1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'nin Kaplan sınavı

Baha Güngör / DW21 Haziran 2005
https://p.dw.com/p/AZvv

Anadolu Federe İslam Devleti Örgütü’nün elebaşı Metin Kaplan, İstanbul’da yargılandığı mahkemede, ’anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek’ suçundan müebbet ağır hapis cezasına çarptırıldı. DW Türkçe Servisi Şefi Baha Güngör’ün yorumu:

“Metin Kaplan davasından çıkan karar, kimseyi şaşırtmadı: Duruşmanın yapıldığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Kaplan hakkında, TCK’nın 146/1. maddesi uyarınca, ’ölünceye kadar sürecek müebbet ağır hapis cezası’ verdi.

Tanık dinleme istekleri kabul edilmeyen Kaplan ve avukatları, Mahkeme Başkanı Metin Çetinbaş’ın tarafsız olmadığını öne sürerek reddi hakim talebinde bulundular. Bu isteği de kabul etmeyen mahkeme heyeti, sanıktan son savunmasını yapmasını istedi.

Kaplan son savunmasında Kemalist rejimden hoşnut olmadığını, Kuran’ın anayasa, şeriatın kanun olduğu bir Türkiye istediğini söyledi. Hazreti Muhammed’in bugün Türkiye’ye gelmesi halinde kendisi gibi sanık sandalyesine oturtulacağını öne süren Kaplan, Kur'an-ı Kerim'den ayetler okudu. İddianamede yer alan Anıtkabir ve Fatih Camii olaylarıyla ilişkisinin olmadığını da savunan Kaplan, bu iddiaların Susurluk kazasını unutturmak için düzenlenmiş komplolar olduğunu iddia etti.

Laikliğin Müslümanlar'a baskı olarak uygulandığını öne sürdü. Kaplan yazılarında, kitaplarında, gazete ve broşürlerinde şiddetin yer almadığını, bunların teröre yönelik olmadığını savundu. Kendisini fikir ve düşünce düşünce suçlusu olarak tanımlayan Kaplan, yeni TCK'ya göre fikirleri açıklamanın suç olmaktan çıktığını hatırlatarak beraatini istedi.

Yaklaşık 10 saat süren duruşma sonrasında mahkeme heyeti, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması döneminde yaşanan Şeyh Sait Ayaklanması, Menemen olayı, Tunceli Dersim ayaklanmalarına, daha sonra meydana gelen Sivas ve Kahramanmaraş olaylarına da değindiği 35 sayfalık kararını açıkladı.

Atatürk’ün laiklik konusundaki konuşmalarından da alıntılar yapılan kararda, terörün kimden, nereden ve hangi düşünceden kaynaklanırsa kaynaklansın insanlık suçu olduğu vurgulandı. Mahkeme heyeti, Kaplan’ın duruşmalarda pişmanlık göstermemesi üzerine cezada indirimde bulunmadı.

Metin Kaplan’ın ’macerası’, ’Kara Ses’ olarak tanınan babası Cemaleddin Kaplan’ın oğlunu halef seçmesiyle başladı. Metin Kaplan, babası Cemaleddin Kaplan’ın 1995’deki ölümünden sonra ’sözde halife’ oldu. Beş yıl sonra, Alman adaleti tarafından rakibi İbrahim Sofu'yu öldürmeye azmettirmek suçundan dört yıl hapse mahkum edildi.

Özgürlüğüne kavuştuktan sonra da Alman kamuoyu Kaplan’ın sınırdışı edilip edilmeyeceğini tartışmaya başladı. Kaplan, Türkiye'de adil yargılanmayacağını ileri sürerek sınırdışı edilmemek için elinden geleni ardına koymadı. Adeta yılan hikayesine dönen Metin Kaplan çekişmesi, geçen Ekim ayında sonuçlandı. Kaplan, Avrupa Birliği’ne uyum çabaları çerçevesinde ölüm cezasını kaldıran Türkiye’ye iade edildi.

Türkiye, Kaplan davası sürecinde aslında büyük oranda başarılı bir sınav verdi. Sadece mahkeme kararının dayandırıldığı tanık ifadelerinin işkence altında, zorla alındığına dair iddialar sürece gölge düşürdü. Şimdi, Türkiye bir an önce bu iddiaların doğru olmadığını kanıtlamalı. Zira, bir taraftan uluslararası terörizme karşı Avrupa ile aynı cephede savaşan Türkiye’nin, diğer taraftan yasadışı yollara başvurması imajını ciddi biçimde zedeler.

Ama Avrupa ve Türkiye’nin el ele verdikleri Kaplan davası, çok önemli bir şeyi gösterdi: Türkiye’nin Avrupa norm ve değerlerine bağlanmasının ne kadar önemli olduğunu. Hayal kırıklığına uğramış ve refüze edilmiş bir Türkiye, şüphesiz Almanya’nın iç güvenliği için tehdit oluşturan Kaplan’ın ülkeye iadesi için gerekli şartları yerine getirmezdi.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik tartışmaları yapılırken, bu gibi faktörler de gözönünde bulundurulmalı. Stratejik olarak kilit bir konumda bulunan NATO üyesi Türkiye’nin, Avrupa’nın güvenliği ve çıkarları açısından son derece önemli bir rol oynadığı unutulmamalı.“