1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Pakistan’da bağımsızlığın 60. yıl dönümü

Thomas Baerthlein, Ajanslar14 Ağustos 2007

İngiliz hakimiyetinden kurtuluşunun 60. yıl dönümünde Pakistan’ın kurucusu Cinnah'ın mezarında törenler düzenlendi. Devlet Başkanı Müşerref ise Pakistanlıları seçimlerde aşırılık yanlılarına oy vermemeye çağırdı.

https://p.dw.com/p/BUKj
Pakistan, Hindistan’dan ayrılmadan önceki dini ve etnik çatışmalarda yaklaşık 1 milyon kişi öldü.
Pakistan, Hindistan’dan ayrılmadan önceki dini ve etnik çatışmalarda yaklaşık 1 milyon kişi öldü.Fotoğraf: AP

14 ve 15 Ağustos 1947’de İngiltere’den bağımsızlığını kazanan Hindistan aynı zamanda da bölündü. Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu vilayetler Pakistan devletinin çatısı altında birleşirken dev ülkenin kalan bölümü de Hindistan Birliği adını aldı. Pakistan, Batı’da, militan İslamcılığın kalesi sayılıyor. Radikal unsurların çok küçük bir azınlığı oluşturmasına rağmen Pakistan bu olumsuz imajdan sıyrılamıyor.

Dünyadaki diğer örnekleri gibi Pakistan da demokrasiyle diktatörlük arasında bocalayan, zenginle fakir arasında muazzam farkların bulunduğu bir ülke. Peki Büyük komşusu Hindistan’ın aksine Pakistan neden demokrasiyi bir türlü içine sindiremedi?

İslamiyet faktörü

Medeniyetler çatışması tezini savunanlar bunun İslam diniyle ilgili olduğunu öne sürüyor. Ama Pakistan’ı bugüne getiren faktörler oldukça farklıydı. Devletin kurucusu Muhammed Ali Cinnah, Hindistan’ı sömürgelikten kurtaran Nehru’nun aksine bağımsızlığın kazanılmasından hemen sonra öldü. Pakistan ordusu ilk darbeyi 1950’lilerde yaptı.

Pakistan’ın önde gelen aydınlarından Haris Halik ikinci bölünmmenin demokratikleşmeyi frenlediği görüşünde: “Pakistan’ın demokratikleşememesinde silahlı kuvvetler kadar Doğu ve Batı Pakistan’lara ayrılmasının da rolü oldu. Batı Pakistan’dakiler demokrasi geldiği takdirde Doğu’daki Bengaller’in hükümranlığına gireceklerinden endişe etmekteydiler. Batı’daki siyasi unsurların demokrasiden soğumalarında bu faktör etkili oldu.”

Doğu Pakistan’ndan Bangladeş doğdu

Bangladeş’in 1971 yılında bağımsızlığa kavuşmasından sonra batıdaki merkezi yönetimle vilayetler arasında gerginlik başgösterdi. Nüfusun yarıdan fazlasını barındıran Pencap diğer vilayetler tarafından baskın ve belirleyici olmakla suçlanıyor. Sintiler ve Hindistan’dan göç eden muhacirler Karaçi’yi paylaşamıyor, Belucistan’daki merkezi yönetime bağlı kurumlar ise hemen her gün bombalı saldırıya hedef oluyor. Afganistan sınırındaki Paştunların memnuniyetsizliği de geniş ölçüde aşiret bölgelerindeki siyasi haklarının ellerinden alınmasından kaynaklanıyor.

Pakistan siyasetinin emektarlarından Mustafa Kar merkezi yönetim moddelinin etnik gruplara benimsetilmesinin zor olduğu görüşünde. “Pakistan devleti kurulduğunda vilayetlere tam özerklik verilmesi gündemdeydi. Merkezi yönetimin konumu sınırlı tutulacak ve bütün diğer yetkiler vilayetlerde olacaktı. Ama dikta rejimleri ve seçimle işbbaşına gelen politikacılar bütün yetkileri merkezde toplayıp vilayetleri dilenci durumuna düşürdüler. Doğu Pakistan’ın bizden ayrılmasının ve vilayetler arasındaki geçimsizliğin gerçek nedeni budur.”

Merkezle çatışma

Sosyal eşitsizlikler de merkezi yönetim sistem yüzünden arttı. Kırsal kesimlerin feodal yapısını kıramayan Pakistan’daki siyasi iktidar sahiplerinin öz çıkarlarını devletin çıkarlarından üstün tuttukları için halkı hayal kırıklığına uğrattıklarını belirten muhalefet lideri Cavit Haşmi, ‘devlet benim’ anlayışının ülkeye çok zarar verdiği görüşünde. Hasmi “Bizim şanssızlığımız burada yatıyor. Sivil hükümetler de askeri diktatörler de bu farkı hiç kavramadılar ve halkın kavramasını da istemediler. İktidara gelen kendini devlet saydı. Kendi iradesini halkın, hatta Allah’ın iradesi olarak gördü” diyor.

Dini siyasi amaçlarına alet etmenin ustalarından biri de Ziya ül Hak’tı. Günümüzde ise askeri rejim için en büyük tehlike İslamcılardan değil, aydın muhalefetten kaynaklanıyor. Diktatörce tavırları yüzünden sevilmeyen ve ordunun imajını zedelediği söylenen Pervez Müşerref’in yeniden devlet başkanlığına seçilmesinin önünde anayasa engeli var. Emekli general ve eski istihbarat başkanı Asad Durrani bütün bu faktörlerin Pakistan’ı demokratikleşmeye götürdüğü kanısında.

Durrani’ye göre “Demokrasiye geçme şansımız gerçekten var. Son yıllarda siyasetin içine çekilen ordu bu durumdan hiç memnun değil. Emeklisiyle muvazzafıyla askerler de yüzümüzün akıyla siyasetin içinden sıyrılmanın yollarını arıyorlar.”