1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ortaçağ'a geri dönüş

Peter Phillip / DW12 Mayıs 2004

Amerikalı işadamı Nick Berg'in Irak'da başı kesilerek öldürülmesi ve görüntülerinin radikal İslamcı bir örgütün internet sitesindte yayınlanması, ABD'de büyük dehşete yol açtı. Beyaz Saray Sözcüsü açıklamasında, bu olayın özgürlük düşmanlarının gerçek yüzünü gösterdiğini söyledi. Nick Berg'i öldürenlerin, El Kaide ile bağlantılı bir örgüte mensup olduğu tahmin ediliyor. DW'den Peter Phillip'in yorumunu sunuyoruz:

https://p.dw.com/p/Aa3t

Görüntüler gittikçe tahammül edilemez boyutlara ulaşıyor. Önce işkence edilen Iraklılar, şimdi de genç bir Amerikalı'nın kamera karşısında başının kesilmesi. Ya da İngiliz askerlerinin Iraklı bir çocuğu sırtından vurması. Gazze Şeridi'nde öldürülen İsrail askerlerinin vücutlarından kopan uzuvlarını coşkuyla taşıyan Filistinliler'in görüntüsü de dehşet uyandırıcı.

İnsan kendini Ortaçağ'a geri dönmüş hissederken, diğer yandan da Ortaçağ'ın bile bugüne kıyasla daha insani olduğu duygusuna kapılıyor. Cenevre Konvansiyonu'na, İnsan Hakları Beyannamesi'ne ve daha bir dizi uluslararası anlaşmaya rağmen.

İnsanlıkdışı eylemler araç haline getiriliyor. Bu sadece savaşmak ya da savaşı kazanmak için değil, aynı zamanda politik amaçlara ulaşmak için de yapılıyor. Ama hangi amaca hizmet ederse etsin, insanlık dışı eylemler gayrımeşru araçlardır. Ahlaka sığmayan dehşet verici eylemlerin kökü kurutulamıyor. Dijital fotoğraf, video kayıtları ve internet gibi teknik olanaklarla insanlıkdışı eylemler silah olarak kullanılıyor.

Örneğin, El Kaide taraftarları Karaçi'de kaçırdıkları Amerikalı gazeteci Daniel Pearl'ün kamera önünde öldürmüşlerdi. Genç bir İtalyan'ın kurşuna dizilmesi filme alınmıştı. Şimdi de Amerikalı Nick Berg'in başının kesildiğini görüntüleyen video filmi yayınlandı.

İnsanlar arasında gaddarlık yeni bir olgu değil. Ama günümüzde tüm dünyanın gözleri önünde sergilenmesi, gaddarlığı çok daha vahim boyutlara ulaştırıyor. İşlenen cinayetler ve bu cinayetlerin "infaz" olarak adlandırılarak coşkuyla karşılanmaları, Amerika ya da batının gücüne karşı direnişin kırılmadığını gösteriyor. Tıpkı, Gazze Şeridi'ndeki kanlı şiddet eylemlerinin, İsrail'e karşı direnişin sürdüğünü ve güçlü düşmanın eninde sonunda sadece etten ve kemikten oluştuğunu sergileme arzusunu ortaya koyduğu gibi.

Bu strateji tiksinci verici olduğu kadar tehlikeli de. Bu yöntemle en ilkel güdülere hitap ediliyor, şiddet eylemlerinin taklit edilmesi için cesaret veriliyor. Aynı zamanda karşı tarafı da daha sert tepki vermeye yüreklendiriyor.

Bu kısır döngünün asıl kurbanları yine Iraklılar, Filistinliler ya da genel olarak Müslümanlar olacak. Şiddetin acısını, batının, "insanlıktan anlamazlar" diyerek önyargıyla damgaladığı masum insanlar çekecek. Ve acı çeken bu insanlar, radikal demagogların da etkisiyle, batının kendilerini aşağıladığına ve ezdiğine daha da kolay inanacaklar. Sonuçta, aşağılık duygusunu şiddete dönüştüren çılgınlar ve katiller daha kolay çoğalacak.

Bu şiddet çıkmazından kurtulmak için hayali cephenin her iki tarafının demagoglara kandıkları takdirde, acı çekenin kendileri olduğunu idrak etmeleri insanca ilkelere uyar, suçluları bulup cezalandırırlarsa, bundan karlı çıkacaklarını hatırlamaları gerekiyor. O zaman gerek işkencecileri gerekse soğukkanlı katilleri engellemek mümkün olabilir.