1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'nin uzun yolculuğu başladı

Bernd Riegert / DW7 Ekim 2004

AB Komisyonu, İlerleme Raporu‘nda Avrupa Konseyi’ne Türkiye’yle tam üyelik müzakereleri için tarih belirlenmesini tavsiye etti. Ancak diğerlerinden farklı olarak Türkiye ile yapılacak müzakerelerin tam üyelikle sonuçlanması kesin değil. AB devlet ve hükümet başkanları konseyinin muhtemelen Komisyon tavsiyesine uyup Türkiye’ye tam üyelik müzakereleri için tarih vereceğini savunan DW’nin Brüksel Temsilcisi Bernd Riegert’in yorumu şöyle:

https://p.dw.com/p/Aa0b

"Günter Verheugen, genişlemeden sorumlu komisyon üyeliği görevi sona ererken uzun siyasi kariyerinin belki de en önemli kararına imza attı. Bu kararla da AB ve Türkiye’yi uzun ve riskli bir yolculuğa uğurladı. Ama Brüksel’in başka alternatifi yoktu. Türkiye’nin hukuk devleti reformlarındaki yıldırım hamleleri Verheugen’in bile gözlerini kamaştırdı.

AB’nin, Müslüman ama yüzünü Avrupa’ya dönmüş bir ülkeyi bünyesine almasının avantajları risklerinden çok daha ağır basıyor. Reform sürecinin kalıcı olması için getirilen şartlar, çekincelerinden sıyrılamayan Avrupalı liderleri ikna edebilmelidir. Onyıllardır üyelik hayalleri kuran Türkiye süreci tehlikeye atmamak için, oyalama taktiği olarak adlandırdığı bu şartları sineye çekmek zorunda olduğunu biliyor.

Birlik Komisyonu da aday Türkiye’den tam emin olmuş gibi görünmüyor. Yoksa 10, 12 ya da 14 yıl sürebileceği söylenen görüşmelerin tam üyelikle noktalanacağını garanti edebilirdi. Aralık bırakılan bu kapı Türkiye’nin AB’ye alınmasına karşı olanlar tarafından kullanılabilir.

Brüksel, mali risklerle ilgili olarak fazla bir şey söylemedi. Komisyon Başkanı Prodi 2010 ya da 2014 yılından önce Birliğe doğacak mali yükümlülükler konusunda kesin tahminde bulunulamayacağını söyledi. On yıl sonra AB’nin, Türkiye gibi büyük bir ülkeyi sırtlanıp sırtlanamayacağını şimdiden söylemek gerçekten imkansız.

Ama sürecin uzun olması Türkiye’nin tam üyelikten soğuması tehlikesine de yol açabilir. AB üyeliğini gurur meselesi yapan ve milliyetçi tarafı ağır basan Türkiye hükümranlığını kısmen Brüksel’e devretmek istemeyebilir.

Bu cesur yolculuğun sonunda Türkiye de AB de tamamen değişmiş olacaklar. Almanya ve Fransa’nın entegrasyon motoru oldukları dönem belki de kapanacak, İngiltere ve Polonya’nın istedikleri serbest ticaret bölgeli devletler topluluğu modeli Türkiye’nin tercihi olacaktır.

Almanya hükümeti öncelikle Türkiye’nin stratejik ve güvenlik politikaları açısından AB’ye kazandıracağı avantajlar üzerinde duruyor. Almanya refahın ülke sathına yayıldığı ve gelir dağılımın düzeldiği ekonomik bakımdan istikrarlı bir Türkiye görmek istiyor. Türkiye’nin stratejik potansiyelini değerlendirebilmek için AB’nin ortak dış ve güvenlik politikaları geliştirmesi şarttır. Brüksel’de Çarşamba günü başlayan yolculuk uzun sürecek. Ve bu yolculuğun nasıl noktalanacağı da meçhul.”