1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

IŞİD'den sonra Musul'da ne bekleniyor?

1 Temmuz 2017

IŞİD hem Musul hem Rakka'da yenilginin eşiğinde. Ancak bu durum bölgede barış sağlanabileceği anlamına gelmiyor. Şimdilerde IŞİD karşıtı koalisyon içinde rekabet nedeniyle yoğun bir çatışma riski bulunuyor.

https://p.dw.com/p/2fkJy
Irak Kampf um Mossul
Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Al-Rubaye

Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'da IŞİD'in yenilginin eşiğinde olduğuna dair işaretler güçlü. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ise Musul'da kalan 100 bin kadar sivilin kentteki IŞİD militanları tarafından canlı kalkan olarak kullanıldığını ve eski şehir merkezinde IŞİD'in elinde kalan son mevzilerde son derece sert ve acımasız çatışmalar yaşandığını bildiriyor.

Ancak IŞİD'in gayrı resmi başkenti olarak algılanan Musul'dan püskürtülmesiyle sorunların çözülmüş olmayacağı belirtiliyor.

Sadece geçen sonbahar ayında Musul'a taarruz başlatılmasından bu yana savaştan kaçan yarım milyon kadar sivilin evlerini terk etmek zorunda kalmasından, ya da onların evlerine dönmesinin yıllar alacağından dolayı değil. IŞİD'in Kuzey Irak'tan püskürtülmesi bölgede büyük bir iktidar boşluğu yaratacak ve bu boşluğu kimin dolduracağına ilişkin de şimdiye kadar hiçbir düzenleme yapılmış değil.

Bu nokta önemli. Çünkü IŞİD karşıtı koalisyon içinde ABD gibi dış aktörlerin yanı sıra çok sayıda yerel grup bulunuyor ve bunlar IŞİD'in bölgeden tasfiyesi ötesinde çok farklı hedefler izliyorlar.    

Bağdat hükümetinin denetiminde bulunan güçler, Başbakan'a bağlı terörle mücadele birimleri ayrıca Savunma ya da İçişleri Bakanlığı'na bağlı birlikler var örneğin. Ayrıca Şiilerin kontrolü altındaki "Halk Seferberlik Güçleri"ne bağlı çok sayıda yarı askeri milis grup bulunuyor. Bunların kimi İran bağlantılı kimi değil. Bunun dışında Kürt peşmergeler var.

Bunların bazıları Kuzey Irak'taki özerk Kürt Bölgesi'nde iktidarda olan Kürdistan Demokratik Partisi'ne mensup. Diğerleri ise Kürdistan Demokratik Partisi'nin rakibi konumundaki Kürdistan Yurtseverler Birliği adlı partiye bağlılar. Bir de yerel Sünni grupların oluşturduğu ve savaşa katılan milis grupları da var.      

Syrien | Flüchtlingslager in Hasakeh
Musul'dan kaçanların bazıları Suriye Haseke'deki mülteci kampına sığınıyorFotoğraf: Getty Images/AFP/D. Souleiman

Berlin'deki Bilim ve Politika Vakfı'ndan (SWP) güvenlik uzmanı Rayk Hähnlein DW'ye yaptığı açıklamalarda, "Belirgin olan tek şey, ağırlıklı olarak bir Arap kenti olan Musul'un uzun vadede Kürt ya da Şii milis grupları tarafından kontrol altında tutulamayacağıdır. Ama bu pratikte ne anlama geliyor, işte burası hâlâ belirgin değil" diye konuşuyor.    

Kürtlerin özerklik hedefi

Musul kentinin içindeki çatışmalarda Kürt ve Şii milisler büyük rol oynamadılar. Ancak milyonluk kentin çevresindeki sert çatışmalarda yer aldılar. Bu uğurda verdikleri can kayıplarının bedelini talep edeceklerdir.

Kuzey Irak'taki Kürtler mevcut özerk yapılarını daha da genişletmek üzere tarihi anın geldiği kanısındalar. Bu nedenle önümüzdeki 25 Eylül'de bir bağımsızlık referandumu düzenleyecekler. Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatham House bu halk oylamasına ilişkin aktardığı ilginç ayrıntıda, bu referandumun "tartışmalı bölgelerde" örneğin ham petrol bölgesi Kerkük'te de yapılmasının öngörüldüğünü bildiriyor.

Şii milisler özellikle Musul'un batısında savaşmış ve Musul'un Suriye'ye bağlantı yolunu kesmişti. Bu milis grupları IŞİD ile mücadele için oluşturulduğundan IŞİD sonrasında bunların normalde tasfiyesinin gündeme gelmesi gerekiyor. Ancak uzmanlar Şii milislerin terhise yanaşmayacaklarını belirterek, bunların kendilerine büyük olasılıkla Suriye-Irak sınırı boyunca başka görevler üstlenmek isteyeceklerine dikkat çekiyorlar.

Güvenlik uzmanı Hähnlein Irak'taki Şii milislerin sayısını yaklaşık 100 bin olarak tahmin ediyor ve bunların bölgede nüfuzunu artırmak için yoğun çaba sarf eden İran ile güçlü ilişkileri olduğunu belirtiyor.  

IŞİD'den sonra Suriye'deki durum

Musul'daki sorunun bir benzeri de Suriye'nin kuzeyi ve doğusunda yaşanıyor. IŞİD'in başkenti konumundaki Rakka kenti ağır kuşatma altında ve yakında düşmesi bekleniyor.

Burada IŞİD'e karşı taarruzun asıl yükünü çeken güç Suriye Demokratik Güçleri. Bu güçler ise büyük çoğunluğu ile Suriye'deki Kürt Demokratik Birlik Partisi'ne (PYD) bağlı. Uzman Rayk Hähnlein "Suriye'nin kuzeyindeki üç kantonu kontrolü altında tutan ve buraları kendi bölgesi olarak algılayan PYD, elde ettiği bu başarılardan kendine özerklik hatta bağımsızlık hakkı çıkartıyor" analizini yapıyor. ABD buradaki Kürtleri IŞİD'e karşı mücadelede yararlı bir araç gibi görüyor, onlara silah ve istihbarat bilgileri sağlıyor.  

SDG içinde çok sayıda kadın savaşçı bulunuyor
Fotoğraf: Getty Images/D.Souleiman

Türkiye PYD'yi terör örgütü olarak görüyor

Ne var ki ABD'nin NATO müttefiki Türkiye PYD'yi, PKK'ya yakınlığı gerekçesiyle terörist bir örgüt olarak algılıyor ve IŞİD'ten daha tehlikeli olduğu görüşünü savunuyor.

Chatham House düşünce kuruluşundan Ortadoğu uzmanı Renad Mansour, Suriye Kürtlerinin Rakka'yı ele geçirerek ABD'ne sadakatlerini göstermek ve görüşme masasında ellerini güçlendirmek istediklerini söylüyor. Ancak Mansour ABD ile Türkiye arasındaki ortaklığın -tüm zorluklara rağmen- çok güçlü olduğunu, bu yüzden Kürtlerin hedeflerine ulaşmada büyük sorunlarla karşılaşacaklarını belirtiyor. Mansour "IŞİD'in bölgeden tasfiyesinden sonra ben ABD'nin Suriye'nin kuzey batısında gerçekten bir özerklik projesine izin vereceğini düşünemiyorum" diye konuşuyor.  

Petrol diyarı Deyr ez Zor'da güç gösterisi

Rakka içinde ve çevresinde, ayrıca hâlâ IŞİD'in kontrolü altındaki Deyr ez Zor vilayetinde ise kazanın kaynadığı belirtiliyor. Bu bölgede IŞİD'den sonra kendilerine en uygun stratejik konumları elde etmek üzere bir yanda Suriye ordusu, onun Iraklı destekçileri ve Rus savaş uçakları, diğer yanda ise Amerikan özel timleri ve Suriye Demokratik Güçleri'ne bağlı militanlar birbirine tehlikeli bir mesafede bulunuyorlar.

Uzman Rayk Hähnlein bu durumun doğrudan bir çatışma tehlikesini güçlendirdiğini belirterek şunları söylüyor: "Son haftalarda izledik. Amerikalılar bir Suriye savaş uçağını ve İran'a bağlı insansız hava araçlarını vurdular. Ruslar anında sert tepki gösterdiler ve Batılı müttefik güçlerin Fırat'ın batısındaki hava sahasında bundan böyle uçuşlarının arzu edilmediğini bildirdiler. Hähnlein bunun o bölgede çatışma olasılığının arttığı gösteren belirgin işaretler olduğunu vurguluyor.  

Ham petrol zengini Deyr ez Zor vilayeti de sorun çıkarmaya aday bölgelerden biri. Suriye ordusu, kente ve vilayete Suriye Demokratik Güçleri'nden önce ulaşmaya çaba gösteriyor. Bu ilerleyiş sırasında örneğin Suriye-Ürdün-Irak sınırındaki Tanf kenti yakınlarında Suriye hükümet kuvvetleri ile Amerikalılar arasında ilk doğrudan çatışma yaşandı.

ABD o bölgede, Suriye toprakları üzerinde Esad karşıtı güçler için bir eğitim kampı oluşturmuş durumda. Ruslar ile Amerikalılar Tanf kentinin çevresindeki 50 kilometrelik alanda bir tampon bölge kararlaştırdılar.

Esad yandaşı güçlerin gerekirse silah zoruyla bu bölgeye sokulmayacaklarına işaret ediliyor. Suriye ordusunun Deyr ez Zor'a giden kuzeydeki güzergahı üzerinde bulunan Tabka kentinde de çatışma oldu. Bu güzergah Rakka'nın çok yakınından geçtiği için Suriye ordusu ile Suriye Demokratik Güçleri burada karşılaşarak birbirine ateş açtılar. Suriye savaş uçağı da bu noktada düşürülmüştü. 

Uzman Renad Mansour bu çelişkili duruma ilişkin olarak şöyle konuşuyor; "Tüm tarafların IŞİD karşıtlığı nedeniyle temel sorunlar, sorunların kökeninde yatanlar hep geçiştirildi, üstüne düşülmedi. Ama IŞİD bu denklemin dışında tutulduğunda bu sorunlar yine su yüzüne çıkıyor."  

© Deutsche Welle Türkçe

Matthias von Hein