Satrapi’den ikinci film
13 Ocak 2012Sinema dünyasına İran esintileri getiren yönetmen Mercan Satrapi, ikinci filmiyle Alman sinemaseverlerin de karşısında. Bir kız çocuğunun gözünden İran devrimini ve devrimden sonra ülkede meydana gelen sosyal dönüşümü ele aldığı “Persepolis” adlı çizgi romanını 2007 yılında animasyon olarak sinemaya uyarlayan Satrapi bu filmle dünya çapında üne kavuşmuştu. Satrapi, Perespolis'le aralarında 2007 yılı Cannes Film Festivali Jüri Özel Ödülü’nün de bulunduğu pek çok ödül kazanmıştı.
Mercan Satrapi'nin ikinci filmi “Poulet aux prunes” (Erik Kurulu Tavuk) geçtiğimiz günlerde Almanya’da gösterime girdi. Ülkesi İran’dan ilham almaya devam eden yönetmen, bu filminde müzisyen olan dayısının hüzünlü hikâyesini işliyor. Filmde kemanı eşi tarafından kırılan Nasser Ali’nin kemanının yerine koyacak hiçbir şey bulamaması ve bu nedenle ölmeyi istemesi ele alınıyor. Geçmişini sorgulayan Nasser Ali, yitirdiği büyük aşkını bir kez daha hatırlıyor. Filmde başrolleri Mathieu Amalric (Nasser Ali) ile Golshifteh Farahani (İrane) üstleniyor.
"Ülkemin beğendiğim yanlarını gösteriyorum"
Satrapi ilk filminde olduğu gibi bu filminde de yönetmenliği filmin senaryosunu da birlikte yazdığı Vincent Paronnaud ile paylaşıyor. “Der Spiegel” dergisine yeni filmiyle ilgili bir söyleşi veren Satrapi, filminde renklerin dikkat çekici parlaklıkta kullanılmasının bir nedeni olduğunu belirtiyor. Satrapi, “Film, İran’da demokrasi hayallerinin yıkıldığı bir dönemde, ellili yılların sonunda geçiyor. Filmin son sözü İran. İnsanlara şunu göstermek istiyorum: Yargıladığınız, hatta belki de korktuğunuz ülkede bir kadınla bir erkek birbirini öylesine seviyor ki, erkek bu sevda yüzünden ölmek istiyor. Filmde, ülkemin beğendiğim yanlarını gösteriyorum.”
Ülkesi İran’ın yurt dışındaki imajının, ülkenin gerçekleri ile pek örtüşmediğini belirten Satrapi, “İranlılar bireyseldir. İran’da her zaman bir muhalefet oldu, 2 bin yıl önce de… İran bir Afganistan ya da Suudi Arabistan değil. Bizim ülkemizde kadınlar otobüs şoförlüğü yapar, doktor olur. Bu, tabii ki rejimin iyi olduğu anlamına gelmez. Ama bizde kadınlar evde oturup kocalarının eve gelmesini beklemez” diyor.
Yaklaşık 17 yıldır Fransa'nın başkenti Paris’te yaşayan sanatçı, 12 yıldır ülkesine gidememiş. İran'daki güncel gelişmelere ilişkin olarak ise sanatçı, “Tabii ki bir görüşüm var, ancak bu nostaljinin ve melankolinin etkisinde. Ben bir sanatçıyım, daha fazlası değil” diyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Başak Özay (dpa, dapd, Der Spiegel)
Editör: Banu Wöltje