1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Okulda şiddet uyum tartışmasına dönüştü

Derleyen: Elmas Topcu1 Nisan 2006

Berlin’in Neukölln ilçesinde çoğunluğu yabancı kökenli ailelerin çocuklarının okuduğu Rütli orta öğrenim okulunun bazı öğretmenlerinin “okulumuzda şiddet var, yardım edin” çağrısı Almanya’da göçmenlerin uyumu tartışmalarını alevlendirdi. Bu arada benzeri yardım çağrısının Berlin’deki başka bir okulun öğretmenlerince de kaleme alındığı basına yansıdı.

https://p.dw.com/p/Aa8I
Tartışmalara neden olan okulun önünde polis bekliyor
Tartışmalara neden olan okulun önünde polis bekliyorFotoğraf: picture-alliance / dpa/dpaweb

Almanya’nın tamamı ateşli tartışmalara sahne olsa da, söz konusu tartışmaya neden olan Berlin’deki Rütli orta öğretim okulu sakin günler geçiriyor. Berlin emniyetinin okula polis atamasıyla sınıflarda huzur ortamı sağlandı. Onlar sakin sakin sınıflarına girip, kapılarını kapatırken, Almanya’nın tamamı yeni tartışmalara başladı. Okullardaki şiddetin nedenleri ne ve nasıl engellenebilir? Bu soru politikacıları, araştırmacıları, öğretmenleri ve velileri meşgul ederken, göçmen gençlerin uyum sorunu da ön plana çıktı, çünkü söz konusu okulda göçmen ailelerin çocuklarının oranı yüksek. Ayrıca okulda şiddete Arap gençlerin kurduğu çetelerin neden olduğu iddia ediliyor.

Stoiber: ‘Çok kültürlü toplum iflas etti’

Bavyera Eyaleti Başbakanı Edmund Stoiber, hafta sonunda Welt am Sonntag gazetesine verdiği demeçte “iyi niyetli çok kültürlü toplum iflas etti ve halkın beraberliğini tehlikeye atıyor” diye demeç verdi. Stoiber ayrıca yabancıların uyumu sadece talep edilmemeli, hemen yürürlüğe konulmalı ve uyum göstermeyi reddedenler cezalandırılmalı ” dedi.

Federal Hükümet’in Uyum Sorumlusu Maria Böhmer ise Berlin’deki Rütli okulunda yaşananları ve sonuçlarını daha dikkatli değerlendirdi. Böhmer, yabancıların uyumuna yönelik planların iflas ettiğini söylemenin fazla iddialı olacağını belirtti ve uyum konusunda açıklarımız var” demekle yetindi. Böhmer şöyle devam etti:

“Okulda yaptığımız görüşmelerde de anladık ki Almancanın bilinmesi şart, yoksa çocukların dersi takip etmesi mümkün değil. Bu arada herkes anadilinde konuşunca diğer öğrenciler ve öğretmenler de dışlanmış oluyor. Böylesi durumlarda tansiyon yükseliyor, şiddet eğilimi artıyor. Başka türlü çözüm arayan okulları model almak lazım. Hatırlarsanız birkaç hafta önce Berlin’de bir okul, teneffüslerde Almanca konuşma zorunluluğunu getirmişti. Benzeri çözümler üretilerek çocukların şansının yükseltilmesi gerekiyor. “

‘Almanca konuşmakla şiddet çözümlenemez’

Köln’ün Höhenberg semtindeki bir orta öğretim okulunda çalışan öğretmen Müfide Erolan ise şiddetin önüne geçmek için teneffüste Almanca konuşmanın yetmeyeceğini vurguluyor. Erolan, geçmişte çalıştığı okulun bulunduğu semtteki Türk gençleri arasında çeteleşmeler yaşandığını ve bunun okula yansıyacağı endişesiyle hemen önlemler alıklarını anlatıyor:

“Çocukları da çağırarak konuştuk, anlattık durumu. Böyle bir şeyin iyi olmadığını söyledik. İleride devam ederlerse, buraya üye olurlarsa nelerin başlarına gelebileceğini anlattık. Özellikle Türk ailelerini çağırdım. Çocuklarının yaptıklarından haberleri olmadığını öğrendim. Bunlara kısaca olayı anlattık. Bizim korkularımızı anlattık. Onlardan yardım bekledik. Gerçekten de gerekli yardımı gördük. Okulda çok önemli bir şiddet olayı yaşanmadı.”

Sadece göçmenlerin uyum sağlaması isteniyor

Politikacıların okullardaki şiddet olaylarını göçmenlerin uyum sağlayamamasına dayandırmalarını da eleştiren Müfide Erolan, uyumun sadece göçmenlerden beklendiğini, oysa devletin bunun temelini hazırlaması gerektiğini vurguluyor. Göçmenle ve gençlere yönelik alanlarda son yıllarda yapılan tasarruflara işaret eden öğretmen şöyle devam ediyor:

“Eksik olan rehber öğretmenler veya sosyal danışmanlar, sosyal pedagoglar. Bunların özellikle çoğaltılması gerekiyor. Bir okulda Türkçe ya da İtalyanca öğretmeni olduğu zaman o okuldaki şiddet olayı azalıyor. Bizim sayımız giderek azalıyor burada. Emekli olan öğretmen arkadaşların yerine yeni bir arkadaş atanmadığı için çocuk bir yerde kendisini başı boş gibi hissediyor. Biz onların okulda hem annesi, hem babası, hem öğretmeni hem de arkadaşıyız. Aileleriyle konuşamadıkları birçok konuyu bizlerle konuşuyorlar. Öğretmen sayısı azaldıkdıkça da bu çocuklar kendilerini tamamen yalnız hissediyorlar.”