1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Küresel dengesizlik ve krizler

16 Mart 2010

Ödemeler dengelerindeki açıklarla fazlalar krizlere yol açabiliyor. Cari dengesizlikler dünya ticaretini tehdit ediyor. DW’den Zhang Danhong'un analizi.

https://p.dw.com/p/MUJT
Fotoğraf: AP

Kazandığından az harcayan bir aile iyi idare ediliyor sayılır. Ama bir devletin sürekli cari işlem fazlası elde etmesi arzu edilecek bir durum değil. Ödemeler dengesindeki fazla öncelikle kriz dönemlerinde cari işlem açığı veren, örneğin dışarıya sattığından fazlasını ithal eden ülkelerde memnuniyetsizliğe yol açıyor.

Son olarak Fransa, Almanya’nın ihracatı teşvik edici ekonomi politikalarını, ihracat fazlasının nispeten zayıf Euro Bölgesi ülkelerine zarar verdiği gerekçesiyle eleştirdi. Bu durumda ortaya, "Almanya mı zayıf ortaklarına ayak uydurmalı, yoksa ortakları Almanya’yı örnek alarak ekonomilerini güçlendirmeli mi" sorusu çıkıyor. Ayrıntıları DW’den Zhang Danhong derledi:

Amerikalıların hayat tarzı son yıllarda ekonomik büyümenin anahtarı oldu. Ayağını yorganına göre uzatmayı beceremeyen Amerika, Çin’den bol ithalat yapıp borçlanıyor.

Çin de elde ettiği muazzam ticaret fazlasıyla Amerikan hazine bonolarını satın alarak ticaret ortağının borçlarını finanse ediyor. Çin bir bakıma ABD’ye yaptığı ihracatı cebinden ödüyor, ama karşılığında da Amerika’nın en büyük alacaklısı oluyor.

Amerikan usulü refah

Bu ekonomi modelinin uzun ömürlü olamayacağı başından belliydi. ABD’nin bütçe ve ödemeler dengesinden oluşan çifte açığı uzmanlar tarafından küresel krizin habercisi olarak gösterilmekteydi. Ama kriz bu yüzden patlak vermedi. Brüksel'deki Brugel isimli düşünce kuruluşunun uzmanlarından Jakob von Weizsaecker, krizin farklı nedenleri olduğunu belirtiyor.

"Dünya ekonomik krizinin kaynağı finans sektöründe olduğu kadar Amerikan gayrı menkul köpüğünün patlamasında da aranmalı" diyen von Weizsaecker'e göre dış ticaret dengesizlikleri de dünyayı krizlere ve domino etkisine çok daha yatkın hale getiriyor.

İhracata bağımlı Almanya açısından en sarsıcı domino etkisi, 2009 yılında bütün diğer sanayi ülkelerinden çok daha ağır bir resesyona sürüklenip yüzde beşlik ekonomik daralma geçirmesiydi. Nedenleri farklı da olsa, dünya ihracat birincisi Çin ile ikinci sıradaki Almanya’nın en büyük ticaret fazlası elde eden ülkeler olmaları aslında şaşırtıcı değil.

Von Weizsaecker, Çin yönetiminin ihracatı siyasi nedenlerle arttırmaya çalıştığını belirtiyor. Weizsaecker, Pekin yönetiminin köylerde yaşayan fakir kitleleri imalat sanayine ancak ihracatı arttırarak kazandırabileceğini söylüyor.

Çin döviz rezervini rekor düzeye çıkarmadığı takdirde krize sürüklenebileceği endişesini taşıyor. Sosyal güvenlik sisteminin zayıf olduğu bu ülkede halkın tasarrufa büyük önem vermesi de normal.

Aşırı cari fazla, düşük tüketim

Buna karşılık, sosyal güvenlik sistemi mükemmel olan Almanya’nın da har vurup harman savurduğu söylenemez. Kuzey Almanya Eyalet Bankası’nın baş iktisatçısı Torsten Windels, Almanlara daha fazla tüketip hayattan zevk almalarını tavsiye ediyor.

Windels'e göre, Almanlar zenginliğin hakkını tam veremiyorlar. Uzman, "Yıllardır ayağımızı yorgana göre uzatmayıp aşırı ölçüde borçlanmış olmamız karşısında bu söz yadırganabilir. Ama tüketim düzeyimiz yüksek ihracat fazlamıza uymuyor. Bu nedenle hayatın tadını çıkaramıyoruz" diyor.

Bu tavsiye kısa süre ABD’de dile getirilmişti. Söylemesi kolay ama, Almanya’daki reel gelirler yıllardır yerinde sayıyor. Sendikaların zam taleplerinde ölçülü davranması, Almanya’nın rekabet gücünü, dolayısıyla da ihracatı daha da arttırdıysa da gelir daralması iç talebi frenledi.

Çin büyük oyuncu ama uyumlu değil

Dünya ekonomisinden bağımsız olabilmesi için Çin’in de güçlü bir iç piyasaya ihtiyacı var. Çin’den ithalatı arttırıp cari fazlasını eritmesi bekleniyor. Ayrıca, Yuan’ının revalüe edilmesi de. Şubat ayında ihracatın bir önceki şubata güre %46 oranında artması da Çin parası üzerindeki baskıyı arttırdı.

Maliye Bakanlığı Müsteşarı Christian Kastrop, dünya ekonomisinin süper gücünden esnek kur sistemine geçmesini beklemenin normal olduğunu belirtiyor. Kastrop, ekonomik bakımdan son derece güçlü bir ülke olan Çin’in dünya para sistemine tam entegre olması gerektiğini ve bazen Çinli meslektaşlarının, Çin’in siyasi ve ekonomik gücünü tam kavrayamadıkları kanısına kapıldığını söylüyor.

Ama sadece cari işlem fazlası veren ülkelerin değişmesi yetmiyor. Açık veren ülkelerin de gayretlerini arttırmaları şart. Baş iktisatçı Windels, Başkan Obama’nın beş yıl içinde ABD’nin ihracatını ikiye katlamak için kolları sıvamasının isabetli bir adım olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Yatırımlarını ve kamu borçlarını ödeyebilmeleri için Amerikalıların artık tasarruf etmeleri gerekiyor."

© Deutsche Welle

Zhang Danhong / DW, Çeviri: Ahmet Günaltay

Editör: Hülya Köylü