1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Türkiye-Almanya ilişkileri hassasiyet gerektiriyor"

21 Eylül 2011

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Almanya gezisi, iki ülke ilişkilerinin daha da gelişmesi açısından büyük bir öneme sahip. DW Türkçe Yayınlar Sorumlusu Baha Güngör, iki ülke ilişkilerindeki mevcut durumu yorumluyor.

https://p.dw.com/p/12dAV
Baha GüngörFotoğraf: DW / Baha Güngör

Günümüz Türkiyesi, “Boğaz’ın hasta adamı” görünümünden hayli uzak. Türkiye'yi küçümsemek için kullanılan ve ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, çökmekte olan devlete istinaden Batılı kaynakların yer verdiği bu alaycı benzetmenin modası ve devri çoktan geçti. Bugün güçlü bir ekonomiye sahip Türkiye, sadece coğrafî olarak Avrupa’nın kıyısında bulunuyor. Ülke jeopolitik olarak ise uluslararası gelişmelerin tam göbeğinde yer alıyor.

Avrupa ve özellikle de Almanya, ekonomi ve güvenlik politikaları alanlarındaki çıkarlarını Türkiye’nin işbirliği sayesinde daha iyi koruyabileceğini biliyor. Arap Dünyası’nda ise şu günlerde Türkiye’nin İslam ile demokrasinin yan yana var olabileceği laik bir sistem için örnek olup olmadığı tartışılıyor.

Cumhurbaşkanı Christian Wulff’ün konuğu olarak Almanya'ya gelen Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ziyareti sırasında Avrupa Birliği üyeliğinin Ankara’nın stratejik hedefi olduğunu tekrarladı. Gül ayrıca, Birliğin tavrını açıkça ortaya koyması gerektiğini söyleyerek, hedef olarak çoktan eskiyip basmakalıp hale gelen “imtiyazlı ortaklık” ifadesinin kullanılmasından vazgeçilmesini istedi. Wulff ise müzakerelerin ucu açık olduğunu belirtse de Başbakan Angela Merkel’in aksine müzakerelerin hedefinin Türkiye’nin üyeliği olduğunu kaydetti. Wulff böylece Türkiye’ye yakın bir çizgi sergilemiş oldu.

Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Avrupa siyaset sahnesinde İslam’ı Almanya’nın ve dolayısıyla Avrupa’nın bir parçası olarak kabul eden nispeten az sayıdaki politikacılardan biri. Wulff böylece, Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik gerçekçi tavrının nasıl olması ve Almanya içinde Türklere komşu ve dost olarak nasıl bakılması gerektiğini gösteriyor. Hayal kırıklığına uğrayarak Avrupa’dan uzaklaşan bir Türkiye, ekonomik açıdan sallantıda olan ve kendi içinde organizasyon sorunları yaşayan Avrupa Birliği’nin çıkarına olmayacaktır.

Gül’ün daha Berlin’e ayak basmadan Almanya’nın Göç Yasası'nın insan haklarına aykırı olduğunu belirtmesi ise yerinde bir hareket olmadı. Türkiye’nin insan hakları savunuculuğuna soyunması ne kadar inandırıcı olur, o ayrı bir soru. Tutuklu bulunan gazeteci sayılarına bakıldığında Türkiye’nin dünya birincisi olması, insan hakları uygulamalarına dair gayet açık bir gösterge. Ayrıca şu anda TSK bünyesindeki her altı generalden birinin, sözde darbe iddiasıyla tutuklu olması da Türkiye’nin kısa vadede AB üyesi olabilmesi için pek olumlu bir argüman olmasa gerek.

Türkiye ile diyalog hassasiyet gerektiriyor, ancak bu hassasiyet Almanya'da çok az siyasetçide mevcut. Bunlardan biri de Wulff! Cumhurbaşkanı Türkiye ve Almanya’daki Türkler hakkında görüşlerini belirtirken, içi boş beylik sözler kullanmıyor. Ancak Türkiye’nin de tavrını acilen tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Özgüveni yüksek Türkiye, ekonomi ve güvenlik politikaları alanında büyük öneme sahip olsa da, Almanya olmadan Avrupa’daki manevra kabiliyeti sınırlı kalacaktır. Ve Türkiye eğer zamanında büyük devletlerin piyonu haline gelerek “Boğaz’daki hasta adam” durumunda tarih sahnesine veda eden Osmanlı İmparatorluğu’na benzer bir yazgıya sahip olmak istemiyorsa, bu manevra kabiliyetine fazlasıyla ihtiyacı var.

© Deutsche Welle Türkçe

Yorum: Baha Güngör

Editör: Murat Çelikkafa