1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Savaşın kurallarını Cenevre Konvansiyonu belirliyor

Pascal Lechler / DW17 Ocak 2009

Gazze’de yaşananları hukuki açıdan değerlendiren uzmanlar, savaşlarda sivillerin hedef alınmaması ve uluslararası hukuk kurallarına uyulması gerektiği konusunda uyarıyor. DW’den Pascal Lechler’in haberi.

https://p.dw.com/p/GaUM
İnsan hakları örgütleri, İsrail'in Gazze'de devletler hukukunu ihlal ettiğini söylüyorFotoğraf: picture-alliance/ dpa

Meşru savaş var mıdır? Devletler hukukunun bu soruya açık bir yanıtı yok. Ancak bunun bir adım sonrası için kurallar belli. Savaşlarda nasıl davranılacağı, savaşan tarafların sınırlarının ne olduğu Cenevre Konvansiyonu ile belirlenmiş durumda. Cenevre Konvansiyonu’nun savaşlarda öngördüğü temel ilke ise sivillerin hedef alınmaması. Askeri hedefler ise meşruiyet sınırları içinde.

Ancak merkezi Cenevre’deki Handicap International adlı sivil toplum kuruluşunun başkanı Paul Vermeulen, askeri hedeflerin de orantılı olmasının şart olduğu konusunda uyarıyor. Konvansiyon’a göre askerlerin sivil halk arasına karışması da yasak. Savaş hukuku uzmanı Paul Vermeuelen, aynı şekilde siviller arasında bulunan askeri bir noktanın da hedef alınamayacağını söylüyor.

Hangi silahlar kullanılabiliyor?

Devletler hukuku düzenlemelerinde savaşlarda hangi silahların kullanılabileceği de açıkça belirtiliyor. Bu kurallardan öncelikli olanlarından biri, çatışmalarda kimyasal silah kullanılamayacağı. 1993 yılında 130 ülke, kimyasal silahların yasaklanmasını öngören antlaşmaya imzasını atmıştı. Biyolojik silahları yasaklayan sözleşme de 1975 yılından bu yana yürürlükte.

Ayrıca Ottowa Antlaşması mayınların stoklanması, üretilmesi ve kullanımını ve Oslo Antlaşması da misket bombalarını yasaklıyor. Ancak bu uluslararası düzenlemelere bu tür silahları kullanan ya da üreten İsrail, ABD ve Rusya ise imza atmaya yanaşmadı.

“Kurallar herkes için geçerli”

Kızıl Haç örgütünün uluslararası komitesinden Dominique Loyen’e göre ise kesinleşmiş kurallar bu ülkeler için de geçerli. Loyen, “Eğer savaşan ülkeler bu anlaşmalara imza atmıyorsa, o zaman en azından ahlaki değerlere bağlı kalmak zorundalar” diyor.

Loyen sözlerini şöyle sürdürüyor: “Eğer bir ülke mayın kullanıyorsa, neredu mayın alanı bulunduğunu söylemek zorunda. Örneğin, şu şehrin çevresi gibi. Savaş kurallarına uyulmasa dahi, o ülkenin bu alanları temizlemesi şart. En azından sivil halk zarar göreceği düşüncesiyle bu yapılmalı. Yani orantılı güç dikkate alınmalı.”

Fosfor bombaları

İsrail’in Gazze Şeridi’nde kullandığı iddia edilen fosfor bombası kullanımına ise, kimyasal silah olarak nitelendirilse de, belirli kurallar dahilinde izin veriliyor. Buna göre, askeri açık alanlarda geceleri çatışma bölgesini aydınlatma ya da çıkardığı yoğun dumanla karşı tarafın hedefini köreltme amacıyla kullanılabiliyor. Sivil yerleşim bölgelerinde bu bombanın atılması ise kesinlikle yasak. Ancak birçok uzmana göre bu kurallar tartışmalı. Kızıl Haç örgütünden Dominique Loyen, Almanya’nın Dresden kentinin bombalanması sırasında da fosfor bombasının kullanıldığını, ancak bugün artık yasak olduğunu belirtiyor.

Loyen, “70’li ve 80’li yıllardan ülkelerin eğilimi şöyleydi: İkinci Dünya Savaşı’nda yaşananlara, yani Dresden ya da diğer Alman kentlerinde ya da Londra’da, daha sonra Asya’da, mesela Vietnam’da kullanılan yanıcı silahlara ülkeler ‘hayır’ dedi. Şu anda daha insani olan devletler hukuku da bu silahları yasaklıyor. Bu silahlar yasaklandığı için de ikinci bir Dresden vakası yaşanmayacaktır” diyor.