1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Peru sinemasına Altın Ayı ödülü

Aydın Üstünel, DW Berlin15 Şubat 2009

2008’de bir Brezilya filmine verilen Altın Ayı, bu yıl da Güney Amerika’ya gitti. Peru yapımı “La Teta Asustada” büyük ödülün sahibi oldu. Berlinale’yi takip eden arkadaşımız Aydın Üstünel’in notları…

https://p.dw.com/p/Gum1
Perulu yönetmen Claudia Llosa'ya Altın Ayı ödülünü jüri başkanı Tilda Swinton sundu
Perulu yönetmen Claudia Llosa'ya Altın Ayı ödülünü jüri başkanı Tilda Swinton sunduFotoğraf: AP

59 yıllık festival tarihinde yarışma bölümüne Peru’dan kabul edilen ilk film “La Teta Asustada - Kederin Sütü”, festivalin en büyük ödülüne layık görüldü. Altın Ayı’yı jüri başkanı Tilda Swinton’ın elinden alan Claudia Llosa, filminde, gizemli bir hastalığa yakalanmış genç bir kadının hikayesini anlatıyor. Söz konusu hastalık, hamileliği sırasında veya bebeğini emzirdiği dönemde tecavüze uğrayan annelerin sütüyle geçen bir travma.

Kızılderili dilinde teşekkür etti

Perulu yönetmen, ikinci filmiyle ülkesinin kanlı yakın tarihine ışık tutuyor. Peru’da, 1980 ile 2000 yılları arasında, solcu gerilla hareketi Aydınlık Yol ile hükümet arasındaki silahlı çatışmalarda 70 bine yakın kişi öldürülmüş, sayısız tecavüz ve adam kaçırma olayı yaşanmıştı. Filmde annesinden kendisine geçen travmadan kurtulmak için şarkı söyleyen genç kadın rolündeki Magaly Solier, “Peru şimdi bizi izliyor” diyerek, seyircilere de kızılderili Quechua dilinde bir şarkı ile teşekkür ediyordu.


Güney Amerika sinemasının tek yüz akı, Altın Ayı sahibi Peru filmi değildi. İlk yönetmenlik denemesine verilen 50 bin Euroluk ödül de, “Gigante – Dev” filmiyle Uruguay’da yaşayan Arjantinli rejisör Adrián Biniez’in oldu. Biniez’in komedisi, çalıştığı süpermarketin gözetleme kameralarında gördüğü temizlikçiye aşık olan bir bekçinin başından geçenleri anlatıyor. Festivalin kurucusu Alfred Bauer’in anısına konulan ve sinema sanatını yeni bir boyuta taşıyan eserlerin layık görüldüğü ödülün ise, bu sene iki sahibi vardı, kariyerinin 60. yılında da ‘Tatarak’ filmiyle beyazperdeye yeni bir renk getiren Polonyalı efsanevi yönetmen Andrzej Wajda ve ikinci bir ödül için tekrar sahneye gelen Arjantinli Biniez.

"La Teta Asustada", hamileliği sırasında veya bebeğini emzirdiği dönemde tecavüze uğrayan annelerin yaşadığı travmayı anlatıyor
"La Teta Asustada", hamileliği sırasında veya bebeğini emzirdiği dönemde tecavüze uğrayan annelerin yaşadığı travmayı anlatıyorFotoğraf: Berlinale

Biniez, “İngilizcem pek iyi değil, bu harika” derken, törende, ödül alan filmlerin fragmanları gösterildiği için, akşamın sunucusu “Böyle giderse, ‘Gigante’nın tamamını seyredeceğiz” diyordu. Nitekim Biniez, rekor kırarak üçüncü bir ödül için, yarışma bölümünün en iyi ikinci filmine verilen Jüri Büyük Ödülü için tekrar sahneye geliyordu.

50 bin Euro değerindeki ilk yönetmenlik denemesine verilen ödül, Arjantinli rejisör Adrián Biniez’in oldu
50 bin Euro değerindeki ilk yönetmenlik denemesine verilen ödül, Arjantinli rejisör Adrián Biniez’in olduFotoğraf: picture-alliance / dpa


Sükse yapan Alman filmler

Berlinale, özellikle Alman sinemasına daha geniş bir uluslararası açılım sunmayı hedefleyen Dieter Kosslick’in yöneticiliğe geldiği 2001 yılından bu yana Alman filmlerinin ciddi başarılara imza attığı bir festival oldu.

Yarışma bölümünde bu yıl sükse yapan Alman yapımı ise, çıktıkları tatilde ilişkilerini gözden geçiren bir çiftin trajikomik hikayesi, “Alle Anderen – Diğer Herkes” oldu. Filmin yönetmeni Maren Ade, ikinci Jüri Büyük Ödülü’nü alırken epey duygulandı.

Ade, tüm ekibe teşekkür ederken ‘böyle gözüktüğüme bakmayın, gerçekten çok mutluyum’ diyordu. Filmin başrol oyuncusu Avusturyalı Birgit Minichmayr da, son beş yılda en iyi aktris ödülü alan ve Almanca konuşan dördüncü isim oldu.

2005 yılında Londra’yı vuran terör saldırılarının ardından kaybolan çocuklarını arayan ve yas içinde birbirine yakınlaşan iki yabancının hikayesi, “London River” adlı Fransız yapımındaki performansı ise, 72 yaşındaki Malili Sotigui Kouyaté’ye en iyi aktör ödülünü getirdi.

Normalde teşekkür konuşmaları bir ya da iki dakika sürerken, Kouyaté tam 12 dakika bir dizi hikaye anlatarak, ilginç bir de rekora imza attı.

Alman yönetmen Maren Ade, "Alle Anderen – Diğer Herkes" filmiyle ikinci Jüri Büyük Ödülü’ne layık görüldü
Alman yönetmen Maren Ade, "Alle Anderen – Diğer Herkes" filmiyle ikinci Jüri Büyük Ödülü’ne layık görüldüFotoğraf: picture-alliance / dpa


Türk filmlerine resmi jürilerden ödül yok

Gecede ayrıca “Darbareye Elly” ile en iyi yönetmen seçilen İranlı Asghar Farhadi, Amerikan yapımı “The Messenger” filminin senaryosu için Oren Moverman ve Alessandro Camon, ve “Katalin Varga” filminin ses tasarımı için de Gábor Erdély ve Tamás Székely, birer Gümüş Ayı ile ödüllendirildi.

Festivale katılan iki Türk filmi, Forum’daki Reha Erdem imzalı “Hayat var” ve Genç Kuşak bölümündeki Atalay Taşdiken filmi “Mommo” ise resmi jürilerden ödül alamadı. Reha Erdem’in filmi sadece Tagesspiegel gazetesinin okuyucuları tarafından Forum’un en iyi filmi seçildi. Öte yandan, sevgilisine ulaşmak için Manş Denizi’ni yüzerek geçmeye çalışan bir Kürt mültecinin hikâyesi, Fransa yapımı “Welcome-Hoşgeldin“, Ekümenik Jüri tarafından Panorama bölümünün en iyi filmi seçildi. Sevgilileri, Paris’te yaşayan Maraş kökenli Fırat ve Derya Ayverdi kardeşlerin canlandırdığı film, ayrıca “Label Europa Cinemas” ödülünü de aldı.

Sonuçta, ödüller kime giderse gitsin, bu sene festivali takip eden herkesin üzerinde birleştiği bir görüş vardı, o da festival programının geçen senelerden çok daha kaliteli olduğu yönündeydi.