1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Polenz: Gazze’deki abluka sona erdirilsin

4 Haziran 2010

Hrıstiyan Demokrat politikacı ve Alman Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz, Gazze’de ablukanın sona erdirilmesi gerektiğini söyledi. Polenz, DW’den Beklan Kulaksızoğlu’nun sorularını yanıtladı.

https://p.dw.com/p/NhmT
Ruprecht Polenz, Hrıstiyan Demokrat Birlik'in önde gelen politikacılarından biriFotoğraf: picture-alliance/ dpa

Başbakan Erdoğan İsrail ile hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söyledi, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İsrail’in uluslararası meşruiyetini sorguladı. Sizce de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mı?

Polenz: Şu an bu olayların ardından oluşan gerilimin daha da tırmandırılmamasına özen gösterilmesi gerektiği kanaatindeyim. Şimdi ne yapılacağını soğukkanlı bir şekilde düşünmek gerekiyor. İsrail de Türkiye de temelde ortak bir cephede, Batı’yı kapsayan bir cephede yer aldıklarını unutmamalılar. Geçtiğimiz haftalarda başka nedenlerden dolayı tırmanan gerilimin ardından şimdi tabii ki herşey daha da zorlaştı.

Şu anki durumda ne yapabilir? Gazze’de ablukanın kaldırılması yönünde uluslararası baskı da artıyor. İsrail’in bu konuda adım atacağını düşünüyor musunuz?

Polenz: İsrail’in AB ve BM’nin de talep ettiği gibi bağımsız bir uluslararası soruşturmaya onay vermesi tansiyonun düşürülmesine katkı sağlayabilecektir. Çünkü bu, objektif olgular temelinde kesin bir sonuca ulaşılması demektir. Ve bu soruşturmada sadece son olayın değil, bu olaya yol açan önceki sürecin de dahil edilmesi gerekir…. İkinci olarak, bir başka çok önemli nokta, bu olaylara yol açan Gazze Şeridi ablukasının mümkün olduğunca çabuk sona erdirilmesi. Uluslararası topluluğun bu konuda İsrail’i ikna çabası doğrudur. Bu İsrail’in hep dediğinin aksine, kendi çıkarına da değil. Tam tersine Gazze Şeridi’nde abluka politikası sadece Hamas’ın işine yarıyor. Hamas, tüneller yoluyla Gazze Şeridi’ne ihtiyacı olan herşeyi sokabiliyor. Buna silahlar da dâhil... Sonuçta Gazze Şeridi’nde de halka istihdam ve kazanç sağlayacak bir ekonominin gelişmesi gerekiyor…. İsrail’e, Almanya ve ABD dâhil olmak üzere, dostlarının ve uluslararası topluluğun şunu açıkça söylemesi gerekir: Politika değiştirilmek zorunda ve bu değişiklik İsrail’in de çıkarınadır…

Bağımsız bir komisyon kurulması olasılığını nasıl görüyorsunuz? Uluslararası çağrılar bu yönde, ama İsrail aynı görüşü paylaşmıyor. İsrail’in de destekleyeceği bir uluslararası komisyon kurulması şansı var mı?

Polenz: Hiç şüphe yok ki, güvenilecek, herşeyi tarafsız, temelden soruşturacak böyle bir komisyon kurulabilir. Rusya ve Gürcistan arasındaki savaşı soruşturmak üzere kurulan bu tür bir komisyonun mükemmel çalıştığını gördük. Bunun işleyeceğini gösteren başka örnekler de var. Bu tür bir soruşturmanın, tüm tarafların yararına olduğu görüldü. Dolayısıyla kaybedilen inanılırlığı tek başına yapacağı soruşturmayla geri kazanamayacağını İsrail’in görmesi zor olmamalı. Bu tür tek yanlı bir soruşturma gerekli olan tarafsızlık konusunda güven yaratmayacaktır. Uluslararası soruşturmadan başka yol yok.

Türk dış politikasında bir rota değişikliği olduğunu belirten ve bunu endişe verici bulanlar var. Siz, Türkiye’nin AB üyeliğine destek veren bir politikacı olarak, son yaşanan dış politik nüansları Türkiye’nin AB üyelik süreci açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Polenz: Türkiye’deki zeki dış politikacıların şunu çok iyi bildiğini düşünüyorum: Şu an kazandıkları ek nüfuz ve bölgede nasıl görüldükleri iki anlamda birbiriyle bağlantılı. Türkiye ekonomik açıdan bugün, on yıl öncesinden çok daha iyi durumda. Ama bu tabii ki AB üyelik müzakereleriyle bağlantılı bir durum. Müzakerelerin başladığı 2005 yılında dış yatırımlar 2 milyardan 26 milyar euroya yükseldi. Bu da Türkiye’de istihdam yarattı, yeni bir ekonomik dinamik yarattı. Ve tabii ki Türkiye’nin dış politikadaki hareket alanını genişletti. İkincisi, pekçok komşu ülke için Türkiye AB süreci nedeniyle de ilgi çekici. Kriterleri yerine getirmesi durumunda AB üyesi olabilir. Bu süreç tamamlanmadan, önceden kesilecek olursa bence, bir zamanlar yaşadığımız bir sürece geri döneriz. Hatırlarsanız, 1989-1990 yıllarında Soğuk Savaş’ın ardından Türkiye daha AB ile üyelik müzakerelerine başlamadan önce Türkiye’de, “Artık Sovyetler Birliği yok, Orta Asya’daki ülkeler otomatikman Ankara’ya yaklaşacak” gibi bir düşünce vardı. Büyük beklentiler doğmuştu, ama oldukça azı gerçekleşti. Çünkü o dönemde AB süreci daha başlamamıştı.

Türkiye’nin Ortadoğu’daki açılımının köprü rolünü güçlendirdiğini belirtiyorsunuz…

Polenz: Evet, bu önemli komşu bölgelerin istikrara kavuşmasını sağlamak hem Türkiye’nin hem AB’nin çıkarınadır. Bu Orta ve Yakın Doğu’dur, Karadeniz bölgesidir, Kafkaslar’dır. Buralarda ortak çıkarlarımız var ve bunları herkesin kendi başına çalışması yerine birlikte daha iyi gerçekleştirebiliriz.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Murat Çelikkafa