1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Merkel'in denemesinin şansı var mı?

Klaus Dahmann / DW17 Eylül 2004

Alman muhalefet partileri, muhafazakar Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik (CSU), Türkiye’ye Aralık ayında müzakere tarihi verilmesine karşı çıkıyor. Bu amaçla CDU Genel Başkanı Angela Merkel, Avrupa’daki muhafazakar politikacılara ve Komisyon üyelerine bir de mektup yazarak, Türkiye’ye ”ayrıcalıklı ortaklık” önerilmesini istedi. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olmasını engellemeye yönelik bu denemenin başarı şansı var mı? Klaus Dahmann’ın yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa0x

"Bir düşünceye destek arayanlar, onu anlaşılır şekilde dile getirmek zorundadır. CDU şefi Angela Merkel’in önerisi daha bu noktada takılıyor. Merkel, ‘ayrıcalıklı ortaklık‘tan ne anladığını bugüne kadar açıklamadı. Bunun yerine, tam üyeliğin yerini alabilecek bir seçenek üzerinde düşünülmesi gerektiğinden söz ediyor. Böyle bir seçenek ne olabilir? Gelecekte Türk hükümet temsilcileri, kendilerine kararlara katılma hakkı tanınmadan zirve toplantılarına ve bakanlar konseylerine mi çağrılsın? Bu konuda Angela Merkel de, Bavyeralı CSU lideri Edmund Stoiber de suskunluk içinde.

Türk hükümetinin, tam üyelikten azıyla yetinmeye nasıl ikna edileceği hakkında da açık bir düşünceleri yok. Ortaklık Anlaşması’nın 40 yıl önce imzalanmasından beri bu ülke Avrupa Birliği’nin bekleme salonunda. 1999 yılı sonunda yapılan zirvede nihayet açık bir söz verildi: Türkiye üyelik kriterlerini yerine getirebilirse, üyelik müzakereleri de başlayabilir. Şimdi Angela Merkel’in yaptığı gibi, önce Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi konusunda kaydettiği ilerlemeleri övdükten sonra, tam üyeliğe izin vermemek istemek gülünçtür. Hele, 1963’ten beri CDU’nun kurduğu tüm hükümetlerin de Türkiye’ye tam üyelik perspektifi verilmesini savunduğu gözönünde bulundurulursa, daha da gülünçtür.

Hem, ne olduğu belirsiz ‘ayrıcalıklı ortaklık‘ vizyonuna destek nereden gelecek? Şu ana kadar Avrupa’da, kararın verileceği Avrupa Birliği zirvesinde, üyelik müzakerelerine karşı oy kullanmak isteyen tek bir hükümet dahi yok. Muhafazakar Avrupa Halk Partisi saflarında da Merkel önerisine yeterli desteği pek bulamıyor. Hatta kendi partisi içinde bile, Türkiye’nin tam üyeliğini savunan bazı isimler var. Eski Savunma Bakanı Volker Rühe gibi.

Peki, Angela Merkel ve Edmund Stoiber, ne olduğu belirsiz bu ‘ayrıcalıklı ortaklık‘ düşüncesinde neden bu kadar ısrar ediyor? Çünkü muhalefet liderleri olarak ikisi de, gelecek seçimlerde hangi konularla oy elde edilebileceğini gayet iyi gözlemliyor. Son anketler, Alman halkının yarısından fazlasının Türkiye’yi Avrupa Birliği’nde görmek istemediğini gösteriyor.

Şurası açık: Bugün Türkiye’nin tam üyeliğinden korkan birçok Alman’ın bu korkusunun ciddiye alınması gerekli. Ama bu tam üyeliğin bugün ya da yarın değil, en erken 10 ila 15 yıl sonra gerçekleşebileceği de açık, Avrupa Birliği’nin, tüm kriterlerin yerine getirilmesini talep ettiği de. Türkiye’nin önce çağdaş bir Avrupa demokrasisi ve insan haklarına saygı gösteren bir devlet olduğunu kanıtlaması gerekli. O tarihe kadar Avrupa Birliği de bugünkü gibi kalmayacak. Brüksel’in bugün dağıttığı sübvansiyonlar, bu ölçülerde kalmayacak. Aydınlanma ihtiyacı çok büyük. Fakat Angela Merkel’in yaptığı tarzda popülizmin kimseye yararı yok."