1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Saldırı dalgasının yeni evresi

29 Haziran 2016

IŞİD'in Atatürk Havalimanı'ndaki eylemi ne anlama geliyor? Rusya ve İsrail'le yakınlaşma adımlarının bir etkisi var mı? Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen, saldırının arkasında yatan nedenleri mercek altına aldı.

https://p.dw.com/p/1JFJs
Fotoğraf: Reuters/O. Orsal

İstanbul'daki saldırı ile ilgili olarak hem güvenlik kaynaklarına dayalı olarak yapılan haberlerde hem de Başbakan Binali Yıldırım ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın yaptığı açıklamalarda işaret edilen örgüt IŞİD. Dahası, eylemin yapılma biçimi ve hedefin tespiti açıkça bu eylemi gerçekleştirenin IŞİD olduğunu gösteriyor. Peki, bu eylem ne anlama geliyor ve örgütün Türkiye'deki faaliyetleri açısından ne ifade ediyor?

Serhat Erkmen
Serhat ErkmenFotoğraf: privat

IŞİD, Türkiye'de neden saldırılar düzenliyor?

Öncelikle altı çizilmesi gereken nokta, IŞİD'in Türkiye'de terör eylemi gerçekleştirmesinin birden çok nedeni bulunduğudur. Örgüt, Türkiye'yi rejimi nedeniyle doğal bir düşman olarak görüyor. Ayrıca Türkiye, IŞİD'le mücadele eden koalisyonun en etkin üyelerinden birisi haline geldi. Sınırda alınan tedbirler sonucunda örgütün kontrol ettiği topraklara ulaşım çok güçleşti. Son ses kaydında Ebu Muhammed Adnani'nin sözlerinden de örgüte ulaşımın zorlaştığı anlaşılıyor. Üçüncü neden olarak Türkiye'nin Suriye'de IŞİD'in savaştığı bazı muhalif gruplara destek vermesi gösterilebilir. Üstelik Türkiye bu muhaliflere sadece lojistik destek sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda IŞİD'in mevzilerine yaptığı yoğun topçu ateşi sayesinde muhaliflerin Kuzey Halep'te sağladığı ilerlemenin en önemli aktörlerinden birisi durumunda. Ve son olarak Türkiye son 1,5 yıldır IŞİD'in en sık ve ölümcül yapabildiği dış operasyon sahası haline geldi. Bu durum, örgütün sürekliliği ve propaganda süreci açısından hayati öneme sahip bir olgu.

Dolayısıyla IŞİD'in İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki saldırısını Türkiye-İsrail yakınlaşması ya da Rusya'yla düzelme yoluna giren ilişkilerle açıklamak pek doğru görünmüyor. Üstelik eğer saldırının zamanlaması tartışılacaksa IŞİD'in "Hilafet İlanı"nın 2. yıldönümün bir gün öncesinde gerçekleşmesi daha dikkat çekici görünüyor. Çünkü diğerlerinden farklı özellikler taşıyan bu eylem, birkaç günde planlanabilecek ve hazırlığı yapılabilecek bir eylem olmanın ötesinde son derece karmaşık bir hazırlık gerektiriyor. Bu nedenle Atatürk Havaalanın'da gerçekleşen terör eylemini kısa vadeli konjonktürel gelişmelerle eş zamanlı olarak değil; örgütün genel hedef, yöntem ve sembolleri çerçevesinde Türkiye'de yürüttüğü saldırı dalgasının yeni bir evresi olarak okumak daha doğru görünüyor.

Neden bir "saldırı dalgası" olarak tanımlanmalı?

IŞİD'in Türkiye'ye yönelik saldırılarını iki kategoride incelemek mümkündür: Türkiye topraklarındaki saldırılar ve Türkiye toprakları dışında Türk hedeflerine yönelik saldırılar ve tehditler. Şu ana kadar Türkiye topraklarında intihar saldırıları, sınırdaki çatışmalara misilleme amaçlı roket saldırıları, sınır baskınları, suikastlar ve güvenlik güçleriyle çatışma yaşandı. Türkiye dışında ise Türk hedeflerine yönelik olarak doğrudan çatışma, baskın, kuşatma ve rehin alma eylemleri gerçekleştirdi. Türkiye açısından en tehlikeli tablo örgütün her seferinde daha komplike ve biçim değiştiren saldırılara imza atmasıdır.

Örgütün Türkiye'de ilk gerçekleştirdiği bombalı eylem 6 Ocak 2015'te yabancı uyruklu bir kadının İstanbul'da bir karakola yönelik üstünde el bombası taşıdığı bir intihar saldırısıdır. Daha sonra güney ve güneydoğu şehirlerinde HDP'nin parti binalarına ve seçim mitinglerine saldırılar düzenlemiş, nihayetinde 20 Temmuz 2015'te Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde sınır ötesine geçmek isteyen bir grubun gösterisine saldırmıştır.

Bu tarihten itibaren IŞİD'in Türkiye'deki eylemleri hazırlanış ve gerçekleştirilme açısından daha karmaşık bir hal almıştır. Örgüt, Ankara'daki Tren Garı saldırısından sonra İstanbul'da yabancıları hedef alan bir saldırı modeline dönmüştür. Tüm eylemler örgütün Türkiye içinde keşif yapabilen, eylem hazırlığı için istihbarat toplayabilen ve bu süreçte "merkez" tarafından doğrudan yönlendirilen bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Yani Avrupa ve ABD'deki örneklerinin tersine bir seferlik eylem için giren birbiriyle iletişim halindeki bir yabancı gruptan ziyade örgüt tarafından ayrı hedefler için yönlendirilmiş çok sayıda ayrı hücrenin bulunduğu görülüyor. Üstelik eylem biçimleri de sabit kalmıyor. IŞİD, Miting, Gar ve Suruç saldırılarında hem Türkiye'nin Suriye politikası hem de iç siyasi dengelere odaklanırken, 2016 yılından itibaren yabancıların daha fazla hedef tahtasına oturtuyor.

Tüm bunlara ek olarak her seferinde yeni eylemler denediği görülüyor. Başlangıçta intihar bombacıları kullanılırken 1 Mayıs 2016 Gaziantep saldırısı ve 28 Haziran 2016 Atatürk Havalimanı saldırısında korunaklı hedeflere saldırı yapıldığı görülüyor. Gaziantep'te Emniyet Müdürlüğü binasına bomba yüklü araçla saldırı yapılması önemli bir değişiklikti. Ancak Atatürk Havaalanı'nda Türkiye'de ilk kez "intihar savaşçısı" kullanıldığı görülüyor. Paris'teki saldırılarla benzer bir biçim ile Belçika'daki saldırıların hedef seçiminin bir birleşimi olan son saldırı örgütün kendisini Türkiye'de geliştirebildiğini gösteriyor.

Örgüt Türkiye'de nasıl eylem yapabiliyor?

IŞİD, Türkiye'de diğer ülkelerden daha fazla eylem yapabiliyor. Bunun üç nedeni var: Birincisi coğrafi yakınlık. Sınır güvenliği artırılmış olsa da teröristlerin Türkiye'ye geçişi hala mümkün görünüyor. Son dönemde sınırdan geçerken yakalanan teröristlerin sayısı azımsanacak boyutlarda değil. İkincisi IŞİD'in Türkiye'de Türkiye vatandaşlarından oluşan ayrı bir örgütlenmesi bulunuyor. Uzun bir süre Türkiye ve Avrupa için bu örgüte katılan Türklerin sayısı önemsiz gibi görünüyordu. Ancak son aylarda güvenlik güçlerine dayalı olarak ortaya atılan rakamlar Türkiye'den katılımın çoktan binleri geçtiğini gösteriyor. Üçüncüsü ise Türkiye'de sıkışıp kalan yabancı ülke vatandaşı olan IŞİDçiler. Güvenlik tedbirleri nedeniyle ne Suriye'ye geçebilen ne de ülkelerine dönebilen büyük bir grubun varlığı unutulmamalı. Üstelik, IŞİD üyesi olmasına rağmen çeşitli dönemlerde mülteci kılığında Türkiye'ye sığınan Irak ve Suriye vatandaşları arasında bu örgüt mensuplarının olduğu görülüyor.

Sadece Haziran 2016'da Türkiye'de IŞİD hücrelerine yapılan operasyonlarda gözaltına alınan 61 kişinin 43'ü yabancı asıllıydı. Mayıs ayında ise aynı sayı 208 kişide 46 idi. Bu yabancıların çoğunu Irak ve Suriye vatandaşları oluşturuyordu.

Diğer yandan Türkiye'nin bir saldırı dalgası altında olduğu gerçeği de unutulmamalı. IŞİD, Türkiye'de sadece 2016 yılında 4 tane intihar eylemi gerçekleştirdi. 2015 yılından bu yana ise bombalı saldırılarının sayısı 9'u buldu. Bunun yanı sıra örgüte muhalif gazetecilere yönelik suikastlar ve sınır şehirlerimizin füze saldırısına tabi tutulması da unutulmamalı. Ancak bombalı saldırıların sadece gerçekleşenlerine odaklanılmamalı. 1 Mayıs'tan itibaren sadece İstanbul'da 4 saldırı girişimi engellendi. Ülke genelinde ise 2016 yılında son anda engellenen büyük çaplı saldırı sayısı 9. Elbette bu istatistikler açık kaynak verilerden derlenebiliyor. Güvenlik güçlerinin istihbarat amaçlı açıklamadığı saldırı girişimlerinin sayısı çok daha fazla olabilir. Dolayısıyla IŞİD'in Türkiye'deki yapılanması son derece aktif ve her an fırsat kolluyor. Bu nedenle gelecekte de saldırıları devam ettireceğini öngörmek zor olmayacak.

© Deutsche Welle Türkçe

Serhat Erkmen