1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ortadoğu'da barışı canlandırma çabaları

Anna Engelke2 Şubat 2007

Filistin’de Hamas ve El Fetih arasındaki çatışmalar yeniden alevlenirken Ortadoğu Dörtlüsü bu akşam Washington’da biraraya geliyor. ABD, AB, Rusya ve BM’den oluşan Ortadoğu Dörtlüsü aylar süren aradan sonra İsrail ve Filistin arasında kalıcı bir barış için orta vadeli bir plan sunmayı hedefliyor.

https://p.dw.com/p/AZWA
Ortadoğu Dörtlüsü'nün toplantısı Washington'da yapılıyor
Ortadoğu Dörtlüsü'nün toplantısı Washington'da yapılıyorFotoğraf: AP/DW

Yaklaşık bir yıllık aranın ardından Ortadoğu Dörtlüsü yeniden toplanıyor. Bir yandan Filistin’de yeniden alevlenen iç çatışma, diğer yandan İsrail ile Filistin arasındaki kırılgan ateşkesin gölgesindeki toplantıda barış çabalarının yeniden canlandırılması hedefleniyor. Washington’daki toplantıya AB adına Dönem Başkanı Almanya’nın Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’in yanısıra AB Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana ve Avrupa Komisyonu’nun dışişlerinden sorumlu üyesi Benita Ferrero-Waldner katılacak. Rusya’yı Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve BM’yi de Genel Sekreter Ban ki Moon temsil edecek.

Almanya'nın çabaları

Washington’daki toplantı Almanya’nın diplomatik başarısının bir sonucu olarak görülüyor. ABD Ortadoğu sorununda aktif rol oynamak istemediğinden bir yıla yakın bir süredir Ortadoğu Dörtlüsü’nde sessizlik hakimdi. Berlin hükümeti Ortadoğu barış sürecinin yeniden canlandırılması için aylardır diplomatik baskı uyguluyor, ABD de şimdi Ortadoğu barış sürecinde yeniden öncü rol oynamaya hazır görünüyor. Toplantının ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın davetiyle Washington’da düzenlenmesi, Amerika’nın değişen tutumunun bir göstergesi. Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier, sonuçtan memnun olduğunu belirtiyor:

‘’Ortadoğu Dörtlüsü’nün yeniden toplanmasından çok memnunum. Bildiğiniz gibi altı ay önce bunu düşünmek bile zordu. Alman tarafı olarak bu toplantının gerçekleşmesi için yoğun diplomatik çaba gösterdik.’’

Lübnan Savaşı'nın etkisi

Lübnan savaşının yarattığı korku ve endişeler de Ortadoğu barışında yeni bir atılım için uygun bir ortam hazırladı. Toplantı, İsrail’de yaşanan intihar saldırısının hemen sonrasına denk geldi. Steinmeier bir yıl öncesinde bu tür bir saldırının ardından İsrail’in tüm müzakereleri durduracağını, şu an ise müzakereleri kesmemesinin bir umut ışığı olduğunu belirtiyor:

‘’Bu, uluslararası topluluk olarak barış sürecini mümkün olduğunca yoğun çaba göstererek desteklememiz için yeterli bir neden.’’

Orta vadede düzelme

Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier, Ortadoğu barış sürecinde orta vadede gözle görülebilir hedefler saptanması ve bunların bir takvime bağlanmasını istiyor. Bu hedefler arasında iki devletli çözüm ve şiddetin son bulması öne çıkıyor. Hedeflerin, 2008 yılına kadar gerçekleştirilmesi amaçlanıyor. Çünkü 2008’de hem ABD’de hem de Rusya’da iktidar değişikliği getirecek olan seçimler var. Steinmeier, böyle zorlu bir görevi başarmak için tek bir toplantının yetmeyeceğinin bilincinde ve Washington’daki toplantının uzun süreli müzakerelerin bir başlangıcı olacağını belirtiyor.

Steinmeier Kurnaz olayından rahatsız

Almanya Dışişleri Bakanı’nı meşgul eden tek konu Ortadoğu sorunu değil. Ülkesinde yoğun tartışmalara yol açan Murat Kurnaz olayı Washington’da da Steinmeier’in peşini bırakmıyor. Bremen doğumlu Türk vatandaşı Murat Kurnaz, Pakistan’da yakalanarak Afganistan’a, oradan da ABD’nin Guantanamo üssüne götürülmüş, burada hiçbir hukuki süreç işletilmeden 4.5 yıl esir tutulmuştu. Kurnaz, serbest bırakıldıktan sonra, Afganistan’da Alman askerlerinin kötü muamelesine maruz kaldığı suçlamasında bulunmuş, ABD’nin iade önerisine rağmen dönemin Alman hükümetinin Kurnaz’ın iadesini istemediği ortaya çıkmıştı. Bir önceki Sosyaldemokrat-Yeşiller koalisyonu döneminde Başbakanlık büro şefi olan Steinmeier, Kurnaz olayıyla ilgili 8 Mart’ta Meclis Soruşturma Komisyonu’na ifade verecek. Steinmeier, Kurnaz’ın Almanya’ya iadesini güvenlik riskleri nedeniyle istemediklerini, ABD’nin ise Kurnaz’ı çok tehlikeli gördüğü için serbest bırakmadığını savunuyor.