1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Türkiye reformlara devam etmeli"

Hülya Topcu / DW24 Eylül 2004

Avrupa Parlamentosu’nda Yeşiller’in milletvekili Cem Özdemir, parlamentoda bulunanların yarısının Türkiye’ye olumlu baktığını belirterek, ancak Türkiye’nin hala yerine getirmesi gereken reformlar olduğunu söyledi. Özdemir, DW’den Hülya Topcu’nun sorularını yanıtladı...

https://p.dw.com/p/Ab7c
AP milletvekili Cem Özdemir, Türkiye'nin uygulamaya geçmesi gerektiğini savundu...
AP milletvekili Cem Özdemir, Türkiye'nin uygulamaya geçmesi gerektiğini savundu...Fotoğraf: AP

Avrupa Parlamentosu’nun Yeşiller Partili milletvekili Cem Özdemir, Ankara ile Brüksel arasında Türk Ceza Kanunu tasarısı konusunda yaşanan gerginliğin giderilmesinin önemli olduğunu, ancak Türkiye’nin reformlara devam etmesi gerektiğini söyledi. Özdemir, AKP hükümetinin Türkiye’deki azınlıklarla barışmasının toplumsal barışın sağlanması açısından önemli olduğunu altını çizdi. Özdemir AB-Türkiye ilişkileri konusunda DW’nin sorularını yanıtladı.

-Başbakan Erdoğan’la AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen arasındaki görüşme başarılı geçti. Ankara ile Brüksel arasındaki tüm gerginliklerin giderildiği açıklandı. Gerçekten tablo bu denli toz pembe mi?

C.Ö.: Başbakan Erdoğan’a dün ben de geçmiş olsun dedi. Ancak Türkiye’de yapılacak çok iş var daha. 6 Ekim’de AB Komisyonu İlerleme Raporu’nda Türkiye ile müzakerelerin başlanmasını tavsiye ederse -ki öyle olacağını umuyoruz- Aralık’ta hükümet başkanları biraraya gelerek karar verecek. Sanırım bu konu oradan da kazasız belasız geçecek. Ancak ondan sonra asıl işler başlıyor. Yani Türkiye’de "İşi hallettik, üyelik cebimizde keklik” havası esmemeli. Gerçekten kolları sıvayıp aynı hızla işlere devam etmeli ki on, on bir yıl içinde Türkiye AB’ne girmeye hazır olsun.

-Türkiye üyelik sürecinde neler yapmalı?

C.Ö.: Siyasi kriterler müzakerelerin başlaması için ön şarttı. Sonra ekonomik kriterler, uygulamalar geliyor. Bu alanda da birtakım yapılması gereken işler var. Yasalar, Türk Ceza Kanunu’nun değişmesiyle birlikte büyük bir ölçüde tamamlanmış olacak. Ancak uygulamada çok ciddi eksiklikler sözkonusu. Düne kadar işkence yapan insanlar devlet yasaları değiştirde diye birdenbire işkenceyi bırakmıyacaklar. Bu konuda zihniyetin değişmesi çok önemli. Kadın haklarına baktığımızda, tabii ki Türkiye’de zaten daha önce de kız çocuklarını okula gitme hakkı, hatta mecburiyeti vardı. Ancak biliyoruz ki, özellikle Güneydoğu’da ne yazık ki her kız çocuğu bu haktan yararlanamıyor. Bunların uygulamada da değişmesi Türkiye’nin önünü açacak. Ekonomik kriterlere bakıldığında Türk hükümetinin önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye’nin çok disiplinli davranması gerekiyor. Özelikle enflasyonla mücadele, bütçe açığı ya da devletin yatırımları gibi konularda. Bu konuda ortaya çıkacak ufacık bir risk bile Türkiye’yi mutlaka gerilere götürür.

-Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’nin üyeliğine karşı olan milletvekilleri var. Bu milletvekilllerini Türkiye’nin üyeliği için nasıl ikna etmeyi düşünüyorsunuz?

C.Ö.: Aslında hiç de ikna etmeme gerek yok. Çünkü yarısı Türkiye’nin üyeliğine olumlu bakıyor. Hristiyan Demokrat ya da muhafazakar partiler derken bunları Alman Hristiyan Birlik Partileri ile karıştırmamak gerekiyor. Şu anda Fransız muhafazakar partileri ve Almanya’daki Hristiyan Birlik Partileri Türkiye’nin üyeliğine sıcak bakmıyor. Ama örneğin İngilizler öyle değil, İskandinav ülkelerinden gelenler olumlu düşüncede ya da Hollanda’dan gelenler de Türkiye’ye karşı daha ılımlı. Yani muhafazakarlar arasında farklı görüşler var. Ben buradaki muhafazakar partili arkadaşlara şunu söylüyorum: Bu bir tür tarihi fırsattır. Bu fırsatı kaçırmamak gerekiyor. Türkiye son iki sene içinde belki geçtiğimiz 30 sene boyunca yapmadığı değişimlere imza attı. Ekonomi alanında, siyasi alanda birçok alanda Türkiye köklü bir şekilde değişime doğru gidiyor. Bu değişim, hem Türkiye’deki insanların, hem de Avrupa’nın lehine. ‘Avrupai bir Türkiye’, yani Müslüman çoğunlukla demokrasiyi biraraya getirmiş dini ve etnik azınlıklara aynı hakları veren bir Türkiye, Avrupa için de bir kazançtır. Bu, diğer Müslüman ülkeler için de iyi örnek olabilir. Avrupa bu örnekle, ‘İslam ve demokrasi birarada olabilir’ mesajı vermiş olacak. Bu da özellikle terörle mücadele edildiği şu dönemde çok önemli bir mesaj.

-Türkiye AB üyeliği sürecinde sağladığı ilerlemeleri sadece Başbakan Erdoğan ve AKP hükümetine mi borçlu?

C.Ö.: Şimdi "yiğidi öldür hakkını yeme" derler Türkiye’de. Sayın Erdoğan gerçekten daha önce yapılmamış şeyler yaptı ki hiç o kesimden beklenmeyen değişikliklerdi bunlar. Ancak gayrımüslimlere verilen haklar konusunda ciddi eksiklikler sözkonusu. Örneğin Heybeliada’daki Ruhban Okulu hala açılmış değil. Ama onun dışında vakıflar yasasının değişmesi, Kürtçe ile ilgili tabuların yıkılması, ilk defa televizyonda Zazaca, Boşnakça, Çerkezce, Arnavutça, Arapça programların yapılması, çok önemli gelişmeler Türkiye için. Çünkü Türkiye’de düne kadar yasaktı bunlar. Ama AKP’nin de kendi içindeki bazı tabuları mutlaka yıkması gerekiyor. Örneğin toplumsal barışa hizmet etmek için AKP liberal yüzünü güçlendirmeli, büyük şehirlerdeki yaşam tazıyla barışmalı. O konuda zina tartışması bence ciddi bir soru işareti yaratıyordu. AKP bunun giderilmesi için çalışmalı. Bir de Türkiye’deki gayrımüslimlerle barışan bir parti kendi içindeki çindeki azınlıklarla da barışmalı. Alevileri kastediyorum. Sivas katliamının yıldönümünde AKP’li bir bakanın ya da Başbakan’ın elinde bir karanfille Sivas’a gidip, ”Bunu yapanlar, bunu bizim adımıza yapmadı, Müslüman değildir. Biz böyle şeyleri kınıyoruz” demesi, fevkalade önemli olur ve toplumsal barışa hizmet eder. Yani AKP evet Avrupa için çok şey yapıyor, Türkiye’deki insanlar için çok şey yapıyor ama toplumsal barışa katkı sağlamalı.