1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Lizbon Antlaşması mahkeme gündeminde

afp, ap, dpa9 Şubat 2009

Almanya'da gözler Federal Anayasa Mahkemesi’ne çevrilmiş durumda. Mahkeme Lizbon Antlaşması’na yönelik şikâyetleri ele alıyor. Mahkemenin kararını Mayıs-Haziran aylarında açıklaması bekleniyor.

https://p.dw.com/p/GqV5
Fotoğraf: AP

AB'nin siyasi ve idari yapısında değişiklikler öngören Lizbon Antlaşması’nın, 2005 yılında Fransa ve Hollanda'da reddedilen AB Anayasası'nın yerini alması planlanıyor. Antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için AB ülkelerinin tamamından onay alması gerekiyor. Almanya, Federal Meclis’te kabul edilmesine rağmen, belgenin resmi olarak onaylanmadığı AB'deki dört ülkeden biri. Zira Cumhurbaşkanı Köhler, söz konusu belgeyi henüz imzalamadı. Köhler söz konusu imzayı atmak için Anayasa Mahkemesi’nin kararını bekleyeceğini belirtmişti. Lizbon Antlaşması’nın henüz onaylanmadığı diğer ülkelerse, antlaşmayı bir kez veto eden İrlanda, Çek Cumhuriyeti ve Polonya.

Almanya Anayasa Mahkemesi’ne Lizbon Antlaşması ile ilgili bir çok şikayet başvurusu oldu. Mahkemeye başvuranlar arasında, Hristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) Federal Milletvekili Peter Gauweiler ve aynı partinin Avrupa Parlamentosu'ndaki eski üyesi Franz Ludwig Schenk Graf von Stauffenberg ayrıca Thyssen Şirketler Grubu Başkanı Dieter Spethmann, Avrupa hukuku uzmanı Joachim Starrbaty ile Berlinli hukukçu Markus Kerber yer alıyor.

Hristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) Federal Milletvekili Peter Gauweiler, Lizbon Antlaşması’nın Almanya’nın egemenlik hakkını zedeleyeceği gerekçesiyle karşı çıkıyor.

Peki, Lizbon Antlaşması’nda öngörülen değişiklikler neler?

AB Dönem Başkanlığı ve AB Dışişleri Bakanı

Antlaşmaya göre, üye ülkeler oy birliğiyle 2,5 yıllık süre için bir Avrupa Birliği Konseyi Başkanı atayacaklar. Böylece 6 aylık dönüşümlü başkanlık sistemi ortadan kalkacak. Atanacak Avrupa Birliği Konseyi Başkanı, yılda 4 kez toplanacak Avrupa Birliği zirvelerine de başkanlık edecek.

Lizbon Antlaşması ile bir de Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi getiriliyor. Bununla amaç, dış politikada tek sesliliğin sağlanması. Yüksek Temsilci, dışişleri bakanlarının buluştuğu Dış İlişkiler Konseyi toplantılarına da başkanlık edecek.

Çoğunluk kararı

AB karar alma sürecinin kolaylaştırılması öngörülüyor. Lizbon Antlaşması ile özellikle polis ve yargı işbirliği hakkındaki kararlar için oybirliği zorunluluğu kalkıyor. Ancak dış, vergi ve sosyal alanlardaki hassas politikalar konusundaki kararlarda her üyenin onayı aranacak.

Karar alma hakkı

AB'de 2014 yılından 2017'ye kadar devam edecek geçiş sürecinde alınacak kararlarda “çifte çoğunluk” şartı aranacak. Böylece, Avrupa Birliği kararları için, üye ülkelerin yüzde 55’inin oyu ve toplam nüfusun yüzde 65’ine sahip ülkelerinin oyunun gerekliliği doğacak. Bu uygulamayla örneğin Almanya'nın, Polonya ve İspanya'ya oranla karar almadaki rolü daha fazla olacak. Ancak “çifte çoğunluk“ sistemi, dış politika, Avrupa Birliği bütçesi ve vergi gibi konularda geçerli olmayacak. Bu konularda üye ülkelerin oy birliği aranacak.

Parlamento'ya söz hakkı

Avrupa Parlamentosu böylece ilk kez yargı işbirliği, iç güvenlik ve yasadışı göç gibi önemli konularında söz sahibi olacak. Şu an parlamentoda bulunan sandalye sayısı 785'ten 751'e indirilecek.

Vatandaş hakları

Lizbon Antlaşması temel haklar konusunda tüm AB vatandaşlarını kapsayan, bağlayıcılığı olan hukuki bir zemin sunarak, temel hakları güvence altına alıyor. Böylece örneğin herhangi bir konuyla ilgili olarak bir milyon imza toplayan bir sivil toplum örgütü, AB Komisyonu'na yasa önerisi getirme imkânına sahip olabiliyor.

Çıkış hakkı

Lizbon Antlaşması ile ilk kez devletlere AB üyeliğinden ayrılma hakkı da tanınıyor.

Siyasi gözlemciler, Alman Anayasa Mahkemesi'nin Lizbon Antlaşması'na gölge düşürecek herhangi bir karar alacağına ihtimal vermiyor.