1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Polonya'dan Ankara'ya AB desteği

Bernd Musch-Borowska25 Şubat 2004

AB Anayasası tartışmalarında Berlin'le ters düşen Varşova, Türkiye'nin reform sürecini övdü. Dışişleri bakanlığı sözcüsü, İslam'ın Avrupa'nın oluşumunda etkili olduğunu söyledi.

https://p.dw.com/p/AbNx
Polonya, Türkiye'nin AB'yi zenginleştireceğini duyurdu
Polonya, Türkiye'nin AB'yi zenginleştireceğini duyurdu

Türkiye’ye yaptığı iki günlük resmi ziyareti boyunca AB yolundaki çabalarında Almanya’nın tam desteği konusunda Türk yetkililere güvence veren Başbakan Schröder’den sonra bu kez Polonya’dan ilginç sinyaller ulaşıyor. 1 Mayıs 2004 tarihinde tam üyeliği yürürlüğe girecek olan Polonya, özellikle Türkiye’nin giriştiği başarılı reform atağına işaretle, bu ülkenin AB’ye katılma çabalarının Varşova yönetiminin tam desteğine sahip olduğu kaydedildi.

Daha iyi bir AB için Türkiye

"Polonya, Türkiye’nin tam üye olarak AB’ye katılma çabalarını kesin bir kararlılıkla desteklemektedir. Ankara’nın, tüm aday üyeler için geçerli olan Kopenhag kriterlerine uyum yolunda giriştiği adımlar Varşova yönetimi tarafından takdirle izlenmektedir, Türkiye’nin son yıllarda bir dizi köklü reformu başarıyla uyguladığı kanısındayız. Polonya, Türkiye’nin potansiyel bir üye olarak AB’ye her şeyden önce kültürel ve tinsel açıdan zenginlik katacaktır. Türkiye ile pekişmiş bir AB daha iyi bir AB olacaktır.”

Avrupa'nın oluşumunda İslam'ın etkisi

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Boguslaw Majewski’nin bu sözleri, geleneksel Katolikliğin temsilcisi olarak Hristiyan kültürünü sadece benimsemekle kalmayıp, AB anayasasına Hristiyan geleneğe atıf yapılmasını isteyen Polonya adına yapıyor bu açıklamayı. Majewski, bu söyleminin ülkesinin AB politikası ile çelişmediğini de belirtiyor.

”Bugün hiç kimsenin Avrupa’nın oluşumuna katkıda bulunan Hristiyan geleneğini reddeceğini sanmıyoruz. Bu, sonuçta tarihi bir gerçektir. Ancak bu geleneğin, Musevi geleneği ya da Müslüman geleneği ile ilişki içinde bugünkü Avrupa vizyonunun oluşumuna katkısı apayrı bir konudur. Avrupa’nın kökeninde batılı geleneklerin olması, bugünkü Avrupa’nın üzerindeki etkisi yadsınmayan İslam'ın ya da Yahudiliğin değerleri ve kültürel özelliklerinin inkar edilmesi anlamına gelmemektedir."

Önümüzdeki günlerde Ankara’dan konuklarını bir kez daha ağırlamaya hazırlanan Polonya, Türkiye karma parlamento grubu başkanı Zofia Wilczyzska, yine de Türkiye’nin önünde henüz yerine getirmesi gereken bir dizi yükümlülük olduğunu hatırlatıyor.

Özel sektörün etkisi

”Türkiye’nin insan hakları alanında ve bazı ekonomik konularda daha bazı düzeltmelere gitmesi kaçınılmaz. Kısa süre öncesine kadar sosyalist bir sistemle yönetilen Polonya’dan farklı olarak Türkiye’de öteden beri özel girişim sektörü var. Bu nedenle Ankara’nın bu konulardaki yasama çalışmaları zor olmayacak. Fakat buna karşılık Türkiye’deki birçok sosyal belirlemeye şimdi Avrupa hukukuna uyum sağlanması gerekiyor.”

Türkiye’nin AB üyeliğine kuşkuyla yaklaşan ya da bunu reddeden çevreler, daha çok Polonya’nın milliyetçi ve kilise kesiminden geliyor. Bunların kimi Türkiye’yi hala, Polonya kralı 3.Jan’ın ülkesini kahramanca koruduğu eski düşmanı gözüyle görüyor. Dile getirdikleri endişe ise, üyeliği ile İslam kültürünün Avrupa’ya resmen girmesinin yanında, Türkiye’nin bir anda Avrupa’nın en kalabalık ülkelerinden biri olacağı korkusundan kaynaklanıyor.

Farklılıklar arasında uyum ve anlayış

Varşova hükümeti, bu gerekçenin, AB anayasası tartışmalarında nüfus oranı ile oyun gücü ilişkisi konusunda Polonya’nın savunduğu tezle yakın ilintili olduğu görüşünde. Dışişleri sözcüsü Majewski: ”Edindiğimiz deneyimler ve AB anayasası tartışmalarında karşı karşıya bulunduğumuz sorunlar, Polonya’nın öteden beri desteklediği, Nice zirvesi sırasında üzerinde mutabakat sağlanan oylama sisteminin en akılcı yol olduğunu gösteriyor. Çünkü biz AB’yi, farklı kültürler, farklı ekonomik düzenler ve farklı dinamikler arasında uyum ve anlayış arayan bir devletler grubu olarak görmek istiyoruz. Bizim savunduğumuz oylama sistemi bu nedenle AB’nin özellikleri ile daha iyi bağdaşmaktadır. Konvansiyonun önerdiği çifte çoğunluk esası, bizce ilerde sorun yaratabilir."

Bu noktada Türkiye’nin AB üyesi olması halinde yoğun nüfusu nedeniyle Almanya ile yaklaşık aynı oy ve yaptırım gücüne sahip oacağını da eklemekte yarar var.