1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kuzey Kıbrıs'ta seçimlerden sonra...

Rainer Sollich / DW15 Aralık 2003
https://p.dw.com/p/Aa72

Kuzey Kıbrıs’ta seçimlerden açık ara kesin bir galip çıkmadı, başa baş bir sonuç çıktı. Seçimlerin ardından ortaya çıkan tabloyu ve hem Kıbrıs’ın geleceği hem de Türkiye’nin AB ilişkileri açısından olası sonuçlarını DW’den Rainer Sollich değerlendirdi...

Kuzey Kıbrıs’taki seçim, sadece Türkler ile Rumlar arasında görüş ayrılığı olmadığını ve Kıbrıs Türk toplumunun da bölündüğünü gösterdi. Çünkü oylama aynı zamanda kader sorusuna bağlanan bir referandumdu. Kıbrıs, BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından sunulan plan çerçevesinde yeniden birleşip ada Türkleri’ne AB üyeliği kapısını açacaktı. Yenişmezlik durumu müzakerelerden yana olanlarla Annan Planı‘nı ret edenlerin 50 milletvekilliğini eşit paylaşmaları anlamına geliyor.

Kuzey Kıbrıs’taki birleşme ve Avrupa yanlılarının en iyi seçim sonucunu yakaladıkları kesin. Ama daha yılın başlarında Rauf Denktaş’ın tavize yanaşmamasını protesto eden ve Annan Planı‘nın görüşülmesini isteyenlerin oranı üçte ikiyi bulmaktaydı. Bu bakımdan sonuç, muhalefet açısından hayal kırıcı olmuştur.

Seçim kampanyasında açıkça Denktaş aleyhtarlarını destekleyen Avrupa Birliği’nin de sonuçtan memnun olduğu söylenemez. Hükümeti kurmakla kim görevlendirilirse görevlendirilsin. Şurası kesin ki Rauf Denktaş, onsuz çözümün olamayacağından kendini emin hissedebilir. Denktaş oylarının büyük bölümünü Türkiye’den getirtilen göçmenlere borçlu.

Sonradan Kuzey Kıbrıslı olan göçmen, Ada‘nın birleşmesi durumunda ev ve arsasının asıl sahipleri olan Rumlar’a iade edilmesinden ve Ada‘yı terketmek zorunda bırakılmaktan endişe ediyor. Denktaş kanadı seçim kampanyasında bu kozu başarıyla oynayarak bölünmüşlüğün devam etmesini sağladı. Muhalefet partileri ise seçmenin bu kaygılarını dağıtmaktan aciz kaldı.

Oysa ekonomik bakımdan geri kalan Kuzey Kıbrıs’ın AB üyeliğinden büyük yarar sağlayacağını herkes biliyordu. Bu sonuca göre ise, Mayıs ayından önce çözüme varılması ihtimal dışı.

Rum kesimi, 1 Mayıs’ta AB üyesi olduğunda bütün Kıbrıs’ı temsil etme hakkına da kavuşacağı için Türkiye bir anda, AB topraklarında 30 bin asker tutan işgalci devlet konumuna düşebilir.

Türkiye de AB üyesi olmak istiyor ve 2004 sonlarında Brüksel’den tam üyelik müzakereleri için tarih almayı umuyor. Birlik Avrupası, Kıbrıs sorununun bu yolda büyük bir engel oluşturduğunu son raporunda da dile getirdi. Ama Türkiye, Kıbrıs’taki anlaşmazlığı kendi çıkarları doğrultusunda koz olarak kullanmak da isteyebilir. Özetle şöyle diyebilir: ‘Siz Avrupalılar bize tam üyelik yolunda garanti verirseniz, biz de Kıbrıs sorununun çözümüne katkıda bulunuruz.’

Ankara, Kıbrıs ihtilafına çozüm bulunmasında aktif rol oynama gücüne sahip. Bu gücü, Kuzey Kıbrıs’ın otuz yıllık izolasyon yüzünden siyasi, ekonomik ve askeri bakımlardan Türkiye’ye bağımlı duruma düşmüş olmasından alıyor.