Rock müziğin efsanelerine saygı

Ohlendorff bir sanatçının portresini yaparsa onu sadece resmetmekle kalmıyor aynı zamanda o sanatçıya duyduğu büyük saygıyı da görselleştiriyor. Bunun için fotoğraf, video ve anılarını kullanması yeterli oluyor. Bu esnada da müzik ikonlarının bestelerinden ilham alıyor. Bazen resmin ortaya çıkmasına müzisyenin tek bir parçası bile yeterli oluyor. Tıpkı David Bowie’nin "Lazarus" adlı parçası gibi.

Ohlendorff tablolarında Rock müziğine olan tutkusunu da ölümsüzleştiriyor. Zaten kendisi de bir zamanlar Rock'n'Roll sahnesine birebir tanıklık etmiş, motorsikletli bir grupla etrafı gezen bir Rockçı idi. 58 yaşındaki sanatçı bugün bile uzun saçı ve korsan bandanasından vazgeçmiyor. O nedenle gelmiş geçmiş en büyük Rock müzisyenlerinden Motörhead üyesi Lemmy'nin resmini yapmaması düşünülemezdi.

Ohlendroff’un Rock müzisyenlerinin portrelerini yaptığı diziye dahil olmak için belirleyici olan kriter sanatçının ne kadar ünlü olduğu değil. Ohlendorff için önemli olan ünlü olmak değil, aksine onun için belirleyici olan „yaşam, müzik, dans ve duygular“. Sanatçının her portresinde resmettiği müzisyen ile bağdaşdırdığı bir ayrıntı gizli. Tıpkı Amy Winehouse portresindeki "Club 27" dövmesi gibi.

Doğu Almanya’da doğan ünlü Alman Rockçı Renft’in portresi ise hayatının farklı dönemlerindeki gerçek fotoğrafları da içeriyor. Ohlendorf, bu resme bir de Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından sınırda bulduğu bir dikenli tel parçasını adapte etmiş.

Aslında bu tabloda Ohlendorff’un kendi portresi gizli. Zira Pink Floyd’un kurucu üyelerinden ünlü İngiliz müzisyen Syd Barret’in ölüm haberi geldiğinde, Ohlendorff’un hemen bir resim yapması gerekiyormuş. Ancak o an atölyesinde uygun bir tuval yokmuş. Ohlendorff böylece kendi portresinin üzerine kara kalemle Syd Barrett’inkini çizmiş. ©Deutsche Welle Türkçe Hazırlayan: Silke Wünsch