Protokol iyimserliği sürüyor
3 Aralık 2010Türkiye’de Ermeni açılımı ilk ortaya çıktığında Ağrı Dağı’nın iki tarafında da olumlu rüzgarlar esmeye başlamıştı. Protokollere uzanan süreç, Türkiye’de uzun yıllar süren bir tabunun yıkılması anlamına gelirken, Ermenistan’ın da dünyaya açılması yönünde bir adım olacaktı. Süreç gazetelerin ilk sayfalarında, televizyon haberlerinin başlarında duyuruluyordu. Fakat hızlı başlayan girişimler aynı hızla sonuçlanmadı ve gündemdeki yerini gün geçtikçe yitirdi. Zaman zaman yetkililerin yaptığı açıklamalar, sonucu beklendiği gibi hızlandırmasa da hem Türkiye’de hem de Ermenistan’da girişimlerin canlı tutulmasına hizmet etti. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün geçen hafta İsviçre Parlamentosu’nda protokollerin hayata geçmesi gerektiği ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın bu konuda cesaretini kaybetmemesini belirten açıklamaları da aynı etkiyi gösterdi. Türkiye Ermeni toplumu ve Ermenistan kamuoyu bu açıklamalara farklı tepkiler gösterse de protokoller ile ilgili iki tarafta da beklentilerin sürdüğü ortaya çıktı.
‘Açılımın sürdüğünün göstergesi'
Türkiye Ermeni toplumu Abdullah Gül’ün açıklamalarını sürecin devam ettiği yönünde bir beyanat olarak değerlendiriyor. Türkiye’deki Ermenilerin saygın gazetesi Agos’un Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aris Nalcı’ya göre, imzalanan protokoller iki toplumu birbirine yaklaştıran ilk adım oldu ve bu adımdan sonra sivil toplum örgütleri ve bürokratlar bu süreci devam ettirdi. Protokollerin ardından senkronizasyon döneminin başladığını belirten Nalcı, Abdullah Gül’ün açıklamalarının açılım politikalarının sürdürüldüğünün göstergesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Nalcı’ya göre iki tarafın da birbirine yakınlaşması için zamana ihtiyaç var. Dolayısıyla bu durum protokollerin şimdiye kadar gerçekleşmemesine neden olan bir unsur olarak değerlendiriliyor.
‘Ermenistan milliyetçi söyleme sarılıyor’
Cumhurbaşkanı Gül’ün İsviçre Parlamentosu’nda protokoller üzerine söyledikleri Ermenistan’da da yankılandı elbette. Türkiye’de, Ermenistan protokolleri her ne kadar manşetlerden inse de, Ermenistan kamuoyu protokollere olan ilgisini daha canlı tutuyor. Ancak Erivan Devlet Üniversitesi Öğretim Üyesi Türkolog Artak Shakaryan, bu dönemde Ermenistan otoritelerinin Ermeni toplumunda protokollerle ilgili yaşanan hayal kırıklığını onarmak ve kendi pozisyonlarını korumak için daha milliyetçi bir söylem tutturduğunu belirtiyor. Bu söylemin Ermenistan toplumunun genel algısına etkisinin olduğunu söylemek hiç de abartı olmaz. Protokol sürecini yakından izleyen Ermeni akademisyen Shakaryan, tüm bunlara rağmen Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın en ufak bir fırsatta bu konuyu dış politikanın temel önceliği haline getireceğini ve meseleyi Ermenistan’daki bir sonraki seçimlerden önce çözmeye çalışacağını vurguluyor.
Protokoller Dağlık Karabağ’a kilitlendi
Elbette bu dönem protokollerle ilgili takınılan milliyetçi tutum, sorunu daha da çetrefilleştiriyor. Ermenistan kamuoyunda genel bir eğilim olarak protokollerin çözülmesi ile Dağlık Karabağ sorunu paralel ilerliyor. Abdullah Gül’ün konuşmasına ilişkin Armenia Now isimli haber sitesinde yer alan haber metninin altındaki bütün okuyucu yorumları Dağlık Karabağ sorunu dolayısıyla Azerbaycan’a yönelik negatif görüşler içeriyordu. Türkolog Artak Shakaryan da Ermenistan toplumunun halen sınırların açılmasını istediğini ama “soykırım” ve Dağlık Karabağ konularını daha çok önemsediklerini belirtirken de bu eğilime dikkat çekiyor.
‘Normalleşme mutlaka yaşanacak'
Hem Türkiye’deki Ermeni kamuoyunda hem de Ermenistan’da protokollerin geleceğine ilişkin iyimser bir yaklaşım olduğunu söylemek mümkün. Protokollerin tümüyle hayata geçmesi için yukarıda tanımlanan sıkıntılar bulunsa da iki tarafta da bu sıkıntıların belli bir evrede aşılacağına ilişkin bir projeksiyon bulunuyor. Agos gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aris Nalcı, uzun vadede Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde mutlaka bir normalleşme yaşanacağını belirtiyor. Ermeni gazeteci Nalcı, bu normalleşme sürecinin mümkün olduğunca yakın zamanda olması gerektiğinin altını çiziyor. Fakat Nalcı’ya göre hem Türkiye hem de Ermenistan yönetiminin daha alacağı birçok mesafe bulunuyor.
Kritik tarih: 2015
Ermenistan tarafı ise protokollerin hayata geçmesi ile ilgili 2015 tarihine odaklanmış durumda. Zira 2015 yılı, 1915 olaylarının 100'üncü yılı olması dolayısıyla kritik bir önem taşıyor. Oradaki hava protokollerin bu tarihe kadar çözüme kavuşabileceği yönünde. Türkolog Artak Shakaryan, 2015 yılına kadar büyük güçlerin protokollerde olumlu bir pozisyon yakalamak için girişimlerde bulunacağını belirtiyor. Shakaryan, “En geç 2013-2014 döneminde protokollerde ikinci tur görüşmelerin başlayacağını ve sınırların kısıtlı bir nitelikle açılacağını öngörüyorum. Çünkü bu dönemde ne Türkiye'de ne de Ermenistan'da genel seçimler bulunmuyor” diyor. Zira Shakaryan’ın işaret ettiği gibi protokoller iki ülke yönetimi için de bıçak sırtı bir nitelik taşıdığı için bu konuda adım atmak adına en uygun dönem seçimlerin sonrası olarak değerlendiriliyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Selçuk Oktay
Editör: Beklan Kulaksızoğlu