidirler; çünkü Kıbrıs sorununun çözümü dışında bir seçeneğin artık olmadığını onlar da görüyorlar, görmüş olmalıdırlar. Ancak gerçekten ne kadar yapıcı olacakları, çözüm sürecini ne kadar destekleyecekleri ise, bu önümüzdeki günlerde belli olacak. Aslında o güne kadar sabretmek ve o günleri hep birlikte görmek gerekir diye düşünüyorum bu bakımdan. Ne kadar kontrol altında tutabileceğim konusuna gelince, görüşmeleri yürütmek tabii ki Cumhurbaşkanının görevidir. Çünkü uluslararası alanda, Birleşmiş Milletler zemininde, iki Cumhurbaşkanı iki toplumun liderleri olarak kabul edilir ve müzakereler öyle yapılır. O nedenle, iki toplumun liderleri müzakere ettiğine göre, ben de Kıbrıs Türk toplumunun lideri pozisyonunda olduğuma göre ve halkımı temsil ettiğime göre, benim müzakereleri yürütmemde herhangi bir tereddüt yoktur, zaten öyle bir iddiada veya bunun tersi bir iddiada da bulunulmuş değildir. Ancak tabii ki hükümetle uyum şarttır, çünkü varılacak anlaşmanın referanduma konabilmesi için, hükümetin bu anlaşmanın referanduma konulmasını sağlayacak olan bir yasa hazırlaması ve bunu meclisten geçirmesi gerekir. Meclis çoğunluğunu elinde tutan meclis partinin, hükümeti de tabii ki kuran partinin, bu konuda Cumhurbaşkanıyla uyumlu çalışması gerekir. Ben bu uyumun sağlanacağını düşünüyorum. Zaten Sayın Başbakan kısa bir süre önce bu soruya cevap verirken, “biz referandumun yapılması konusunda herhangi bir sorun yaratmayacağız” dedi, öyle hatırlıyorum. Bu tabii ki yeterlidir, çünkü her siyasi partinin kendi görüşü olabilecektir, görüşü farklı bile olsa, bu olanağı Kıbrıs Türk insanına vereceğini kabul etmesi veya vereceğini taahhüt etmesi sanırım yeterli güvencedir.

- Türkiye’deki Ergenekon sürecinin Kıbrıs bağlantıları da gündeme geldi. Bu gelişmeler Kıbrıs siyasetine, Kıbrıs’ın muhtemel bütünleşme sürecine nasıl yansır?

TALAT: Çok fazla bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Çünkü sonuçta sorun çözülme aşamasına girdi Türkiye'de ve yargı kararını verecek. Bize olan etkisi konusuna gelince, yani Ergenekon Süreci diye tabir edilen sürecin bize uzanan ayağına gelince, bizim Başsavcılığımız Dışişleri Bakanlığımız vasıtası ile Türkiye'den, ilgili kurumundan, konuyla ilgili Kıbrıs'ta soruşturma yapabilmek için, daha ileri bilgi istedi. Dolayısıyla o bilgiler geldiği zaman, sürecin bu Kıbrıs ayağının bir şekil alacağını söyleyebilirim. Şimdilik bu kadar çünkü konu siyasi boyutta değil, tamamen hukuki boyutta ilerlemektedir şu sıralarda.

Söyleşi: Nihat Halıcı
Editör: Meltem Karagöz