1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye AP'nin gündeminde

Ajanslar26 Eylül 2006

Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye raporu görüşülürken, Hollandalı Eurlings, kaleme aldığı raporu savundu, "reformlar yavaşladı" uyarısında bulundu. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Rehn, Türkiye'nin AB'ye katılımının iki tarafın da çıkarına olduğunu belirtirken, Finlandiyalı bakandan da Türkiye’ye destek geldi.

https://p.dw.com/p/AZgt
Bağlayıcı özelliği olmayan tavsiye niteliğindeki Türkiye raporu genel kurulda oylanacak.
Bağlayıcı özelliği olmayan tavsiye niteliğindeki Türkiye raporu genel kurulda oylanacak.Fotoğraf: AP

Strasbourg’daki Avrupa Parlamentosu, Romanya ve Bulgaristan’ın AB’ye üyeliğine yeşil ışık yaktıktan sonra, Türkiye raporunu ele aldı. Bağlayıcı özelliği olmayan tavsiye niteliğindeki rapor, Çarşamba günü de genel kurulda oylanacak.

Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raportörü Hollandalı Hıristiyan Demokrat üye Camiel Eurlings, genel kurulda yaptığı konuşmada raporunu, "katı, ancak adil" olarak değerlendirdi. Türkiye'deki reform sürecinin yavaşladığını iddia eden Eurlings, bundan üzüntü duyduklarını söyledi. Eurlings, özellikle ifade özgürlüğünün güvence altına alınması için Türk Ceza Yasası'nın 301. maddesinin değiştirilmesini arzu ettiklerini kaydetti. Türkiye raportörü, Türkiye'nin Ankara anlaşmasının gereklerini yerine getirmesini arzu ettiklerini belirtti. Eurlings, “Ermeni soykırımının tanınmasının AB üyeliği için kriter olarak getirilmesini” arzu etmediğini sözlerine ekledi.

Rehn’den Türkiye’ye destek

AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Türkiye'nin Ankara Anlaşması’nın sorumluluklarını yerine getirme ile Kıbrıslı Türklere yönelik izolasyonların kaldırılması arasında bağlantı kurmaması gerektiğini söyledi. Avrupa Parlamentosu’ndaki Türkiye oturumunda söz alan Rehn, Türkiye'nin gümrük birliğinin 25 ülkeyi kapsayacak şekilde uygulamasını öngören Ankara Anlaşması’ndan doğan sorumluluklarını yerine getirmesini, Rumlara ait gemi ve uçaklara liman ve havaalanlarını açmasını istedi.

Türkiye ile müzakerelerin hedefinin tam üyelik olduğunu, ancak doğası itibarıyla sürecin ''ucu açık'' ve otomatik üyelik getirmediğini ifade eden Rehn, Türkiye'nin AB'ye katılımının iki tarafın da çıkarına olduğunu belirtti. Demokratik ve istikrarlı bir Türkiye'nin Avrupa'nın da çıkarına olduğunu kaydeden Rehn, özellikle Avrupa'nın İslam ile ilişkilerinin tartışıldığı bu dönemde Türkiye'nin öneminin bir kez daha ortaya çıktığını vurguladı.

"Gazetecilere davalar kabul edilemez"

Konuşmasının önemli bir bölümünü ifade özgürlüğüne ayıran Rehn, bu konunun AB'yi ciddi bir biçimde rahatsız ettiğini söyledi. İfade özgürlüğünü, reform sürecinin en önemli parçası olarak değerlendiren Rehn, insan hakları savunucularına, yazarlar ve gazetecilere dava açılmasının ''kabul edilemez'' olduğunu belirtti ve 301. maddenin değişmesi gerektiğini ifade etti. PKK’nin faaliyetlerini şiddetle kınadıklarını belirten Rehn, bununla birlikte Güneydoğu Anadolu sorununa sadece güvenlik politikalarıyla çözüm bulunamayacağını savundu. Konuşmasında dini azınlıkların sorunlarının giderilmesini beklediklerini de ifade eden Rehn, Alevilerin devletten eşit miktarda mali yardım almaları gerektiğini belirtti.

AB Konseyi adına söz alan Finlandiya'nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakanı Paula Lehtomaki ise Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin hızlı bir biçimde ilerlemesi için ülkesinin elinden geleni yapacağını söyledi.

"Rapor daha dengeli olmalı"

Öte yandan Avrupa Parlamentosu ve TBMM arasında danışma organı olan Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Eş Başkanı Joost Lagendijk, Çarşamba günü oylanacak Türkiye raporunun "daha dengeli bir hale getirilmesini umut ettiğini" söyledi. Raporun tartışılmasından önce Yeşil Grup üyesi Türk kökenli Alman parlamenter Cem Özdemir'le basın toplantısı düzenleyen Lagendijk, Dışişleri Komisyonunda kabul edilen değişiklik önergeleriyle raporun “katı, adaletsiz ve dengesiz bir hale geldiğini”belirtti. Hollandalı parlamenter, raporun bu haliyle kabul edilmesi halinde en fazla zararı Türkiye'deki AB savunucularının göreceğini söyledi.

Cem Özdemir, raporun özellikle Ermeni ve Kıbrıs konusunda kabul edilen değişiklik önergeleriyle dengesiz bir duruma geldiğini söyledi. Ermeni soykırımının tanınmasının AB üyeliği için Türkiye'nin önüne şart olarak getirilmesini kabul etmediklerini ifade eden Özdemir, “Türkiye ile AB arasındaki tam üyelik müzakerelerinin çerçevesi belli, her müzakere aşamasında yeni talepler getirilemez,” dedi. Özdemir, Türkiye'ye Ankara anlaşmasının gereklerini yerine getirmesi için çağrı yapılırken, AB'ye Kuzey Kıbrıs'a yönelik izolasyonların kaldırılması için çağrı yapılmamasını da eleştirdiklerini söyledi. Cem Özdemir, “Türkiye'nin Ankara anlaşmasını yerine getirmek için hukuki sorumluluğu var, ama AB'nin de izolasyonların kaldırılması için siyasi sorumlulukları var,” diye konuştu.

301, Kürt sorunu, Şemdinli

Avrupa Parlamentosu Genel Kurul’unda görüşülen taslak raporda, Türkiye'den, reform süreci, özellikle ifade özgürlüğü, dini haklar ve azınlık hakları, sivil-asker ilişkileri, kadın hakları, sendikalar, kültürel haklar, yargının bağımsızlığı ve reformların uygulanmasının hızlandırılması isteniyor. Hükümetin hazırladığı 9. reform paketinin memnuniyetle karşılandığı ifade edilen raporda, yeni terörle mücadele yasasının temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı unsurlar içermemesi talep ediliyor. "Hükümet yetkilileriyle askeri personel ve güvenlik personeline ayrıcalık yapılmadan yargı önünde herkese eşit muamele yapılması" istenen raporda, Türk Ceza Kanunu'nda "keyfi yorumlamaya uygun olduğu" savunulan 216, 277, 288, 301, 305 ve 318. maddelerin değiştirilmesi çağrısında bulunuluyor. Taslak raporda, PKK sert bir dille kınanırken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen yıl yaptığı "cesaretlendirici açıklamanın ardından Türk hükümetinin Kürt sorununa demokratik çözüm araması" çağrısına yer veriliyor.

Raporda, eski Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın görevden alınmasının "derin endişe kaynağı" olduğu belirtilirken, Şemdinli olaylarından sonraki gelişmelerin "Türk toplumunda ordunun rolünün yeniden canlandığını değil, devam ettiğini gösterdiği" ileri sürülüyor. Yüzde 10 olan seçim barajının indirilmesi istenen raporda, bu sayede "Kürt partileri de dahil olmak üzere TBMM'de daha geniş temsil sağlanacağı" görüşü savunuluyor. AB yolunda yapılan reformları yansıtacak yeni bir anayasaya ihtiyaç olabileceği görüşüne yer verilen raporda, Danıştaya yapılan saldırı da şiddetle kınanıyor.

“Dini özgürlüklerde ilerleme yok“

Raporun "İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması'' başlığı altında, AP'nin son raporundan bu yana dini özgürlükler bağlamında ilerleme sağlanmamış olmasından "esef duyulduğu" belirtilirken, Türkiye'ye dini azınlıkların ruhbanlarını eğitmede ve mülk edinmede karşılaştıkları sorunları ortadan kaldırması çağrısı yapılıyor: Alevilerin tanınması ve korunması istenirken, cem evlerinin de dini merkezler olarak tescil edilmesi, dini eğitimin gönüllülük esasına göre düzenlenmesi ve sadece Sünni inancını yansıtmaması gibi talepler yer alıyor.

“Güneydoğu" başlığı altında PKK'nın saldırılarını yoğunlaştırmasının şiddetle kınandığı raporun taslağında, terörle mücadelesinde Türkiye ile dayanışma içinde olunduğuna vurgu yapılıyor. Raporda, Türkiye'ye "koruculuk sistemini lağvetmesi", "Kürt sorununa demokratik çözüm araması", "gözaltı ve tutuklamalarda Avrupa standartlarını uygulaması" gibi çağrılarda bulunuluyor. "Modern, demokratik ve laik Türkiye, medeniyetlerin birbirini daha iyi anlamasında yapıcı rol oynayabilir" denilen taslak raporda, Ermenistan ile diplomatik ve iyi komşuluk ilişkilerinin başlatılmasında Türkiye'nin ön koşulsuz olarak gerekli adımları atması ve bu ülkeyle sınır kapısını bir an önce açması isteniyor. Türkiye'nin limanlarını Rum gemilerine açması da talep edilen raporda, "Güney Kıbrıs dahil, tüm AB üyelerinin tanınması, müzakere sürecinin zorunlu parçasıdır" deniliyor.

Rapor sertleştiridi

Eylül ayı başında, Dışişleri Komisyonu’nda yapılan oylamada kabul edilen değişiklik önergeleriyle raporun içeriği Türkiye aleyhine sertleştirilmişti. Kabul edilen değişiklik önergeleriyle Türkiye'nin AB üyeliği öncesinde “Ermeni soykırımını tanıması gerektiği“ öne sürülmüş ve Türkiye'nin Pontuslu Rumlara ve Süryanilere soykırım yaptığı iddia edilmişti. Söz konusu ifadelerin metinden çıkartılması için bazı Avrupalı parlamenterler genel kurulda yapılacak oylama için yeni değişiklik önergeleri sundular. Ermeni soykırımın tanınmasına ilişkin değişiklik önergesinin Komisyo'nda kabul edilmesi ise Türkiye'nin sert tepsine yol açmıştı.