1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kerry Bush'u geride bırakıyor

10 Şubat 2004

Amerika Birleşik Devletleri’nde Demokrat Parti’nin başkan adayının belirlenmesi için yapılan ön seçimlerin büyük bölümünü şimdiye kadar Massachussets senatörü John Kerry kazandı. Vietnam gazisi Kerry, 20 yıllık senatörlük birikiminin yanına bir de George Bush yönetiminden düş kırıklığına uğramış seçmenin oy desteğini katacak olursa, Beyaz Saray için çok uygun bir aday haline gelebilir. Deutsche Welle’den Daniel Scheschkewitz’in yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa5r

Siyasette birkaç ay içinde çok şey değişebilir. Saddam Hüseyin Irak’ta ele geçirildiğinde, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush'un yenilmez ve karşısına hiçbir rakip çıkamaz bir konumu vardı. Kamuoyu yoklamalarında Bush, Demokrat Parti’nin o dönemde ön plana çıkan başkan adayı Howard Dean’dan birkaç puan öndeydi. Köprülerin altından sular aktı, Dean’in yıldızı solarken, Bush da Irak’ta bir türlü ortaya çıkarılamayan kitle imha silahları nedeniyle güven kaybına uğradı. Önümüzdeki kasım ayında yapılacak devlet başkanlığı seçimlerinde Bush’un karşısına çıkacak Demokrat aday olarak, uzun yıllardır senatörlük yapan John Kerry sivriliyor.

Kerry yalnızca dünya çapında çok sayıda siyasi liderle kişisel dostluk kurmuş olması özelliğiyle değil, aynı zamanda iç politikadaki birikimiyle de tanınıyor. Kerry, en çok kişisel özgeçmişiyle ön plana çıkıyor. Vietnam savaşı gaziliği, 11 Eylül şiddet eylemlerinin halen etkisi altında bulunan Amerikan seçmeninin gözünde John Kerry’nin hamuruna çok şey katıyor. Kerry'nin Amerika’yı askeri anlamda da koruyabilecek, bunu yaparken dünyanın geri kalan bölgelerinden de yalıtmamayı başaracak bir siyasetçi olduğu konuşuluyor. Çünkü yaygın olarak bilinenin aksine, sıradan Amerikalı, ülkeleri hakkında genel olarak dünyada olumsuz bir imaj bulunmasından rahatsızlık duyuyor.

Herşeye rağmen, Kerry ile Bush’u kafa kafaya gösteren anketlere bakarak yanılmamak gerek. Anketler anlık değerlendirmelerdir. John Kerry, Demokratların ön seçimlerinde birbiri ardına kazandığı zaferlerle kamuoyunun ve medyanın gündeminde üst sıraları işgal ediyor. Buna karşılık Bush’a ilişkin daha çok olumsuz haberler yayımlanıyor. Ancak Beyaz Saray’ın propaganda makinesi henüz motorlarını çalıştırmış değil. Bush, dört yıl daha koltuğunda oturmaya devam etmek için 200 milyon dolarlık seçim bağışını da kullanarak elinden geleni ardına koymayacaktır. Cumhuriyetçiler ise 20 yıldır Washington’da senatörlük yapan Kerry’nin sıradan vatandaşla bağlantısının koptuğunu ileri sürecek, onu, ne adım atacağı belli olmayan bir solcu olmakla suçlayacaklardır.

”Bush’u tanıyorsunuz, Kerry ise macera demek” sloganıyla yeni şiddet eylemleri korkusu pompalanacaktır. Cumhuriyetçilerin bu hesabının tutup tutmayacağı öncelikle Kerry’e bağlı. Zaman zaman imajıyla ilgili yaşadığı sıkıntılar ve aydın tavrı, onu toplumun her kesiminde secilen bir siyasetçi olmaktan alıkoyuyor. Ancak sonuçta, Amerikalıların çoğunluğunun Bush’a güven duyup duymadığı belirleyici olacaktır. Amerikalı seçmen, gizli servis zaman zaman hatalar da yapsa, Bush’un yeni istihdam alanları yaratacağına, kamu kaynaklarını doğru değerlendireceğine ve barış ve savaşa ilişkin doğru kararları vereceğine inanacak mı? Kerry’nin yazgısını Amerikan seçmeninin kararı belirleyecek.