1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sarkozy’ye aşırı sağ darbesi

28 Mart 2011

Fransa’da yeni bir yüzle ortaya çıkan aşırı sağ yükselişini sürdürüyor. Marine Le Pen liderliğindeki Milli Cephe, kanton seçimlerinde de zafer kazandı. Sarkozy zorda, partisi ise yol ayrımında.

https://p.dw.com/p/10j9h
Fransa tarihinin “en az popüler” Cumhurbaşkanı olma unvanına sahip Sarkozy'nin gelecek yıl yapılacak seçimlerde işi oldukça zorFotoğraf: AP

Fransa'da il genel meclislerinin yenilenmesi için dün ikinci turu yapılan kanton seçimleri, oy bazında ana muhalefetteki Sosyalist Parti'nin (PS) zaferiyle sonuçlandı. Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin iktidar partisi Halk Hareketi Birliği’nin (UMP) tarihi yenilgi yaşadığı seçimler sonunda ortaya çıkan tablo, gerçek siyasi zaferin aşırı sağcılara ait olduğunu gösteriyor.

Fransa’da son bir yıldır tüm siyasi göstergeler, istisnasız biçimde, aşırı sağcı Milli Cephe (FN) partisinin yükselişte olduğunu gösteriyordu. Ocak ayında yapılan kurultayla, aynı zamanda partinin kurucusu ve 40 yıllık lideri olan babası Jean-Marie Le Pen’den dizginleri devralan Marine Le Pen, kameralar önünde sinirlerine hâkim olamamakla ün yapmış babasının aksine yumuşak üslup ve söylemiyle toplumda partisinin imajını tazelemeye başlamıştı.

Aşırı sağın yeni stratejisi

NO FLASH Jährlicher Kongress der Front National in Tours
Milli Cephe (FN) partisinin yeni lideri Marine Le Pen, babası Jean-Marie Le Pen’in aksine yumuşak üslup ve söylemiyle yeni bir imaj yarattıFotoğraf: picture alliance/dpa

Marine Le Pen’in stratejisi açık ve net: FN’yi, Fransız siyasinden aforoz edilmiş ideolojik bir parti olmaktan çıkarıp, geniş kitlelere hitap eden ve iktidara yürüyen bir parti haline getirmek. Le Pen, bu stratejisini uygulamaya koymak için ilk olarak parti içinde aşırı sağcı ve milliyetçi ideolojiyi ön plana çıkaranları tasfiye etmeyi başardı. Ardından da FN’nin yabancılar, göçmenler, asayiş ve İslam karşıtlığı temalı söylemini sağ ve merkez sağ seçmeni ürkütmeyecek biçimde yeniden formüle etmeyi başardı. Örneğin FN bugün, İslam karşıtlığı yerine, “laiklik savunuculuğu” yapıyor. Laikliğin savunulması gerektiğine gerekçe olarak, Fransa’nın büyük kentlerinde Cuma günleri, yetersizliğinden cami olarak kullanılan binalardan yer yetersizliği nedeniyle sokaklara taşmak zorunda olan Müslümanları gösteriyor. Ülkedeki anaokulları ve ilkokullardaki “helal mönü” seçeneğinin “laikliğe aykırı” olduğunu söylüyor. Bazı kentlerde cami inşasının yerel yönetimler tarafından kısmen finanse edilmesine karşı çıkıyor. Ancak nedense, kiliselerin tamiratının da devlet tarafından üstlenildiğini söylemeyi unutuyor.

Partinin yeni söylemi kabul görüyor

FN’nin yeni söylemi, eskiden kullandığı “Müslümanlar dışarı” söylemine kıyasla prim yapıyor, sokaktaki sıradan Fransızı etkiliyor ve önümüzdeki aylarda daha da etkileyecek görünüyor. Fransa’da bugün yayımlanan bir kamuoyu araştırması, FN’nin halkın yüzde 52’sinin gözünde “sıradan bir parti” haline geldiğini, yani “normalleştiğini” gösteriyor. Yine bir başka araştırma da, partinin lideri Marine Le Pen’in, gelecek yıl Nisan ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu karşısındaki adaylar kim olursa olsun aşarak, ikinci tura yükseleceğini gösteriyor. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, Le Pen şu anki Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi de net farkla geride bırakıyor.

Sarkozy ve iktidar partisi UMP için de sorun burada başlıyor. Kanton seçimlerinin ikinci turunda elde edilen yüzde 20’lik skor, UMP iktidarının olağanüstü yıprandığının göstergesi. Neredeyse tüm siyasi gözlemciler, Sarkozy ve hükümetinin, özellikle son üç yıldır aşırı sağcı seçmene göz kırpan ve aşırı sağın geleneksel temalarını işleyen politikalarının geri teptiği görüşünde birleşiyor. UMP de son haftalarda bu noktada bölünmüş durumda.

Sarkozy'nin partisi yol ayrımında

Parti içinde, aşırı sağın tema ve söylemlerinin kullanılmasına karşı çıkanların sayısı giderek artıyor. Bu grubun başını da Başbakan François Fillon çekiyor. Fillon, kanton seçimlerinin ilk turundan sonra, ülkede yıllardır süregelen ve aşırı sağın önünün kesilmesini hedefleyen “Cumhuriyetçi İttifak” gereğince, UMP’nin ikinci tura kalamadığı, ancak aşırı sağın bulunduğu seçim bölgelerinde diğer partilerin desteklenmesi gerektiği yönünde görüş belirtti. Oysa Sarkozy, aşırı sağcı seçmenin desteğini alabileceği hesabıyla Fransız Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bu ittifakı böldü, seçmenlerine “aşırı sağa karşı cephe oluşturun” çağrısında bulunmadı.

Kanton seçimleri, bu yıl Haziran-Ekim döneminde Cumhurbaşkanlığı ön seçimi döneminden geçecek Sosyalist Parti'nin (PS) önünü açmış görünüyor. PS bu dönemde ciddi bir bölünme yaşamaz, geleneksel müttefikleri olan Yeşiller, Komünist Parti ve Sol Parti’yle anlaşmazlıklar ortaya çıkmazsa, Sosyalistler 2012 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ipi rahatlıkla göğüsleyebilir.

Sarkozy ise dibe vurmuş durumda. Fransa Cumhuriyeti tarihinin “en az popüler” Cumhurbaşkanı olma unvanına sahip. 2007 yılında iktidara gelmeden önceki vaatlerinin hemen hiçbiri gerçeğe dönüşmedi. Fransa onun, iktidarında ekonomik planda geriledi. İşsizlik ve sosyal sorunlar giderek artıyor. Partisi içinde kendisine karşı bayrak açanların sayısı da artışta. Öncüsü olmakla övündüğü Libya savaşı da seçimlerde hiç ama hiç işe yaramadı. Cumhurbaşkanlığı seçimine 13 ay kala, yeniden seçilebileceğine bugün kendisinden başka kimse inanmıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Kayhan Karaca / Paris

Editör: Ayhan Şimşek