1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2101 Frauen Aktionsprogramm Kairo

21 Ocak 2010

BM Nüfus ve Kalkınma Konferansı'nın 1994'de Kahire'de düzenlediği toplantı, kadın hakları açısından bir kilometre taşı olarak görülüyor. Ancak kararların uygulanmasında dünyanın birçok ülkesinde sıkıntılar yaşanıyor.

https://p.dw.com/p/LcDN
Fotoğraf: picture-alliance/ dpa

1994 yılında Kahire'de düzenlenen BM Nüfus ve Kalkınma Konferansı, kadın hakları konusunda alınan kararlarda bir kilometre taşı olarak görülüyor. Bundan tam 15 yıl önce BM'ye üye 179 ülke tarafından imzalanan resmi sonuç bildirgesinde ilk kez, cinsellik, aile planlaması, sağlık ve insan hakları konuları yer aldı. Ancak imzalanan eylem planındaki kararlar, politik ve ekonomik nedenlerden dolayı birçok ülke tarafından yerine getirilmedi. Ancak, aralarında Uluslararası Aile Planlama Federasyonu'nun (IPPF) da bulunduğu bazı sivil toplum örgütleri, alınan kararların yerine getirilmesi için imza atan ülkelere baskı yapmayı kararlaştırdı.

Kahire'de alınan kararlar

Yoksullukla mücadelenin en etkin yollarından biri, doğum kontrol yöntemleri konusunda insanların bilgilendirilip, bu konudaki ilaç ve kaynaklara ulaşmasının sağlanması. Gelişmekte olan ülkelerde bu konuda ilerleme kaydedilmesi için kadın ve kız çocuklarının eğitilmesi kararı, ilk kez, 1994 yılında Kahire'de yapılan BM Nüfus ve Kalkınma Konferansında kabul edilen eylem planında yer aldı. Kadın-erkek eşitliği, özel hayatın gizliliği ve insanların kendi bedenleriyle ilgili karar verme özgürlüğü, cinsellik yasalarının temelini oluşturdu. Ama bu yasaların uygulanması ise beklenildiği gibi olmadı. Almanya'daki ilk ve tek Cinsellik ve Aile Planlaması Yüksekokulu'ndan Profesör Ulrike Busch bu konuda uluslararası alanda atılması gereken daha çok adım olduğuna dikkat çekiyor. Anne ölümleri, doğum kontrol ilaçlarına ulaşma, riskli gebelik, HIV virüsü, AIDS ve cinsel eğitim. Bunlar üzerinde önemle durduğumuz konulardan. Uluslararası alanda bu haklar farklı şekillerde ele alınıyor. Yılda yaklaşık yarım milyon kadın riskli gebeliklerini doktor kontrolünde geçirmiyor ya da sağlık görevlileri olmaksızın gerçekleşen doğumlarda kadınlar hayatlarını kaybediyor. Ayrıca 3 milyonunun üzerinde bebeğin de hamilelik sırasında ve doğumdan kısa süre sonra öldüğü dikkate alınırsa uluslararası alanda yapılması gereken daha ne kadar çok işin olduğu ortaya çıkıyor.“

Alınacak önlemler

Bu konuda alınacak en büyük önlem ise bilinçlendirme ve iyi bir eğitim. Halle Üniversitesinden Jinekolog Eva Johanna Kantelhart, doğum esnasındaki bebek ölümlerine karşı, iyi eğitilmiş ve mobilize edilmiş ebelerin önemini ortaya koyan şöyle bir örnek veriyor: „Bu konuda Malezya parmakla gösterilecek örnek bir ülke. 1960'lı yıllardan beri ülkedeki anne ölümleri oranında büyük ölçüde düşüş yaşandı. Bugün Avrupa standartlarında ulaştığını söyleyebilirim. Köylerde görev yapabilecek, birçok eğitimli ebe yetiştirildi ve onlara motosiklet dâhil her türlü araç ve teçhizat sağlandı. Tabi burada geleneksel ebelerden değil, en az 3 yıl sağlık eğitimi almış ebelerden söz ediyorum. Böylece tıbbî olarak refakat edilen doğumların sayısı artınca, ülkedeki anne ölümleri de yüzde 10-15 oranında düştü.“

Aynı başarının Sri Lanka'da da gösterildiğine dikkat çeken jinekolog Kantelhardt, Afrika ülkeleri Burkina Faso ve Sierra Leone gibi ülkelerde de son yıllarda iyileşme kaydedildiğini belirtiyor. Bu nedenle Uluslararası Af Örgütü Mart ayında başlatacağı bir kampanya ile bu konuya dikkat çekmek istiyor.

Aile planlaması konusundaki kalkınma yardımları

Anne ölümlerine yol açan bir başka neden de özellikle kırsal kesimlerdeki yoksul ve genç kadınların, modern aile planlamasından yoksun olmaları. Her yıl 80 milyon kadın istemediği halde hamile kalıyor ve hâlâ 200 milyona yakın kadın, doğum kontrol yöntemlerinden istedikleri halde faydalanamıyor. Çünkü bunun için gerekli ilaç ve kaynaklardan mahrumlar. Bu kadınlara ihtiyaç duydukları doğum kontrol ürünlerinin temin edilmesi için yıllık yaklaşık 3 milyar euro kalkınma yardımı gerekiyor. Bu para, birçok kadının hayatını kurtarabilir. Zira istatistikler, istenmeyen gebelikler önlenirse anne ölümlerinin de dört de bir oranında düştüğünü gösteriyor. Bu oranla, BM'nin milenyum hedeflerine de neredeyse ulaşılmış olacak.

Ancak cinsel bilinçlendirme projelerinin artırılmasına yönelik sınırılı destek sadece kalkınmakta olan ülkelerin sorunu değil. Örneğin Almanya'da da çocuklarının okullardaki cinsel bilgiler dersine girmesini istemeyen anne babaların sayısı her geçen gün artıyor. Ayrıca Almanya'daki muhafazakâr görüşlü bazı etkin kilise temsilcileri ve politikacılar da Almanya'nın Kahire'deki cinsel eğitim ve bu yöndeki sağlık haklarının iyileştirilmesi için hazırlanan eylem planının hayata geçirilmesi için taahüt ettiği yardımları engelliyor. 2001-2004 yılları arasında aile planlaması alanındaki kalkınma yardımlarına ayrılan bütçe, yüzde 30'dan yüzde 9'a düştü.

© Deutsche Welle Türkçe

Hazırlayan: Henriette Wrege / Çeviren : Başak Demir

Editör: Meltem Karagöz