1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'den olumlu göstergeler

Baha Güngör / DW10 Haziran 2004

Kapatılan Demokrasi Partisi'nin dört eski milletvekili hakkındaki tahliye kararının ardından Leyla Zana ve arkadaşları serbest bırakıldı. Karar, Türkiye’de olduğu kadar uluslararası kamuoyunda da geniş yankı buldu. AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen, bu adımla Kopenhag siyasi kriterlerinin kağıt üzerinde kalmadığının görüldüğünü söyledi. Eski DEP milletvekilleri hakkındaki tahliye kararıyla ilgili DW Türkçe Servisi Yönetcisi Baha Güngör’ün yorumu...

https://p.dw.com/p/Aa35

”Kuşkusuz, bu olumlu hamleyle Türkiye, Aralık ayında yapılacak değerlendirme sonucunda üyelik müzakerelerinin başlatılmasıyla ilgili kriterleri yerine getirmeye bir adım daha yaklaşmıştır. Tabii bir de buna TRT’den yapılan ilk Kürtçe yayınlar eklenince Avrupa enerijisinin, Türkiye’de art arda mucizelere neden olduğu söylenebilir.

1996 yılında Avrupa Parlamentosu’nun Saharov Ödülü'nü de alan Leyla Zana ve arkadaşlarının serbest bırakılması kararı, gereksiz bir gecikme olduğu yönündeki tüm eleştirilere rağmen, yine de tam zamanında alındı.

Tecrit koşulları altında ömürboyu hapis cezası alan liderleri Abdullah Öcalan’ın artık kontrol ve organize edemediği PKK, geçtiğimiz günlerde, tek taraflı olarak ateşkesi bozduğunu ve Türkiye’yi yabancılar için bundan böyle güvensiz bir ülke olduğunu ilan etmişti. Bugüne kadar pekçok kez isim değiştiren PKK, artık daha da marjinal bir hale gelecektir.

Türkiye’de olumsuzluklar artık gün geçtikçe azalıyor. Dünyaya açık ve ılımlı İslami çizgideki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki hükümet, gösterdiği kararlılıkla, taraflı tarafsız herkesi olumlu anlamda şaşırtırken, Avrupa Birliği’ne de müzakereleri başlatmak suretiye Türkiye’ye üyelik kapısının açılmasından başka bir alternatif bırakmıyor.

Eğer AB, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve güvenlik politikaları açısından Türkiye’nin vazgeçilmez olduğu konusunda gerçekten de samimiyse, o zaman Aralık ayında Brüksel’in üyelik müzakerelerine yönelik yanıtı sadece ve sadece ”evet” olabilir.

'Hayır' yanıtının ne tür vahim sonuçlara neden olabileceği konusunda şu aşamada sadece bazı spekülasyonlar üretilebilir. Ancak iflah olmaz milliyetçilerin, köktendincilerin ya da İslam dini ile batı standartlarındaki yasaların birlikte varolmasını ve işlemesini hazmedemeyen çevrelerin, ellerini ovuşturmuş vaziyette bekledikleri de unutulmamalıdır.

Ülkedeki laik düzenden yararlanıp, bundan kültürler ve dinlerarası bir diyalog ortamı için gerekli bir itici güç oluşturmak isteniyorsa, Türkiye, Avrupa entegrasyon sürecinin dışında bırakılamaz ve inanç farklılığı da bunu için bir gerekçe olamaz.”