1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İsrail'e korku geri geldi

Carsten Kühntopp14 Temmuz 2005

İsrail gazetesi “Yediot Ahronot” dört ay durgunluğun ardından gerçekleşen ilk intihar saldırısını, “korku geri geldi” sözleriyle yansıttı okurlarına. Güvenlik duvarına ve resmi olarak ateşkes ilan edilmiş olmasına rağmen, İslami Cihad örgütünden 18 yaşında bir Filistinli İsrail’in kuzeyindeki Netanya’da dört kişiyi kendiyle birlikte ölüme götürmeyi başardı. Konuyla ilgili olarak Carsten Kühntopp’un yorumu:

https://p.dw.com/p/AZvI

Bu Netanya’da acılı bir gün. Kent merkezinde bir Filistinli üzerindeki bombayı patlattı ve iki kadınla iki genç kızı öldürdü. Alçakça bir saldırı. Son intihar saldırısından bu yana beş ay geçmişti ve birçok İsrailli artık güvenlik içinde olduklarına inanmaya başlamıştı. Ama birçoğunun anlamak istemediği birşey var. O da şu: Filistinlilere güvenlik vermediği sürece İsrail’de de güvenlik olmayacak.

Son beş ayda da İsrail, yerleşim birimlerinin ve sınır duvarının inşasıyla Filistin bölgelerinden yasadışı şekilde toprak almayı hızla sürdürdü. Bunun yanıtsız kalacağına inanmak olanaksız. Netanya, Batı Şeria’dan sadece birkaç kilometre mesafede. Bu noktada İsrail’in bariyeri korkunç bir beton duvar. Ama saldırı şunu gösteriyor: Duvar, çatışmanın sona erdirilmesinde hiçbir yarar sağlamıyor. Bu çatışma ancak siyasi yoldan çözülebilir.

Filistinliler'in başında altı aydır bunu kavramış ve buna uygun hareket eden yeni bir yönetim var. İsrail’le olan çatışmayı kısa sürede ve barışçı şekilde görüşme masasında çözmek istiyor. Ama İsrail hükümetinin de bunu istediğini gösteren hiçbir işaret yok.

İsrail Başbakanı Ariel Şaron kısa süre önce Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la buluştuğunda, İsrailli politikacı konuğuna akıl öğretmeye kalkmıştı. 20 dakikalık bir nutuk atarak, Abbas’ın teröre karşı yeterli önlem almadığını öne sürmüştü. Yani Abbas’ı yeni bir ortak gibi algılayıp, öyle muamele etmek yerine, Filistin yönetimini eşit haklı taraf olarak kabul etmek yerine, Şaron başöğretmen tavrını tercih etmişti.

Doğru. Bu, bölgedeki gerçek duruma uygun. Yani işgalciyle işgal edilen ya da sömürgeciyle sömürülen arasındaki ilişkilere uygun. Ama İsrail’in evdeki hesabı çarşıya uymayacak. Filistinliler bundan sonra da İsrail’in kendilerine biçtiği rolü kabullenemeyecek. Yani çenelerini kapatıp oturmayacak, İsrail ordusuna taşeronluk yapmayacak, İsrail’in kendilerini topraklarına hapsetmesine seyirci kalmayacaklar.

Netanya saldırısının ardındakiler, militan İslami Cihad grubu üyeleri, sadece İsrail’in değil, Filistinlilerin de düşmanı. Bu nedenle her iki yönetim de bunlara karşı işbirliği yapmak zorunda. Fakat bunun yerine İsrail, Filistin yönetimiyle tüm ilişkileri kopararak ve Batı Şeria’yla Gazze Şeridi’ni tamamen kuşatarak karşılık verdi. Üçbuçuk milyon nüfuslu bir halk hapsedildi. Alışılmış olduğu gibi uluslararası kamuoyundan protestolar gelmeden. Şiddete daha fazla diyalog yerine, daha az diyalogla yanıt verildi. Şunda hiç kuşku yok: İsrail’in politikası, çatışmanın hep devam etmesini sağlıyor.