1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kadınlar sanal ortamda da şiddet mağduru

2 Mart 2017

Kadınlara yönelik nefret söylemi internetin yaygınlaşmasıyla daha görünür bir hale geldi. Ancak mücadelede hala tam olarak bir ilerleme kaydedilemedi.

https://p.dw.com/p/2YW1s
Fotoğraf: picture-alliance/blickwinkel/K. Thomas

İnsanların ırkları, etnik kökenleri, tabiiyetleri, inançları, bedensel engelleri ve cinsel yönelimleri sebebiyle toplumdaki nefretin odağı haline gelmesi özellikle internetin yaygınlaşmasıyla yeni bir boyut kazandı. Adı geçen grupların kesişme noktasında ise kadınlar yer alıyor. Ancak kadınlara yönelik nefret söylemi çoğunlukla cezasız kalıyor.

'Online cinsiyetçilik' yani sanal ortamda kadınlara yönelik nefret söylemi sanal şiddet türlerinden biri olarak kabul ediliyor. Cinsiyetçi küfürler ve hakaretlere maruz kalan kadınlar bu yolla küçük düşürülüyor ve kendilerini ifade etmeleri engelleniyor.

Kadın oldukları için şiddete uğruyorlar 

Karolin Schwarz fake news
Karolin SchwarzFotoğraf: Privat

Karolin Schwarz politik olarak aktif, olaylara sessiz kalmayan ve interneti aktif olarak kullanan genç kadınlardan biri. Almanya'da yaşayan Schwarz 2016 yılında Lutz Helm isimli bir arkadaşı ile birlikte Hoaxmap adlı internet sitesini hayata geçirdi. Site medyada yer alan ve mültecilere yönelik gerçeği yansıtmayan yalan haberleri bir araya getirip teşhir eden bir internet platformu. Ancak Schwarz site yayına başladığından beri cinsiyetçi küfürler içeren mailler alıyor. “Yabancılara yönelik nefret içeren söylemleriyle başladıkları maillerini cinsel şiddet içeren tehditleriyle sonlandırıyorlar” diyen Schwarz erkek çalışma arkadaşlarının bu tip nefret içeren mailler almadığını ekliyor. Nefret içeren mesajlar mail yoluyla, Twitter ya da Facebook üzerinden gönderiliyor.

ARD'de çalışan gazeteci Anja Reschke ve Sol Parti milletvekili Sevim Dağdelen de benzer şekilde nefret içeren mailler aldıklarını ifade ediyor. Kadınları küçük düşürmeyi hedefleyen bu maillerdeki cinsel şiddet tehdidi içeren cinsiyetçi küfürler bir açıdan kadınların vücut dokunulmazlığını da hiçe sayıyor.

Bu şekilde nefret söyleminin odak noktası haline gelen kadınların ortak noktası ise kamusal alanda fikirlerini açıklamaktan çekinmeyen kendine güvenen kadınlar olmaları.

İletişim Bilimleri alanında çalışmalar yürüten Ricarda Drüeke göçmenlere yönelik nefret söylemi kullanan insanlarla, kadınlara yönelik nefret söylemi kullanan insanlar arasındaki paralelliklere dikkat çekiyor. Göç gibi toplumsal cinsiyet eşitliğinin de bazı erkeklerde şiddetli bir belirsizlik duygusu yaratığını belirten Drüeke nefret içeren yorumlarda orta sınıfın işine ve sosyal güvencelerine ilişkin korkularını görmenin mümkün olduğunu ifade ediyor. Göçmenler ya da kadınların iş yaşamına katılımı ağırlıklı olarak orta sınıf tarafından bir tehdit olarak algılanıyor. Özellikle orta sınıfa mensup erkekler göçmenlerin ya da kadınların iş yaşamına katılımının erkeklerin iş piyasasındaki konumlarını ve buna bağlı olarak sahip oldukları sosyal güvenceleri zayıflayacağını düşünüyorlar. Drüeke göre "İnsanlar kadınlara yönelik nefret içeren söylemi cinsiyetçi küfürler, hakaretler yoluyla kullandıklarında sadece tek bir kadına saldırmıyorlar. Bu yolla bir grup olarak kadınları küçük düşürmek ve onları sindirmek istiyorlar.”

Kadına yönelik nefret söylemiyle mücadele

Kadınlara yönelik nefret söylemi cinsiyetçi hakaret, kötüleme, iftira, argoda yaygın kullanılan cinsel şiddet içeren tehditler şeklinde ortaya çıkabiliyor.

Federal Emniyet Teşkilatı'nın Mart 2016'da yayınladığı son verilere göre, 2015 yılında cinsellik temelli sövme, hakaret ve iftira suçlarının sayısı toplam 2.706 olarak kayda geçti. 2014'de ise bu sayı 3004'tü.

Federal Emniyet Teşkilatı'nın Önleyici Kolluk Önlemleri Bölümü’nün direktörü Andreas Mayer kadınlara yönelik nefret söyleminin farkında olduklarını ve konu hakkında son altı yıldır önemli çalışmalar yaptıklarını ancak buna rağmen önemli bir başarı sağlayamadıklarını kaydediyor.

Bunun bir nedeni de çoğu kadının kendilerini yönelik nefret söylemini şikayet etmemesi. Mayer, kadına yönelik nefret söylemi ile mücadelede şikayetin önemini vurguluyor. Hakarete, iftiraya uğrayan ve tehdit edilen mağdurların çoğunluğunun kadın olduğununa dikkat çeken Mayer böyle bir durumda acil olarak polise başvurulmasını öneriyor.  

Ancak şikayette bulunan kadınlar polislerin konuya gereken ilgiyi göstermemesinden şikayetçi. Karolin Schwarz adresini öğrenen bir kişinin kendisine yönelik nefret içeren tehditlerini polise bildirdiğini ancak polisin kendisiyle ilgilenmediğini dile getiriyor. Federal Emniyet Teşkilatı Önleyici Kolluk Önlemleri Bölümü direktörü Andreas Mayer de polislerin bu konuda yeterince duyarlı olmamasını eleştiriyor. “Normal suç birimleri kadınlara yönelik şiddet söylemini tam olarak kavrayamıyor” diyen Mayer, mağdurlara yazılı bir şekilde ve mümkünse delille birlikte cinsel suçlarla ilgili birimlere başvurmasını öneriyor. Mayer, ancak bu şekilde polislerin olayı küçümsemesinin önüne geçilebileceğini kaydediyor.

Mayer, hakimlerin hakaretin türü ve ağırlığına göre somut olay çerçevesinde karar verebileceğini ifade etse de Alman Ceza Kanunu’nda genel olarak kadınlara yönelik nefret söylemine ilişkin özel bir düzenleme bulunmuyor. Öyle ya da böyle bu durum suçun sınırının nerede olduğuna ilişkin bir fikir veriyor. Çünkü hakaretler sadece bir kişiye aktif olarak ve doğrudan yöneltilmişse cezalandırılabiliyor. Bu sebeple, mesela “Umarım tecavüze uğrarsın” gibi anlamlara gelen küfürler ya da kadınlara yönelik genel cinsiyetçi söylemler kanun kapsamında özel bir suç teşkil etmiyor.

© Deutsche Welle Türkçe

DW/epd, MY/BÖ