1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ortadoğu'ya barış çok uzak

Silke Bartlick15 Temmuz 2006

İsrailli yazar Uri Avnery, 1933 yılında daha Naziler iktidarı ele geçirmeden önce Almanya’yı terk eden bir Alman Yahudi ailesinin çocuğu. Avnery iki yıldan beri İsrail-Filistin barışı ve İsrail ile kurulacak bir Filistin devletinin, Kudüs’ü de başkent olarak paylaşarak, barış içinde birarada yaşaması için mücadele ediyor.

https://p.dw.com/p/AZop
Avnery Filistin'in eski lideri Arafat'la yaptığı görüşmelerden birinde
Avnery Filistin'in eski lideri Arafat'la yaptığı görüşmelerden birindeFotoğraf: picture-alliance/ dpa

“Barış içinde bir yaşamı daha hiç tanımadım” diyor Uri Avnery. Çatışmalar onun yaşamının her zaman bir parçası olmuş. Önce, çocuk yaşta, Almanya’da Nazilerin güçlenmesine ve Nazi diktatörlüğünün ilk üç ayına tanıklık etmiş. Çatışma ortamı, ailesiyle birlikte Almanya’dan ayrıldıktan sonra Filistin’de de devam etmiş:

“Filistin’de yaşadığım 72 yıl içinde hiçbirimiz barış içinde geçen tek bir gün görmedik. Günlük yaşamımız hergün savaşa ilişkin haberlerin etkisi altında geçiyor. Tam 72 yıldan beri. Bu nedenle bizim için, ülkemiz için barış, neredeyse bir bilim kurgu filmi gibi.”

Barış için fırsatlar kaçırıldı

Avnery, geçmişte barış sağlama fırsatlarının sık sık doğduğunu söylüyor. Fakat ona göre, ne Filistinliler, ne de İsrailliler bu fırsatlara iki elleriyle sarılmış:

“Şu soru soruluyor: Bu durumu aşmak için yazarlar ne yapabilir? Ellerinden birşey gelir mi? Benim buna yanıtım: Kesinlikle evet! Bu durumu değiştirmek yazarın elinden gelir, gelmek zorundadır ve bu yazarların bir görevidir.”

Avnery, her savaşta mitler oluştuğunu savunuyor; Kurbanların neden kurban olduğunu, düşmanın neden düşman olduğunu izah eden mitler. Bu mitlerin değişim ve hoşgörünün her türüne engel olduğu kanısını taşıyor Avnery. Yazarların görevinin de, kendi halklarının bu mitleri aşmasına ve karşı tarafın, yani düşman olarak adlandırılan tarafın mitlerinin de anlaşılmasına ve açıklanmasına yardımcı olmak olduğunu ifade ediyor:

“Gerçek savaş, gerçek huzursuzluk, mitler arasındaki bu kavgada yatıyor. Biliyor musunuz, Filistinli arkadaşlarımdan her söz ettiğimde, kendi yaşamımda başımdan geçen her bir olayın, diğer taraftaki binlerce olaydan farklı olduğunu fark ediyorum. Her İsraillinin kendi hatırladıkları şekliyle doğru olduğundan tamamen emin olduğu olaylar, diğer tarafta tamamen farklı görülüyor. O kadar farklı ki, sanki aynı küçük ülkede, düşmanlık içinde birlikte yaşayan iki halktan değil de, dünyanın iki farklı bölgesinde ya da iki ayrı gezegende yaşayan iki halktan söz ediyormuşuz gibi oluyor.”

İsrail ve Filistinliler’in farklı bakış açısı

Örneğin İsrailliler 1948 savaşını kendi egemenlik ve bağımsızlık savaşları olarak görürken, aynı savaşı Filistinliler, İsraillilerin kendi halklarının yarısını topraklarından sürdüğü ulusal bir felaket kabul ediyor:

“Her iki tarafta yaşayanların yüzde 99’u, hatta yüzde 99,9’u bu mitlere inanıyor. Bu mitler için yaşamlarını vermeye hazırlar, kendilerinin haklı olduğundan tamamen eminler. Barışa ancak, hem bizim, hem de karşı tarafın yüzde yüz haklı olduğunu anladığımız zaman yaklaşabiliriz.”

Avnery bunun için sabır ve zamana, çok zamana gerek olduğunu kabul ediyor. Fakat kuşkulu bir iyimser olarak, devamlı birbirini izleyen şiddet patlamalarına rağmen, genel kabul gören bakış açılarının da yazarların ve aydınların yardımıyla kırılabileceğine inanıyor.