1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'yi AB'ye alma kararı çoktan verildi

Bernd Riegert26 Şubat 2004

Türkiye’ye sadece imtiyazlı ortaklık önerebileceklerini söyleyen Merkel ile Türkiye’nin tam üyeliğini desteklediklerini belirten Schröder’in Türkiye ziyaretleriyle tartışma yeniden alevlendi. DW Brüksel temsilcisi Bernd Riegert yorumunda, bütün bu tartışmaların göstermelik olduğu görüşünü savunuyor:

https://p.dw.com/p/Aa5R

Brüksel, Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili olarak Almanya’da kopartılan fırtınalara akıl erdiremiyor ve gerçeği yansıtmadığını söylüyor. Genişlemeden sorumlu Komisyon üyesi Günther Verheugen’e göre Türkiye’yi AB’ye alma kararı çoktan verildi. Türkiye’yi üyeliğe götüren yol bundan 40 yıl önce açıldı. Birlik Konseyi son on yılda Türkiye’nin üyelik arzusuna defalarca tasdik ve destek verdi. Türkiye 1999 yılında resmen üye adayları arasına alınmıştı. Alınan karar ve imzalanan anlaşmalara göre söz konusu olan Türkiye’nin AB üyeliğine kabul edilip edilmeyeceği değil, ne zaman ve hangi şartlar altında AB üyesi olacağı.

Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerinin başlatılması için gerekli kriterlere uyup uymadığı Verheugen'in Eylül ayında hazırlayacağı rapordan anlaşılacak. Rapor olumlu çıkarsa, ki durum öyle olacağını gösteriyor, Birlik Konseyi Aralık zirvesinde Türkiye’nin tam üyelik olgunluğuna eriştiğini tasdik edecek. 2002 yılında hazırlanan Kopenhag kriterlerine göre, ek kararlara gerek duyulmaksızın ve derhal Türkiye ile tam üyelik müzakereleri başlatılacak. Üyelik müzakereleri başlatılan her aday ülke sonunda AB üyesi oldu. Sadece müzakerelerin uzunluğu farklı oldu.

Bu bakımdan Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin, "AP seçiminin Türkiye’nin Birlik üyeliği ile ilgilisi yok" şeklindeki tezine katılmak mümkün değil. Bu seçim bir barometre olacak. Yeni AP, Birlik Komisyonu’nun Türkiye raporunu oylayacak. 2004 karar yılı olacak. Tahminlerin aksine Komisyon Türkiye’nin üyelik kriterlerini yerine getirmediğine kanaat getirirse, o zaman ilk Müslüman üye adayının Birliğe alınması tehlikeye girebilir.

Ancak Hristiyan Sosyal Birlik Partisi'nin AP seçimini Türkiye’nin üyelik referandumuna dönüştürmeye çalışması da doğru değil. Çünkü yukarda da belirttiğimiz gibi, bu karar çoktan verildi. Aralık zirvesinde devlet ve hükümet başkanları Türkiye ile ilgili bütün kararları ellerinin tersi ile itip üyelik kapısını kapatmazlarsa, bu yolun dönüşü olmayacaktır. Teorik açıdan mümkün olsa da, Almanya, İngiltere, İspanya ve İtalya’nın tam üyeliğini destekledikleri Türkiye’ye zirvede kırmızı kart gösterilmesi ihtimali yok denecek kadar azdır.

Kıbrıs görüşmeleri Türkiye’nin direnişi yüzünden başarısızlığa uğramadığı takdirde tam üyelik müzakereleri önündeki son siyasi engel de kalkmış olacaktır. Doğu Avrupa ve İskandinav ülkeleri ile Fransa’nın dini, ekonomik ve insan hakları ile ilgili rezervleri sürse de.

Türkiye’nin üyeliğini istemeyen ülkeler, bu ülkenin kriterleri günün birinde yerine getireceğine ihtimal vermemiş olabilirler. Bu ülkeler şimdi müzakerelerin en az 10 yıl sürecek olmasıyla teselli buluyorlar.

Birlik Komisyonu’nun Genişletilmiş Avrupa projesinde Ukrayna ve Moldova’dan güney Kafkasya ve bütün Akdeniz’e kadar her ülkeyle kurumsal ortaklık dışında tam işbirliği yapılması öngörülüyor. Onyıllar sürmesi beklenen bu sürecin sonunda, Rusya, Kuzey Afrika ve Orta Asya’nın da yer alacakları bir milyar nüfuslu iç pazarın oluşturulması öngörülüyor. Uzun vadede bu ülkelere tam üyelik kapısı da açılacak. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin üyeliği, dev stratejik hedefe götüren yoldaki etaplardan sadece biri olacaktır.