1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

KHK tartışmasında madalyonun diğer yüzü

27 Aralık 2017

Türkiye'de gündem yaratan KHK düzenlemesinin başlattığı tartışmada, madalyonun diğer yüzü unutuldu: 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde ölen askerlerin ailelerinin adalet arayışı.

https://p.dw.com/p/2q0Go
Fotoğraf: Getty Images/G.Tan

15 Temmuz darbe girişimi ve devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden sivillere yargı muafiyeti getiren KHK maddesine dair tartışmalar, şu ana kadar genellikle söz konusu muafiyetin hangi tarihleri kapsadığı üzerinden yapıldı.

İlgili KHK maddesinin ülkede ileride iç savaş ve sivil milislerin oluşmasına yol açabileceği yönündeki endişeleri gidermek için açıklama yapan hükümet ise bu düzenlemenin sadece 15-16 Temmuz'u kapsadığını duyurdu.

Ancak tartışmalar bu noktada yoğunlaşırken büyük oranda gözardı edilen bir boyut da vardı: 15-16 Temmuz'da hayatını kaybeden asker ya da askeri okul öğrencilerinin ailelerinin sürdürdüğü hukuk mücadelesi.

Türkei - Mehtap Tekin - Student der Luftwaffenakademie wurde 2016 während des Putsches getötet
16 Temmuz sabahı hayatını kaybeden Hava Harp Okulu öğrencisi Murat TekinFotoğraf: privat

OHAL kapsamında kabul edilen 696 sayılı KHK'nın getirdiği ceza muafiyeti, çocuklarının ya da yakın akrabalarının ölümüne neden olan kişilerin adalete teslim edilmesi için uğraş veren bu ailelerin umutlarını da sonlandırdı. Bu ailelerden biri de çocuklarını o dönemki adıyla Boğaziçi Köprüsü'nde kaybeden Tekin ailesi.

"Son umudumuzu yok ettiler"

Hava Harp Okulu öğrencisi Murat Tekin, 16 Temmuz 2016 sabahı köprüdeki linç girişiminde hayatını kaybetti. Köprüde ölen iki Hava Harp Okulu öğrencisinden biri olan ve 21 yaşındayken yaşamını yitiren Murat Tekin'in ablası Mehtap Tekin, geçen hafta sonu yayımlanan KHK sonrası, "Bu madde ile bizi mahvettiler. Önümüzü kapattılar. Son umudumuzu yok ettiler" diyor.

DW Türkçe'ye konuşan Mehtap Tekin, Yalova'daki eğitim kampından "Tatbikat var" diye götürüldüğünü belirttiği kardeşinin, komutanları tarafından "eline sıkıştırılan" silahtan tek kurşun ateşlemeden öldürüldüğünü öne sürüyor ve "Son umudumuz yargıydı. 1.5-2 yıldır bunu bekliyoruz. Maalesef ki bunu da kapattılar yüzümüze. Şu an yapabilecek hiçbir şeyimiz yok" diye ekliyor.

15 Temmuz gecesi iyi niyetle köprüye çıkan darbe karşıtlarıyla kötü niyetli kişilerin ayrıştırılması gerektiğini belirten Tekin, "Biz tüm sivillere karşı çıkmıyoruz. Köprüye çıkan iyi niyetli insanlar korunsun. Ama aralarındaki katilleri ayrıştırmaları gerekiyor. Biz bunu anlatamıyoruz. Sadece kardeşimin katillerinin yargılanmasını istiyoruz" diyor.

Murat Tekin - In Istanbuls Bosphorus Brücke beim Putschversuch 2016 getötet
Mehtap Tekin ve kardeşi Murat TekinFotoğraf: Privat

İzmir'de yaşayan ve 15 Temmuz'un ardından dört gün boyunca kendisinin de Konak Meydanı'ndaki darbe karşıtı eylemlere katıldığını belirten Mehtap Tekin, "O dönem kardeşim kayıptı. Bu hainliği yapanlara, tanklara ben de lanet okudum. Ama kardeşimin orada olduğunu bilmiyordum tabii" ifadesini kullanıyor.

Kardeşini tırnağından tanıdı

Mehtap Tekin, günlerce ulaşamadığı kardeşinin ölüm haberini ise 26 Temmuz 2016'da alıyor. Gazetede adli tıpta isimsiz askerler olduğuna dair haberi okuyunca anne ve babasıyla İstanbul'a gelen Mehtap Tekin, kardeşinin tanınmayacak durumdaki cansız bedenini teşhis etmekte zorlandıklarınıı anlatıyor:

"Anneme ve bana, 'Bir gün şehit olursam tırnağımdan tanıyın' demişti. Baş parmağında izi vardı. Omuzdan yukarısı hiç tanınmayacak hâldeydi. Çok kötüydü. O kadar darp edilmiş ve kesilmiş ki kardeşimi tanıyamadık hiçbir şekilde. Sanki kardeşim değildi. Ve gerçekten de tırnağına bakıp tanıdık."

Murat Tekin, adli tıp raporuna göre, "göz etrafındaki, kulağındaki, dudağındaki, alnındaki ve boynundaki ekimoz (Herhangi bir darbeye maruz kalan dokulardaki kan damarlarının yırtılması), kesici-delici alet yaraları, boyun basısı ve ağız burun kapaması" nedeniyle öldü.

Tekin ailesinin avukatı Kübra Aydın, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, Murat Tekin'i öldürdüğü iddia edilen kişilerden en az 15'inin kendi imkanları ya da kamera görüntülerinden yüzleri tanımlanarak kimliklerini tespit ettiklerini belirtti.

"Bu kişilerin adlarını, TC kimlik bilgilerini bularak savcılığa sunduk. Ancak savcılık hiçbir kişiyi çağırmadı. Ne sunduğumuz görüntüler izlendi, ne de adli tıp raporu incelendi" diyen Aydın, söz konusu kişilerin tanık olarak dahi ifadeye çağrılmadığını sözlerine ekledi.

Savcıdan 'Başımızı yakmayın' tepkisi

Dosyanın aslında kapanmadığını ancak "işlem yapmak istemeyen savcılar arasında fazla dolandığını" söyleyen Aydın, başından geçen çarpıcı bir diyaloğu şu ifadelerle aktardı:

"Dosyaya vekalet sunduğumdan itibaren savcılar tarafından hiçbir işlem ve araştırma yapılmaması üzerine, sürekli olarak savcının yanına gidiyordum. 'Neden araştırılmıyor?' diye bir şekilde yanlarına giderek sıkıştırmaya çalıştım. Onlar da benim bu ziyaretlerim üzerine dediler ki, 'Avukat hanım geliyorsunuz, sürekli bir şeyler sunuyorsunuz. Bizim başımızı yakacaksınız. Ne olur bizi artık daha fazla uğraştırmayın. Başımızı yakmayın. Hani bizim de yapabileceğimiz bir şey yok' şeklinde' bilgiler verdiler. Yani hukuken yapmaları gereken çok şey var. Ama anladığım kadarıyla bunu siyasi anlamda söylediler. Çünkü biliyorsunuz, kendi meslektaşları herhangi bir KHK ile veya en ufak ihbar üzerine görevden alınabiliyorlar. Cezaevine bile konulabiliyorlar."

AİHM yolu görünüyor

Avukat Aydın, bundan sonra nasıl bir yol izleyeceklerini ise şöyle ifade etti:

"Savcılar 1,5 yıldır kendileri de bir şey yapamayacaklarını belirtiyorlardı. Bu KHK, onlara bir gerekçe olmuş oldu. Dolayısıyla direkt olarak takipsizlik verilecek. Çünkü KHK maddesi geçerliliğini koruyacak. Biz de takipsizlik kararına binaen, mecburen önce Sulh Ceza'ya itiraz edeceğiz. Akabinde Anayasa Mahkemesi. Akabinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM). Ama şöyle de yapabiliriz: Direkt bu KHK maddesine dayanarak da AİHM'ye başvurabiliriz. Ama ben AİHM'de 'İç hukuk yolları tükenmedi' diye bir gerekçeyle karşılaşmamak için takipsizlik kararını beklemeyi düşünüyorum."

15 Temmuz gecesi Yalova'daki eğitim kampından köprüye 48 Hava Harp Okulu öğrencisi götürüldü. Köprüdeki olaylarda hayatını kaybeden Murat Tekin ve Ragıp Enes Katran hariç 46'sı şu an İstanbul 25'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde sanık olarak yargılanıyor.

Söz konusu öğrencilerden 10'dan fazlasının vekâletini alan avukat Aydın, oğullarını "linç eden" kişilerden şikayetçi olan Tekin ve Katran'ın ailelerinin, Hava Harp Okulu öğrencilerinin yargılandığı dosyaya da mağdur olarak katılma talepleri olduğunu belirtti. Aydın, "Bu talebimize ise herhangi bir ret yanıtı yok. Mahkeme, katılma taleplerinin, sanıkların ifadeleri bittikten sonra değerlendirilmesine karar verdi" diye konuştu.

Cengiz Özbek

© Deutsche Welle Türkçe