1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Rusya'nın dış politikası

Horst Klaeuser1 Şubat 2006

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 6 yıllık görev süresinde ülkesinin çok güçlendiğini söyledi. Salı günkü uluslararası basın konferansında 1 000’in üzerinde yerli ve yabancı basın mensubuna hitabeden Putin Rusya’nın dış politikasıyla ilgili güncel konular hakkında bilgi verdi. Horst Klaeuser’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZrG

“‘Süper güçlük’ konumunu nihai olarak ABD’ne kaptıran Vladimir Putin’in Rusyası hiç olmazsa yeniden ‘büyük dünya devleti’ olmayı hedefliyor. Ama Kremlin batılılaşma azmi ile Sovyetler Birliği döneminden kalma otoriter tehditleri arasında gidip geldiği için büyük devlet olma gayretleri sonuçsuz kalıyor.

Ukrayna ve Moldova gibi egemen devletlerdeki seçimlere müdahale etmekte sakınca görmeyen Kremlin, yabancı sivil toplum örgütlerinin Rusya’daki demokrasi propagandaları karşısında küplere biniyor. Rusya nihayet Sekizler Grubu’na da üye oldu. Dönem başkanlığı sırasında Yediler Grubu Maliye Bakanları buluşmasında temsil edilmemesine rağmen seçkinler kulübüne katılmakla prestijini arttırmış oldu.

Brüksel’de NATO-Rusya Konseyi toplantıları yapılırken, Moskova’daki askeri uzmanlar ise hala nükleer savaş senaryoları geliştirip NATO’nun doğu sınırını tehdit unsuru sayıyorlar.

İran’ın nükleer faaliyetleri ile ilgili son kararlar da Rusya’nın gerginlikleri giderme politikasını gerektiği kadar ciddiye almadığını gösteriyor. BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkını haiz daimi üyelerin uzlaşma arayışını desteklediğini söylüyor ama, haber daha Londra’ya ulaşmadan, Güvenlik Konseyi’nin sadece bilgilendirileceğini duyuruyor. Dışişleri Bakanı Lavrov, Güvenlik Konseyi’nin İran ile ilgili karar alamayacağını açıkça dile getiriyor. İran ile Moskova arasındaki kârlı nükleer işbirliği Kremlin’in açıkça Tahran’a cephe almasına izin vermiyor.

Aynı nedenle Ortadoğu’da da ikili oynayan Rusya bir yandan İsrail’e yardım ve destek vadederken, diğer yandan Suriye ve İran gibi ülkelere en modern silahlarını satıyor. Kremlin hem Ortadoğu dörtlüsünde yer alıyor hem de Hamas’ın terörist değil, demokratik bir ortak olduğunu savunuyor.

Batı ile Rusya arasındaki ekonomik ilişkiler mükemmel. Ancak bir Avrupa mahkemesi, Rusya tarafından sunulan uydurma delillere inanmayıp Çeçen bir politikacıya iltica hakkı tanımaya görsün... O zaman Rusya, Kafkasya’daki terörün Avrupa tarafından ciddiye alınmadığından dem vurur.

Enerji konusunda da aynı tutum sergileniyor. Rusya, enerji ikmalinin garantörü gibi görünmeye çalışıp, Baltık boru hattının son derece önemli bir stratejik adım olduğunu söyler ama birkaç hafta sonra doğalgaz vanasını siyasi silah olarak kullanmadan edemez. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla kaybedilen Ukrayna, Baltık Cumhuriyetleri, Gürcistan ve Moldova fahiş zamlarla cezalandırılır, Moskova’nın dümen suyundan çıkmayan Beyaz Rusya’daki dikta rejimi ise komik ucuzluktaki doğalgaz ile ödüllendirilir.

Rusya, Soğuk Savaş’tan kalma çağdışı yöntemleriyle dış politika yapılamayacağını kavramalıdır. Alınganlık ve aşağılık kompleksi ile ölçüsüz büyüklük hevesi arasında bocalayan Rusya, demokratik devletler topluluğunun eşit bir üyesi olarak sesini duyurabilecek kendinden emin bir yol bulmak zorunda.”