1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'den "şok" edici görüntüler

Baha Güngör / DW8 Mart 2005

AB Troykası’yla Türk hükümeti arasında Ankara’da yapılan görüşmelere, İstanbul’da hafta sonu Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yapılan gösterilerde polislerin kadınlara sert müdahalesiyle ortaya çıkar görüntülerin gölgesi düştü. Diğer yandan, Türk Tarım Bakanlığı’nın ciddi şekilde içinde Kürt ya da Ermeni adı geçen bilimsel tanımlamaların yerine yeni Türkçe adlar getiriyor. DW’den Baha Güngör’ün son gelişmelere ilişkin değerlendirmesi:

https://p.dw.com/p/AZxu

“Artık “tipik” denebilecek refleks yine ortaya çıktı. Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda aslında iyi adımlar attığı zamanlarda, hep eski dönemlere geri dönüldüğü imajını doğuran işaretlere rastlanıyor. Son günlerde, Türkiye’den gelen haber ve görüntüler, Türkiye’nin Avrupa’da sempati yitirmesi riskini artırıyor.

Eğer Türk polisi işi bozmasa, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da yapılan gösteriler örneğinde Avrupa medyası, son aylarda Türkiye’de kadınlar lehine yapılan reformları haber verebilirdi. Ne de olsa, bu reformlar çerçevesinde, Türkiye’nin cinslerin eşitliğini hukuki bakımdan da çağdaş seviyeye yükseltme çabası Avrupa’dan çok alkış almıştı.

Ama iş farklı gelişti. Tam AB Troykası’yla Türk Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün buluşmasının arifesinde dişlerine kadar silahlı polisler, savunmasız kadın göstericileri dayaktan geçirdi. Coplarını kameralar önünde acımasızca kullandılar, savunmasız kadınları tekmelemekten çekinmediler.

Bu görüntüler, Almanya ve Avrupa’da Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlaşması karşıtlarını güçlendiriyor. 1915 yılında yüzbinlerce Ermeni’nin ölümü hakkında kamuoyunda açık bir tartışmanın ısrarla bastırılması ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, beğenmediği karikatüristlere karşı mahkemelere başvurması da öyle. Bütün bunlara, sadece kökenlerinde Kürt ya da Ermeni lafı geçtiği için, hayvanların bilimsel adlarını halkın ve ülkenin bütünlüğü için bir tehdit kabul eden devlet memurlarının çabaları da ekleniyor.

Türk sorumlular, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılmasına karşı Avrupa’daki yoğun direnişe devamlı kızacağına, kendileri harekete geçse ve olumsuzlukların üzerine gitse iyi olacak. Eğer Türk Çevre ve Orman Bakanlığı, kızıl tilkinin adı olan “vulpes vulpes kurdistanica” ya da yaban koyununun adı olan “ovis armeniana”nın, ulusal birlik ve toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini ciddi şekilde düşünülüyorsa, o zaman Türkler’in Avrupa vizyonu hakkında ciddi endişe duymak için yeterli neden var demektir.

Liberal Türk gazetesi Radikal’in yazdığına göre, Ankara’da gerçekten, yabancı bilim adamlarının, Türkiye’ye karşı önyargıları kuvvetlendirmek için bu hayvanların adını bilinçli şekilde böyle koyduğu düşünülüyor. Ankara, bu denli saçma tezlerle uğraşacağına, kendine eleştirel şekilde şu soruyu sormalıdır: Reform çabalarının ve uygulamasının ne aşamada olduğu yolundaki iyi niyetli soruların, Avrupalılar’ın çokbilmişliği ve müdahelesi gibi görülerek bir yana atılması Türkiye’ye karşı önyargıları güçlendirmiyor mu? Aynı şekilde, polislerin kadınları barbarca dövmesinin, çağdaş ve Avrupalı bir Türkiye hedefine ne kadar uyduğunun sorulması gerekmiyor mu?

Türkiye’yle Avrupa Birliği arasında tam üyelik müzakerelerinin başlamasının öngörüldüğü 3 Ekim tarihine fazla zaman yok. Eğer Türk devlet yönetimi aklını başına almazsa, Fransız hükümet partisi UMP içinde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı çıkan yüzde 90’lık çoğunluk, tüm Avrupa’da Türkiye’nin Avrupa perspektifi konusundaki tüm tezlerden daha fazla anlayış görecek. En nihayetinde, bu ülke kültürler ve dinler arasındaki kesişme noktasında ve hala demokrasiyle İslam dininin birarada yaşayabileceğinin örneği olarak görülüyor.“