1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Karaman davası genişletilmeli"

21 Nisan 2016

Karaman'da görülen 10 çocuğa cinsel istismar davası tek celsede sonuçlandı. Ancak davaya müdahil olan avukatlar, bu olayın kapanmaması gerektiği görüşünde. Tülin Daloğlu, dosyayı takip eden avukatlarla konuştu.

https://p.dw.com/p/1IaNp
Fotoğraf: bilderbox

Karaman'da çocuklara cinsel istismar davası görüldü ve jet hızıyla karara bağlandı. Ensar Vakfı ile Karaman İmam Hatip Okulları Mezunları Derneği'ne (KAİMDER) ait yurtlarda barınan en büyüğü 15-16 yaşlarında 10 erkek öğrenciye cinsel istismarda bulunmakla suçlanan M.B. tek celsede görülen davada 508 yıl 3 ay hapse mahkum edildi.

Davaya müdahil olarak katılan Avukat Aşkın Yaşar, iddianame okunurken kimi meslektaşlarının dayanamayarak duruşma salonunu terk ettiklerini; kendisinin de henüz daha duyduklarının şokunu atlatamadığını söyledi. Kamuya kapalı yapılan duruşmada mağdur çocukların kişilik haklarını korumak amacıyla bu detayların paylaşılamayacağını ve paylaşılmaması gerekliliğini de vurgulayan Avukat Yaşar, bu davanın tek celsede sonuçlanmasından ötürü de ayrıca bir şaşkınlık içinde olduklarını açıkladı.

“Bu dava ile ilgili endişeler zaman içinde oturacak. Doğru olanlar, yanlış olanlar... Çünkü şimdi herkes bir şey söylüyor. Şaşkınız hala” diyen Yaşar, “Sanığın çok ceza almasına odaklanmanın doğru olduğu kanaatinde değilim. Daha önemlisi bu çocuklar bundan sonra nasıl sosyal destek alacaklar, nasıl rehabilite edilip, iyileştirilecekler? Bunlar çok önemli. Çok zor bir süreç var önümüzde” diye sözlerini sürdürdü.

Mahkeme davanın genişletilmesini reddetti

Daha önce bu kadar yüksek sayıda çocuğun aynı anda mağdur olduğu bir davanın olmadığını belirten Avukat Yaşar, “Bir aile, bir çocuğunu, aylar boyunca bir yurtta nasıl bırakabilir! Kendi oturdukları bölgede okul yok diye daha uzak bir yere gönderseler de gönderdikleri yerin devlet tarafından denetlenip denetlenmediğini; yasanın öngördüğü koşullara göre faaliyet gösterip, göstermediğine bakmak durumundalar. Devlet korumasında olan bu yerlerde de asla böyle bir şeyin olması kabul edilemez. Çocuğu gözetmekle, bakmakla yükümlü olan kişi ve kurumların bu sorumluluklarını yerine getirmediğini düşünüyoruz” diye konuştu. Yaşar, davanın bu anlamda genişletilmesi için yaptıkları başvurunun mahkeme tarafından reddedildiğini belirtti.

Symbolbild Gericht Gesetz Waage und Hammer
Fotoğraf: Fotolia/Sebastian Duda

Mahkemenin reddettiği talebin tam olarak ne olduğunu sorusuna Avukat Yaşar şöyle yanıt verdi: “Çocuk istismarının tanımı nasıldır? Kişi, toplum, devlet. Çocuğun fiziksel, ruhsal, şahsi gelişimini etkileyen olumsuz davranışlarda bilerek veya bilmeyerek bulunuluyorsa, onun istismar olduğu, istismar da yasalara göre suçsa bunda görevini yerine getirmeyen, ihmalde bulunan her kim var ise onlar hakkında gerekli soruşturmaların yapılması.”

Yaşar, mahkemenin böyle bir ihlalin olup olmadığı yönünde gerekli incelemenin yapıldığını gerekçe göstererek taleplerine onay vermeyi gerekli bulmadığını belirtti.

"Bağımsız ikinci bir dava açılmalı"

Ankara Barosu avukatlarından Mustafa Güler de sanığa verilen uzun hapis cezasının bu davanın genişletilerek sürmesi gerekliliğini ortaya koyduğu görüşünde. Güler, bu dava neticesinde Ensar ve KAİMDER'in yasaların yarattığı boşluktan yararlanarak ilk ve ortaokul öğrencilerine yurt açtığı ve bu yurtların idari denetiminde sorunlar ortaya çıktığına işaret etti. Avukat Güler, "Savcının kamu yararına bu yurtların varlığı ve işleyişine dair kapsamlı bir soruşturma sürdürmesi ve tespit edilen ihmallerle ilgili gerekli davayı açması gerekir" dedi.

Avukat Serap Keskin Kiziroğlu da siyasetin devreye girme ve davanın bu kadarıyla kapatılma hesabının yapılabilmış olabileceği olasılığını gündeme getirdi. “Ben, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesiyim aynı zamanda. Ve biz Türk savcılarının ve yargıçlarının bağımsızlığının olmadığını söylüyoruz. Türkiye'de hukuk devleti ilkesinin son 10 yıllarda ne kadar zarar gördüğünü söylüyoruz” diyen Kiziroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Çocukların avukatı olarak da Ensar Vakfı Başkanı'nın ortağı Avukat Mahmut Uğurlu'nun seçilmiş olmasının haklı bir şaibe yarattığını düşünüyoruz."

Kiziroğlu, “Hepimiz (bu avukatın çocukları temsil etmesine) takılıyoruz. İşte tam da bu noktada devletin ortaya çıkması lazım. Devlet ortaya bu anlamda çıkmadığı için sivil toplum örgütleri, bizler, bu davalara katılma talebinde bulunuyoruz” dedi. Kiziroğlu, “Daha önce Türkiye'de bir cinsel istismar davası değildi ama yine bir yatılı Kuran kursunun yandığına ve orada gencecik çocukların öldüğüne tanık olduk. Ve bu çocukların anneleri babaları, ‘Diskoda ölmediler, burada öldüler!' diyebildiler. Türkiye'nin çağdaşlık ve sosyal devlet olma sorunudur bu” şeklinde konuştu.

Avukat Hüseyin Ersöz de bu yurtlarda ihmalin olup olmadığını saptamak için yapıldığı belirtilen soruşturmanın ivedilikle sonuçlandırılması gerekliliğini vurguladı. Ersöz, “Tüzel kişiliği temsil eden yöneticilerin sorumluluğu olabilir ama istismar suçundan ne vakfın ne de yöneticilerinin sorumluluğu olabilir. Vakfın işleyişi ile ilgili gerekli denetimi yapmak gibi bir sorumluluğu vardır. Bu yükümlülüklerine eğer uygun hareket etmemişler ise bununla ilgili bir görev sorumluluğu olabilir ve bunla ilgili dava açılabilir” dedi. Ersöz, “Ama bu, çocukların cinsel istismara uğradığını gören davanın içinde görülmez. Bunun için ayrı bir dava açılmalıdır” görüşünde.

Avukat Güler ise "Ortaya çıkan mevcut durumda İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün bu yurtlarda hala denetim yapmadığını ve atması gereken adımları atmadığını gözlemliyoruz" dedi. Avukat Güler, “Dolayısıyla hükümete bağlı organlarda kanun ve yönetmeliklerden gelen görevlerini yapmıyorlar. Direniyorlar” diye konuştu.

©Deutsche Welle Türkçe

Tülin Daloğlu / Ankara