1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Merkel bu denemesinde daha başarılı olacak gibi

Bernd Riegert27 Ağustos 2005

Almanya’da Hristiyan Birlik partilerinin Başbakan adayı Angela Merkel, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı yeniden atağa geçti. Merkel ve Hristiyan Sosyal Birliğin Genel Başkanı Edmund Stoiber, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve AB ülkelerindeki muhafazakar hükümetlere birlikte gönderdikleri mektupta, AB'nin Türkiye'nin üyeliğiyle zorlanacağını savunarak, tam üyeliğin yanı sıra imtiyazlı ortaklık hedefinin de 3 Ekim'de başlanacak üyelik müzakerelerinin kapsamına dahil edilmesini istediler. Merkel, bu adımıyla, seçmenden puan toplayabilir, ancak DW’nin Brüksel muhabiri Bernd Riegert, konuya ilişkin yorumunda faturanın yüksek olabileceğini belirtiyor:

https://p.dw.com/p/AZuB

Hristiyan Demokrat Birlik Genel Başkanı, geçen yıl olduğu gibi, bu sefer de AB’deki muhafazakar iktidar sahiplerine bir mektup göndererek, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini engellemeye çalışıyor. Geçen yıl Merkel’in evdeki hesabı çarşıya uymamış ve Aralık ayında yapılan zirvede AB liderleri oybirliğiyle, Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesini kararlaştırmıştı, böylece ucu açık ama tam üyeliği hedefleyen müzakere sürecinin önü açılmıştı. Fakat, İngiltere’de yapılacak AB Dışişleri Bakanları toplantısının arifesine denk düşen yeni mektup atağının destek görme şansı daha fazla. Merkel, artık ciddi bir şekilde başbakanlığa oynuyor ve seçimden önce de dış politikada ağırlığı bulunuyor. Ayrıca Fransa ve Hollanda’da sandıktan “hayır” çıkan anayasa referandumlarından sonra Hristiyan Birlik içindeki hava da epey değişti.

Türkiye’nin, uluslararası hukuk çerçevesinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımaya yanaşmaması, Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanların ekmeğine yağ sürüyor. Kıbrıs ve Yunanistan’dan sonra şimdi de Fransa, üyelik müzakerelerinin 3 Ekim’de başlaması konusunda çekincelerini dile getiriyor. Angela Merkel, Almanya’da seçim kampanyasının tam ortasında yaptığı bu manevrada, bu üç ülke ve Avusturya’dan medet umuyor. Avusturya’daki muhafazakar hükümet de, Hristiyan Demokratlar’ın getirdiği imtiyazlı ortaklık alternatifine benzer bir çözümden yana. Müzakere çerçevesinin kesinleşeceği oylamada bir üyenin “hayır” oyu vermesi, tüm projenin gecikmesine veya müzakerelerin hedefi hakkında yeniden masaya oturulmasına yetecektir.

Bayan Merkel, bu planında başarılı olduğu takdirde, muhtemelen geleceği başbakanlığı görevi, AB’nin bugüne kadarki politikalarına tam zıt bir adımla start alacak. Bu da, taraftarları arasında kendisine duyulan hayranlığın artmasına, ama stratejik nedenlerden dolayı Türkiye’nin üyeliğini isteyen İngiltere veya ABD’nin de sert muhalefetine yolaçacaktır.

Angela Merkel, daha önce tersini dile getirse de, şimdi duygu yüklü Türkiye konusunu seçim kampanyasındaki dış politika konularının başına çekti. Hatta Hristiyan Birlik partilerinin Avrupa sözcüsü Peter Hintze, Türkiye’nin AB üyeliğinin, Almanya’nın kaderini belirleyecek bir konu olduğunu dile getiriyor. Merkel, böylece hep Türkiye’nin AB üyeliğinden yana tavır koyan rakibi Başbakan Gerhard Schröder’i bir düelloya zorluyor. Tüm kamuoyu araştırmaları, Alman seçmenlerin çoğunluğunun Türkiye’nin AB’ye üyeliğine karşı olduğunu göstermesi nedeniyle, bu popülist düellodan Merkel galip çıkacak gibi gözüküyor. Ancak uzun vadede, bu kısa süreli oy artışının faturası yüksek olabilir. Zaten krizlerle sarsılmış olan AB’de yeni bir gerilim, genişleme taraftarı AB Komisyonu ile bozuk ilişkiler ve son derece alınmış bir Türkiye, Başbakanlığa gelmeye hazırlanan Merkel için zorlu bir hipotek olabilir.