1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Suriye için Libya modeli

Rainer Sollich6 Aralık 2007

ABD’nin son dönemde Suriye’ye karşı izlediği yakınlaşma politikası dikkat çekiyor. DW’den Rainer Sollich, barış sürecine dahil edilmek istenen Şam yönetimine ödünler verilmesinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/CXfd

ABD’nin eski Dışişleri Bakanları’ndan Henry Kissinger’in, ‘Ortadoğu’da Mısır’sız savaş, Suriyesiz de barış olmaz’ şeklindeki sözleri hala hatırlardadır. Ama bu teori en azından %50 oranında yanlış çıktı. Hizbullah ve çeşitli militan Filistin grupları ile İsrail sayesinde Ortadoğu’da Mısırsız da kanlı savaşlar olabiliyor. Ama Suriye dahil edilmeden Ortadoğu’ya kalıcı barış getirilemeyeceği de inkar edilemez.


Bu kanaatin Amerikan dış politikası tarafından benimsenmeye başlanmasına Almanya’nın da önemli katkısı oldu. Suriye’nin Annapolis konferansına davet edilmesi, hem "haydut devlet" statüsünden çıkartıldığını hem de İran ile kurduğu ittifakka alternatif bulunabileceğini göstermesi bakımdan önemli bir adım oldu.


Suriye’nin konumu

Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier’in son Şam ziyareti sırasında Devlet Başkanı Beşar Esat’ın, ‘Suriye artık sorunun değil çözümün parçası olmayı arzuluyor’, şeklindeki sözlerini aktarmıştı. Steinmeier Suriye Devlet Başkanı’na şöyle hitap etmişti:

“Surriye’nin şimdiye kadar izlediğinden farklı ve çok daha iyi bir perspektife sahip olduğu kanaatindeyim. Ülmeniz ekonomik ve siyasi reformlar yapmaya çalışıyor. Yabancı sermaye yatırımları sayesinde gençleriniz işsizlikten kurtulabilir.”

Suriye’nin bölgedeki konumu, sorunun parçası olmasından da güç alıyor. Suriye, radikal Filistin örgütlerinden Hamas’ın sürgündeki lider kadrosunu barındırması ve Hizbullah üzerinden Lübnan üzerindeki nüfuzunu sürdürmesi sayesinde önemli kozlara sahıp. Şam yönetimi bu iki grubun yardımıyla her türlü barış girişimini sabote edebilir.


Esat bedel istiyor

Devlet başkanı Esat siyasi şantaj kozunu kendiliğinden elden çıkarmayacak ve karşılığında büyük bedel isteyecektir. Beşar Esat hem 1967 yılında İsril’in işgal ettiği Golan tepelerinin iadesini hem de ikibuçuk yıl öncesine kadar Suriye işgali altında olan Lübnan’daki siyasi nüfuzunun sürmesini istiyor. Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesiyle ülkesi arasındaki muhtemel bağlantıların araştırılmasından vazgeçilmesi de Esat’ın öne sürdüğü şartlar arasında.


Ekonomik kalkınmasına yardımcı olunup Golan Tepeleri’nin geri verilmesinin Suriye’ye yeteceği ise şüphe götürür. Başta ABD olmak üzere batılı devletler ciddi olarak Suriye’yi barış sürecine kazandırmak istiyorlarsa o zaman Libya örneğinde olduğu gibi bölgedeki antidemokratik bir lidere daha siyasi taviz vermeleri kaçınılmaz olacaktır.