Rusya'nın alışması gerekenler
2 Nisan 2004Malumdur, siyasetçilerin hafızası eskilere gitmez, kısa ömürlüdür. Birkaç ay evvel Moskova, Berlin ve Paris hükümetleri Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ta başlattığı savaşa karşı dayanışma içindeydi. Bu dayanışma, uluslararası politika duayenlerininde, kalan tek süper güç Amerika’ya karşı yeni bir kara Avrupası ittifakının oluştuğu izlenimini yaratmıştı. Bu dayanışma artık hafızalardan silindi. Hatta Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, NATO’nun Irak’ta görev yapabileceğini bile tahayyül edebiliyor.
Her ne kadar Fransa kadar açık söylenmese de, Alman hükümeti de bu yönde düşüncelere yakın gözüküyor. Nitekim Vladimir Putin de, Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkileri hırpalamak istemiyor. Moskova’da belki de Amerikan Başkanı Bush birkez daha seçilebilir endişesi de yaşanıyor. Irak savaşı sırasındaki Amerikan karşıtı koalisyon yok olmuş gözüküyor. Amerika-İngiltere ittifakının savaşı kısa bir sürede kazanmış olmasından sonra, işgal altındaki Irak’ta başlayan saldırılar, Washington yönetiminin ülkede denetimi sağlayamadığının altını çiziyor.
Moskova’daki görüşmelerden elle tutulur bir sonuç beklememek gerekiyor. Liderler özellikle Orta Asya ülkelerindeki gelişmeleri ele alacak. Afganistan’da istikrar bekleyişleri ve Özbekistan’daki terör saldırıları, özellikle Rusya Devlet Başkanı Putin’in başını ağrıtan konular. Nitekim liderler, Afganistan’dan yayılan İslami terör dalgasının, Özbekistan gibi Orta Asya’daki eski Sovyetler Birliği ülkelerine de sıçramasından ve istikrarsızlığa yol açmasından endişe ediyor.
Rusya Devlet Başkanı, Schröder ve Chirac’ı, Rusya’ya daha çok ekonomik destekte bulunmaya çağıracak. Ülke ekonomisini temelden değiştirmeye çalışan Putin’in batılı ülkelerden mali desteğin yanısıra, teknolojiye de gereksinimi bulunuyor. Uzmanlar Rusya’nın önümüzdeki 20 yıl içerisinde yaklaşık iki trilyon dolar ihtiyacı olduğunu, ancak bu yardımlarla ülkenin teknolojik ve ekonomik açıdan ilerleyebileceğini tahmin ediyor. Rusya’nın tek başına bu yükün altından kalkmasına imkan yok.
Schröder ve Chirac’ın Rusya’daki Devlet Başkanlığı seçimlerinde yaşanan usülsüzlüklerden sözetmeyecekler büyük bir olasılıkla. Seçim sonuçlarında bir şeyi değiştiremedikten sonra da ne işe yarar ki?
Saldırı en iyi savunmadır. Rusya’da da geçerli olan bu deyim, Putin’in Avrupa Birliği ve NATO’nun Doğu Avrupa’ya doğru genişlemesine karşı aldığı ve alacağı tavrı belirliyor. Nitekim Rusya, birçok Doğu Avrupa ülkesinin hem NATO hem de Avrupa Birliği’ne girmesine engel olamadı. Şimdiyse buna alışması gerekiyor.