1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İstanbul'da sinema günleri başladı

7 Nisan 2018

Uluslararası İstanbul Film Festivali, kapılarını 210 filmle açtı. Türkiye’de sinemanın gişe satışları yükseliyor. Ancak pek çok eleştirmene göre Türkiye’de sinema, gişe ile sanat arasında sıkışmış durumda.

https://p.dw.com/p/2vdgX
Gala Istanbuler Filmfest 2018
Fotoğraf: DW/K. Akyol

Pek çok sinemasever ve sanatçı için Türkiye sinemasının dünyaya açılan kapılarından İstanbul Film Festivali, dün akşamki açılış töreninin ardından, bu yıl 37'nci kez izleyiciyle buluşuyor. Sırada, 10 gün boyunca gösterilecek, 43 ülkeden toplam 210 film var.

Festivalde ulusal 13, uluslararası 11 film yarışıyor. Usta İngiliz yönetmen Peter Greenaway, eşi, multimedya sanatçısı ve yönetmen Saskia Boddeke ve televizyonun ünlü dizisi Vikingler’in sevilen oyuncularından Travis Fimmel, açılışın renkli yabancı konukları arasındaydı.

Festival, sadece sinema alanında değil, Türkiye’nin en önemli kültür ve sanat etkinliklerinden biri. Film eleştirmeni Alin Taşçıyan'a göre, "O yüzden de, dünya çapında her daim çok büyük ilgi görüyor.” Taşçıyan, “Bir yandan da, istanbul’un kendi kozmopolit yapısı ve izleyicinin ilgisi, dünyadan insanları çok çekmiştir buraya” diyor.

Festival Direktörü Kerem Ayan, deneyimi 40 yıla merdiven dayayan festivali şöyle tanımlıyor: "En büyük amacımız, aslında dünya festivallerinde önemli ve ödül almış filmleri, enteresan filmleri İstanbul seyircisine seyrettirmek. Asıl amaç bu.”

Kerem Ayan - Festival Direktor
Festival Direktörü Kerem AyanFotoğraf: DW/K. Akyol

Ayan, "Bir de, 13 senedir ‘Köprüde Buluşmalar’ var” diyor. Burada bir film pazarı oluşturduklarını söylüyor: “Türk ve yabancı ortak yapımlar birbirini destekliyor. Yani, hem uluslararası filmleri bizim seyircimize gösteriyor, hem de yurtdışından gelenler bizim sinemamızı görsünler ve onunla ilgilensinler diye.”

Gişe ile sanat arasındaki sinema

Pek çok eleştirmene göre Türkiye'de sinema, gişe ile sanat arasında sıkışmış vaziyette. Bir yanda, 2017 yılında 70 milyonun üstünde, en çok izleyici rakamlarına ulaşılırken, diğer yanda birkaç hafta bile vizyonda kalamayan yapıtlar var.

Eleştirmenler bu durumdan hoşnutsuz. Kaliteli yapımlar yerine, popüler işlerin seyredildiğinden endişeli.

Eleştirmen Taşçıyan ise iyimser konuşuyor: “Sinemamızın en az üretimde bulunduğu yıllarda dahi keşfedilecek birkaç film, birkaç yönetmen çıkmıştır buradan. İFF, sinemamızı dünya çapında tanıtan, büyük ödüller getiren yönetmenlerin hepsinin gayrı-resmi okulu oldu.”

Alin Tasciyan
Eleştirmen Alin TaşçıyanFotoğraf: DW/K. Akyol

İFF Direktörü Ayan, “Nuri Bilge Ceylan’dan, Zeki Demirkubuz’a bir sürü yönetmen bu festivalde, biz çalışanlar da öyle, film seyrederek büyüdük” diyor.

Ayan şöyle devam ediyor: “Şu anda hala, Türk yönetmenler ve oyuncular bir şekilde festivale gelip, buradan esinleniyorlar, öğreniyorlar, yeni şeyler keşfediyorlar. Onların da gelişmelerine yardımcı oluyordur büyük ihtimalle.”

 Osman Şahin'e onur ödülü

Sanat yaşamı 50 yıla yaklaşan, 23 öyküsüyle Türkiye sinemasına en çok uyarlanan yazar Osman Şahin, bu sıfatla, festivalin bu yılki onur ödülü sahiplerinden biri. Şahin dün akşamki törenden önce sevinçliydi:

“İnanın, bu en büyük ödül. Edebiyatta 16’nın üzerinde onurlu ödül aldım. Ama sinemada yedinci ödül ve en değerlisi bu. Bir de şöyle bir özelliği var bu ödülün. Sinema yedinci sanat değil mi? Ve sinemadan bana verilen yedinci ödül. Güneşin yedi rengi gibi. Çok sevinçliyim, 48 yılıma yetti.”

Osman Sahin - Autor
Yazar Osman ŞahinFotoğraf: DW/K. Akyol

Deneyimli yazar, öykülerini şimdilerde dördüncü kuşak yönetmenlerin sinemaya aktardığını söylüyor. Peki, neden? İşleri neden tekrarlanıyor?

"Çünkü, ben hep sıkışmış insanları, topraksız, yoksul, işsiz insanları yazdım” diye yanıtlıyor Şahin, “Bugünlerde Afganistan'dan gençler Türkiye’ye girmişler, televizyonda gördünüz değil mi? Adam yurdunu kaybetmiş, sevgilisini kaybetmiş, mezarını kaybetmiş, toprağını kaybetmiş. O insanlar, sıkışmış insandır işte. Hepimizin biraz suçu vardır onlarda.”

Türkiye'de sinemadaki şıkışmışlık ise, ilginç bir görüntü sergiliyor. 1990'larda bilet satışı derinleri gören sinema, geçen yıl gişede nüfusa yaklaştı. Ama, Şahin’in örneğini verdiği Afgan mültecilerinki gibi öyküler, pek ilgi çekmiyor görünüyor. En büyük ilgi, apolitik komedilere.

Kürşat Akyol / İstanbul

© Deutsche Welle Türkçe