1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

MBZ: Türkiye Erdoğan'dan çok daha fazlası

6 Mart 2017

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’da bakanlara seçim konuşması yaptırılmamasını Nazi uygulamalarına benzetmesi ve Başbakan Angela Merkel’in buna verdiği yanıt Alman basınında geniş yer buluyor.

https://p.dw.com/p/2Yk4l
Türkei Erdogan wirft Deutschland «Nazi-Praktiken» vor
Fotoğraf: Reuters/M. Sezer

07.03.2017 - Alman basınından özetler

Gazetelerde yer alan yorumlar iki ülke arasındaki gerginlikten Erdoğan'ın kazançlı çıkacağı noktasında buluşuyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung Almanya ile Erdoğan arasında yaşanan krizi Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki tam üyelik müzakereleri üzerinden değerlendiriyor:

"Türkiye daha fazlasını istemiyor, Avrupa Birliği de daha fazlasını kaldıramıyor. Tam üyelik meselesi halloldu. Ama Erdoğan'ın olanaklarını çaresizce gözünde fazla büyüttüğü Boğaz'daki ülkenin Rus, Çin ve İslamcı çıkarların oyun sahasına dönüşmesi Batı'nın işine gelmez. Bu günler hiç olmadığı kadar zorlu olsa da, sesleri Cumhurbaşkanları tarafından bastırılan akıllı Türkleri unutmamak gerekir. Almanya'nınki gibi bir demokrasi Erdoğan gibi bir otokrata her şeyi sunamaz. Ama (Almanya) (Erdoğan'ın) kendi oyununda biçtiği total güç rolünü de üstlenmemelidir. Erdoğan'a yaklaşımda geçerli olması gereken serin bir kafayı korumak ve ona 16 Nisan'da yardımcı olacak tutumlardan olabildiğince kaçınmaktır.”

Almanya Başbakanı Angela Merkel Erdoğan'ın Nazi benzetmesine tepki göstererek "Böyle yersiz açıklamaları ciddiye alıp yorum bile yapmak mümkün değil" dedi. Mittelbayerische Zeitung'da yer alan yorumda Merkel'in Erdoğan'a açık bir yanıt vermekle birlikte Türkiye ile tüm ipleri de koparmak istemediğini yazıyor:

"Erdoğan tek adamlık yolunda çabaladıkça gittikçe daha fazla Avrupa Birliği'nin demokratik temel değerlerinden uzaklaşıyor. Brüksel ile yürütülen üyelik müzakereleri ayıpları örten bir asma yaprağından farksız. Gerçekte her iki taraf da Türkiye'nin topluluğa üye olmasının Ay kadar uzakta olduğunu biliyor. Berlin ile Ankara arasındaki ilişki benzer biçimde bir ip cambazlığı. Angela Merkel, Erdoğan'ın çıkışlarını her ne kadar açık bir biçimde geri çevirmiş olsa da bütün evi ateşe atmayı, Ankara ile tüm ipleri koparmayı o da istemiyor. Özellikle de şimdi, zira Almanya, 3 milyon Türkiye kökenli yurttaşıyla Boğaz'daki ülkeyle türlü akrabalık, arkadaşlık ilişkileri üzerinden ekonomik, tarihi ve kültürel bağlara sahip. Ve bunları koparmak değil daha da derinleştirmek esas. Türkiye Erdoğan'dan çok çok daha fazlası.”

Mannheimer Morgen'da yer alan yorumda Merkel'in Erdoğan ile karşılıklı hakaret yarışına girmemekle doğru yaptığı belirtiliyor:

"Başbakan Angela Merkel Federal Hükümet adına Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çıkışlarına açık bir dille ama hakaret etmeden tepki gösterdi. Uzun süredir siyasi görgüyü ve hukuku ayaklar altına almış biriyle karşılıklı hakaret yarışına girmek tamamen yanlış olurdu. Ya da bir yasaklar yarışına… Kuralları ihlal eden kendini rezil eder. Kurallara uyan değil. Sindirmesi zor olsa bile, Almanya'da Erdoğan'ın kendisinin ya da bu ülkedeki vassallarının mitinglerde konuşmasına tahammül edilmek zorundadır. Tabi ki her zaman yasalara ve güvenlik yönetmeliklerine uyulduğu takdirde. Toplantı özgürlüğü hakkı da ifade özgürlüğü de geçerlidir. Türk konsolosluklarında anayasa referandumunun yapılmasına da hoşgörü gösterilmek zorundadır.”

Abendzeitung München Almanya'nın Türkiye'ye ekonomik yaptırımlar getirmesinin Erdoğan'a zarardan çok yarar getireceğini vurguluyor:

"Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Nazi ithamları ne kadar iğrençse bunlarla neyi amaçladığı da bir o kadar aşikâr. Erdoğan provoke etmek istiyor ve Alman hükümetini düşüncesiz ve hızlı adımlar atmaya yönlendirmek istiyor, turizm boykotu, seyahat ve toplantı yasakları gibi. Zira bu yöndeki tehditler, Boğaz'daki despota zarardan çok yarar sağlıyor. Bu senaryolarla halkına kendini bir kez daha adaletsiz, demokratik olmayan Almana kafa tutan, büyük Zampano gibi sunabilir. Bu tarz girişimler Türkiye'deki turizmin bir boykota ihtiyacı olmadığı için (zira uzun süredir yerlerde yatıyor) ve Almanya'da ifade özgürlüğü hâkim olduğu için de yakışıksız. Şu anda yapılacak en iyi iş serinkanlılığı korumak, sevilmeyen Türklerin seyahat etmesine izin vermek ve onları olabilecek en büyük protestolarla karşılamak. Bu, Erdoğan'a olmasa da 16 Nisan'da diktatörlüğe giden yolda kendisine arka çıkması istenen halka demokrasi konularında ders niteliğinde bir öykü olur.”

Stuttgarter Zeitung da ifade özgürlüğünün bir zayıflık değil bir güç işareti olduğunu yazıyor:

"Açık olan şu ki toptan bir seçim etkinliği yasağıyla, öfkeli tepkiler bir yana, çağdaş sultana nihayetinde bir iyilik yapmış oluruz. Erdoğan inancı nedeniyle zulme maruz kaldığını ve bu tarz bir hükmü de Müslüman düşmanı bir eylem olarak açıklayacaktır. Sonuç olarak Almanya'da konuşma yasağı ona halkoylamasında daha ziyade yarar getirecektir. Sadece taktik hesap açısından bile o nedenle anlaşmazlığın daha fazla harlanmaması daha akıllıca olur. Hiç olmazsa Erdoğan devleti yeniden yapılandırmasını diktatörce yapmıyor, oylamaya sunuyor. Egemen bir demokrasi, hoşgörüsüzlük temsilcileri tarafından hoşgörüsüzlüğe yönlendirilmeye imkân tanımamalıdır. Her ne kadar tahammül etmesi zor da olsa ifade özgürlüğü bir güç işaretidir, zayıflık değildir. Şiddet vaazı amacıyla istismar edilmesi halinde ise sınırlarına gelmiş olur.”

©Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ercan Coşkun